Lübnan’da yaşayan Ermeni sanatçı Haig Aivazian’ın, Udi Hrant’ın yaşamına ve sanatına ilişkin araştırmasından yola çıkarak ürettiği kavramsal heykel, The Moving Museum İstanbul sergisinde yer alıyor.
Haig Aivazian, 2014, ‘Hastayım Yaşıyorum’. Fotoğraf: BERGE ARABIAN
TUĞBA ESEN
ztugbaesen@gmail.com
Osmanlı sonrası dönemde klasik müziğin üstatlarından Udi Hrant Kenkülyan’ın (1901-1978) hayatı ve müziği, bir çağdaş sanat eserinin konusu oldu. Ailesinin bir kısmı Anadolu’dan göç etmiş olan ve Lübnan’da yaşayan Ermeni sanatçı Haig Aivazian, İstanbul’da düzenlenen uluslararası The Moving Museum (Hareketli Müze) projesinin konuğu olarak İstanbul’a geldi ve efsaneleşmiş müzisyenin izlerini sürdü.
Adapazarı doğumlu olan Udi Hrant, 1915’te, ailesiyle birlikte soykırımdan kaçarak Konya’ya yerleşmiştir. Cumhuriyet dönemin en önemli udilerinden biri olan Udi Hrant, besteleri ve kendi geliştirdiği ud çalma teknikleriyle tanınır. Doğuştan kör olan müzisyen, körlüğüne çare aramak için Avrupa’nın ve Amerika’nın çeşitli kentlerine ve Ermenistan’a seyahat eder. Buralarda müziğini de icra eden udinin ünü zamanla uluslararası boyutlara ulaşır. Genç sanatçı Haig Aivazian, bu projesinde, Udi Hrant’ın izlerini, sadece yaşamının önemli bir bölümünü geçirdiği İstanbul’da ve Anadolu’da değil, uğradığı diğer duraklarda da aradı. Onunla temas etmiş, konuşmuş, hatta zamanında udunun tellerini tamir etmiş kişilerle konuştu. Ve ardından, İstanbul’da yaşayan geleneksel bir ud ustasıyla işbirliği içinde, kavramsal bir heykel üretti.
Geçmişin yankıları
Aivazian’ın projesi, adını, Udi Hrant’ın en popüler şarkılarından biri olan ‘Hastayım Yaşıyorum’dan alıyor. Udi Hrant’ın yazdığı şarkı sözlerinin çoğunlukla Türkçe olduğunu belirtmek gerek. Aivazian’ın ürettiği, çözümlenmemiş, körleşmiş bir hikâyeyi yansıtan obje, devam etmekte olan bir araştırma sürecinin ürünü. Bu proje için müzisyenler, müzikologlar, yerel enstrüman ustaları ve gazetecilerle görüşen genç sanatçı, bu proje kapsamında ilk defa ziyaret ettiği İstanbul’da kişisel tarihiyle de yüzleşiyor, aile üyelerinin bu ülke ve şehirle ilişkilerini keşfediyor.
Projenin etimolojik bir yönü de var. Birer müzik terimi olan ‘makam’ ve ‘taksim’in diğer anlamlarını da (ilki bir araya gelinen mevki; ikincisi ayrılma, dağılma) doğasında barındıran yapıt, bu karşıtlığı aynı çatı altında topluyor.
Görüntünün tetiklediği tarihsel bellek üzerine yoğunlaşan, ufak hikâyeler ve imgelerden yola çıkarak büyük toplumsal anlatılara işaret eden Aivazian’ın, Udi Hrant’ın yaşamı ve sanatından ilhamla oluşturduğu proje de, izleyiciye geçmişle yüzleşme fırsatı sunuyor. Aynı zamanda, Udi Hrant’ın seyyahlığı, Ermeni toplumunun göçlerle örülmüş yaşamıyla örtüşüyor. Genç sanatçının ortaya koyduğu kavramsal heykel ise, tarihsel gerçekliğin yarattığı yankıların sessizliğe gömülmesini engelliyor.
The Moving Museum nedir?
The Moving Museum (Hareketli Müze) Londra merkezli bir sanat organizasyonu; belirli bir mekânı ve koleksiyonu olmayan bir müze. Her yıl dünyanın farklı bir şehrinde sergiler yaparak, farklı ülkelerden ve disiplinlerden sanatçıları bir araya getiriyor. Bu yılki durağı olan İstanbul’da, 35 uluslararası ve 11 yerel sanatçıyı ağırlıyor. Proje kapsamında düzenlenen misafir sanatçı programı çerçevesinde, dünyanın çeşitli yerlerinden sanatçılar İstanbul’a gelerek yapıtlar üretti. 28 Ekim’de Beyoğlu’ndaki Şişhane Otopark’ta açılan ve bir buçuk ay devam edecek olan sergide, bu yapıtlar bir arada sergileniyor. Sergide, Haig Aivazian’ın çalışmasının yanı sıra, Leyla Gediz’in, resmi tuvalin iki boyutlu doğasından kurtaran mekâna yerleştirmesi; Volkan Aslan’ın, Rönesans estetiğini andıran alçı heykel ve neon ışıklarla ürettiği işleri; Rafael Rozendaal’ın dijital formlardan yola çıkarak hazırladığı el dokuması tuvalleri; Jeremy Bailey’nin ‘The You Museum’ adlı etkileşimli çalışması; Güneş Terkol’un, kırmızı rengi organik bir yapıya büründürerek ustalıkla kullandığı bezlerden oluşan yerleştirmesi de dikkat çekiyor.