Ermenek ve AK Saray

Bir varmış bir yokmuş... Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, Kafdağı'nın eteklerindeki diyarlardan birinde bir adam yaşarmış.

SERVAN ALTIKANAT
servan.alt@gmail.com

Bir varmış bir yokmuş... Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, Kafdağı'nın eteklerindeki diyarlardan birinde bir adam yaşarmış.

Bu adam,  oldukça buhranlı günlerden geçmiş, istikrarsızlıkların pençesinde  kıvranmış halka,   ‘’daha iyi, daha huzurlu bir yaşam ve aydınlık dolu istikrarlı günler ’’ (…) vaat ederek, onların teveccühünü kazanmış.

Ve o diyarın hünkarı olmuş.

‘’Kimsesizlerin kimsesi, sessizlerin sesi olacağım'' şiarını kullanmış.

Halkının huzurunda ‘’kimseyi dışlamamaya, herkesi kucaklamaya’’ ahdetmiş.

Kendini, Tanrı'ya bağlı, dininin buyruklarını ifa eden, helali-haramı bilen biri olarak tarif eder, her fırsatta,  ''artık adaletin işleyeceğine’’ dair nutuklar atarmış.

Yayınladığı her ferman, ''İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın'' ile başlar, ''Yaratılanı severim yaratandan ötürü'' ile bitermiş...

Derken gün gelmiş devran dönmüş, bu adam, nefsine yenik, şatafata düşkün, adalete düşman ve halkına duyarsız kötü kalpli bir hünkar oluvermiş.

‘’Daha iyi yaşam’’ vaat ettiği insanları,  yaşam odalarının olmadığı, berbat şartlardaki maden ocaklarında ölümle koyun koyuna yatarken, kendisine,  bin odalı, pahalı, lüks bir (AK) saray yaptırmış.

Maden işçileri ölünce, ‘’ölmek bu işin fıtratında var’’ der, onların ölmemesi için almadığı tedbirleri, kendisini protesto edeceklere karşı alır olmuş.

Hatta o protestocuları tokatladığı, yanındaki müşavirin ise (yerdeyken) tekmelediği dahi görülmüş.

Hünkar  ve  şürekâsı harama  boğulmuş. Diyarda, haksız kazanç temin eden, kutusunu-kasasını dolduran, ''susuzluklarını şarapla giderecek'' kadar varsıllaşan bir üst tabaka oluşmuş.

Adalet, işçi insanları öldürenleri, hırsızlık yapanları, rüşvet yiyenleri takip edemeyecek kadar kötürümleşmiş.

Hünkar ‘’yaratılanlar’’ arasında kendisinden hazzetmeyenleri  dışlar, tahkir eder, onlara husumet besler olmuş.

Saraydaki ömrünü uzun kılmak için, dininin buyruklarını hiçe sayar, ahlaksızlığı umde edinir hale gelmiş.

En yakın dostlarını kara listeye almış.

Zalimlere hemrahlık yapar olmuş.

Artık onun gözünde, ’’tahtı, tacı ve sarayı’’ her şeyden kıymetdar olmuş... Ve artık o kıymetdar eşyalarıyla birlikte ''tehlikeli bir yalnızlığa'' sürüklenmiş…

Mutsuz bir son var bu masalın sonunda.

O sona doğru hızla yuvarlanıyoruz.

Güneşli bir günde

Masmavi göreceğiz Karadeniz’i

Balkaya’dan Kapuz’ a kadar,

Karış karış biliriz bu şehri;

EKİ’ nin çiçekli bahçeleri,

Rıhtıma kömür taşıyan vagonlarıyla;

Paydos saatlerinde yollara dökülen,

Soluk benizli insanlarıyla…

Siyah akar Zonguldak’ın deresi

Yüz karası değil, kömür karası

Böyle kazanılır ekmek parası.

 

                                     Orhan Veli

 

 

 

Kategoriler

Güncel Gündem