BASKIN ORAN

Baskın Oran

İÇLİ DIŞLI

Ulusalcı dinciler ile İslamcı dincilere dair

Bir avuç kaldıkları için Gayrimüslimleri saymayın, Türkiye’de 2 tane tek tanrılı din var. Biri İslam, diğeri ulusalcılık. İkincisiyle başlayalım. Geçen haftaki diazem yazıma o cenahtan epey yergi/küfür geldi. En hafifi, “Kafana yeni mi dank etti”, türünden. Çok normal. Çünkü, her şeyi ak-kara görmeleri bir yana, bu tür dindarlar, AKP’li olmayıp da AKP’yi takdir etmenin tek nedenini henüz anlayamadılar: Ulusalcıların, taa cumhuriyetin kuruluşundan beri,  farklı olan herkese bir çekim nefesi haram etmiş oluşları. Şimdi gelelim İslamcı dincilere.

“Yakın Çevre” sınırsız itaat içinde. TBMM Sağlık Komisyonu Başkanı Cevdet Erdöl özel dikkate değer: UNİCEF ile Dünya Sağlık Örgütü WHO’ya resmî yazı gönderdi ve bundan böyle çocuğun uluslararası tanımını “0-18 yaş” arası değil, “eksi 1-18 yaş” olarak değiştirmeyi önerdi (Radikal, 03.06.2012). Tahmin ediyorum, UNİCEF ve WHO yöneticileri yazıyı alınca şaşırmış ve gerekli araştırma birimlerine talimat vermişlerdir: “Ankara ofisimize derhal email çekin. Türkiye’de hamilelik bizim bildiğimiz gibi 9 ay 10 gün yerine 1 yıl sürüyor olabilir, her ihtimale karşı bi çek edelim”.  

AKP, bu nereden zuhur ettiği anlaşılmayan kürtaj işini, koro halinde, ‘insan canına saygı’ya dayandırmaya çalışıyor. Yani Uludere canları can değildi, Hrant’ın canı can değildi, ama 40 günlük ceninin canı can. O zaman, ‘Dinimiz böyle emrediyor’a dayanıyor. Meseleye bir de oradan bakalım.

Burası  S. Arabistan mı?

Kürtaj yasası için Diyanet İşleri Başkanı (DİB) Mehmet Görmez’den fetva alındı: “Kürtaj haram ve cinayettir” (T24, 04.06.2012). Burada en az 2 tane devedişi gibi acayiplik var:

1) T.C. bir din devleti midir ki yasalar din kurallarına göre çıkartılacak? Muhterem başbakan bunu yapabilecek kadar emin mi kendinden? S. Arabistan mı burası? Nasıl devam edebilecek AKP böyle, AB adayı Türkiye’de? Soruyorum, çünkü bu kadar çok devletçilik ve bu kadar az vicdan karşısında, bırakınız laikleri, asıl, Müslümanlar arasında kaynamalar başladı. Dr. Ö. F. Gergerlioğlu, Prof. M. Bekâroğlu, Av. E. Beytar gibi dindarlar nicedir “Vicdan!” diye çırpınıyor, Hrant için imza kampanyası açıyorlar. Başörtülü “Buluşan Kadınlar” Uludere imzası topluyor. Vicdani retçi Müslümanlar sokağa çıktı (Bianet, 02.05.2012). İslami kitle örgütü Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kara, “Dindarlar, milliyetçi-devletçi bir kimlik kirliliğine uğradılar. Peygamber Uludere’de susmazdı” diyor (N. Düzel, Taraf, 04.06.2012). Tevekkeli değil, Erdoğan’ın son Uludere konuşması, Kemalist kimliğin başlıca temsilcisi Prof. Mümtaz Soysal’dan aferin almıştı: “Başbakan tam bir Atatürkçü gibi konuştu” (Vatan, 25.05.2012).

Genç başörtülü Meryem İlayda Atlas’ın lafı belki de en önemlisi: “Kürtaja da karşıyım, yasağa da” (Radikal, 04.06.2012). Gerçekten, bunu idrak bu kadar mı güç? Kürtaj İslam’da haramsa, Müslüman kadın yaptırmaz, böyle bir sınırlaması olmayan kadın yaptırır, olur biter. Kürtajı kanuni süre dahilinde serbest bırakan mevcut yasa, Müslüman kadını kürtaja mı zorluyor? Bu ne tutarsızlıktır?

Yoksa Hanefi değil miyiz?

2) Tutarsızlık derken, AKP’nin esas tutarsızlığı din bâbında. Hanefilik, Türkiye’deki egemen mezhep. AKP ve DİB de tepeden tırnağa Hanefi. Ama burada Şâfii kuralı uyguluyor, nasıl iş? Çünkü baktım, Hanefilik için fıkıhta (İslam hukukunda) “cenine ruhun üflenmesi” (ceninin insanlaşması) 120 günde vuku buluyor. “Iskat-ı cenin”in (kürtajın) “caiz” olduğu süre 120 gün. Kürtlerin benimsediği Şâfii mezhebine göreyse, 40 gün. Bu durumda, mümin Hanefi olan DİB ve başbakan, nasıl kalkar da Şâfii’den çok Şâfiici olur? Şu anda 10 hafta (70 gün) olan kanuni kürtaj yaptırma süresini, kürtajı fiilen yasaklamak için 4 haftaya (30 gün) indirmeye soyunur?    

Kur’an’da kürtaj konusunda hüküm yok. Hadis derseniz, orada da 120 gün: Cenin ana karnında 40 günde toparlanıyor, aynı süre kadar alaka (tutunan nesne) oluyor, sonra aynı süre kadar muzğa (bir çiğnemlik et) oluyor. Bu 40+40+40’tan sonradır ki, gönderilen melek ona “ruhu üflüyor” (Hayrettin Kahraman, Yeni Şafak, 03.06.2012’den Buhârî, Bed’ul-halk, 6; Müslim, Kader, 1-5).

Siz mezhebimize bakmayın…

Fakat, işin ilginç tarafı, bunları yazan fıkıh profesörü Hayrettin Kahraman aynı köşe yazısında şöyle devam ederek başbakanımıza destek vermekte: “Günümüzde, rahimde oluşan şeyin çocuk olup olmadığı yaklaşık 15 gün sonra muayene ve test ile tespit edilmektedir ve birçok organın ilk 40 gün içinde belirmeye başladığı da bilinmektedir. Bu bilgiler karşısında günümüzde 120 günden önce çocuk aldırmanın caiz olduğunu söylemek… cinayete iştirak sayılır”. Yani, yukarıda aktardığım din kuralları, modern tıp gelişmeleri karşısında artık geçersiz sayılıyor galiba? Hayırdır?

Başbakanımız umarım askerleri kışlaya nasıl kolayca kapatabildiğinin farkındadır: Hadlerinin dışına çok fazla taştılar ve suyunu çıkardılar da ondan. Bütün dünya kargaşa içindeyken Türkiye’de ekonominin ayarı azıcık kaçarsa, seçmen de AKP’yi sit alanı Çamlıca’da yapılacak camiye kapatıverir.