Türkiye’de son günlerde, Hocalı katliamı anmasındaki nefret sloganları ve pankartlarının yarattığı tartışmada sıkça kullanılan ve Zori Balayan’a ait olduğu iddia edilen kitabın gerçekte var olduğuna dair ortada hiçbir kanıt yok. Balayan iddiaları reddederken, biraz araştırıldığında iddiayı gündeme getiren Azerbaycanlı milletvekili Ganira Paşayeva hakkında Avrupa Parlamenterler Asamblesi'nde bir kınama kararı imzalandığı görülüyor.
LİLİT GASPARYAN
lilitgasparyan@agos.com.tr
Türkiye’de son günlerde, Hocalı katliamı anmasındaki nefret sloganları ve pankartlarının yarattığı tartışmada sıkça kullanılan ve Zori Balayan’a ait olduğu iddia edilen ‘Ruhların Tekrar Dirilmesi’ adlı kitabın gerçekte var olduğuna dair ortada hiçbir kanıt yok. Balayan iddiaları reddederken, konunun daha önce Avrupa Parlamenterler Asamblesi’nde gündeme geldiği ve iddiayı gündeme getiren Azerbaycanlı milletvekili Ganira Paşayeva hakkında kınama kararı istendiği ortaya çıktı.
Son zamanlarda pek çok yazar tarafından alıntılanan ve Ermenistanlı yazar Zori Balayan’a atfedilen ‘Ruhların Tekrar Dirilmesi’ kitabında var olduğu iddia edilen bölümde, Balayan’ın, arkadaşlarıyla birlikte, çocukların derisini yüzerek köpeklere attıkları ve onlarca kişiyi bu şekilde katlettikleri gibi dehşet verici ifadeler yer alıyordu.
Bu bilgiler, Kanal 7 televizyonunda yayımlanan Azerbaycanlı doktor Mübariz Allahverdiyev’in anlatımına ve milletvekile Ganira Paşayeva’nın ifadelerine dayandırılıyordu. Bu ifadelerin kaynağının ise, 8 Şubat 2007’de Bakü mahreçli www.aze.az internet sitesinde yer alan, ‘Zori Balayan Azeri Soykırımına dair ruh sızlatıcı gerçekleri anlatıyor’ başlıklı haber olduğu tahmin ediliyor. Bu haberde, var olduğu iddia edilen kitabın 260-262 sayfalarından alıntı yapılıyor.
Ancak bu iddianın hikâyesi bu kadarla sınırlı değil. 24 Haziran 2009’da Avrupa Parlamenterler Asamblesi’nde ‘Avrupa’da İnsan Haklarının durumu’ başlıklı oturumda söz alan Paşayeva, konuşmasında Zori Balayan’ın 1996’da yayımlandığını söylediği kitabından alıntı yapmıştı. Ancak, 12 Eylül 2009’da bu konuşmaya karşı bir önerge hazırlandı. Bu önergede, Zori Balayan’ın söz konusu iddiayı bir “iftira” olarak nitelendirdiği ve reddettiği belirtilerek, Paşayeva’nın kınanması talep edilmekteydi. Bu önergeyi imzalayanlar arasında Ermenistanlı parlamenterlerin yanı sıra Fransa, İtalya, İsviçre, Bosna Hersek, Sırbistan ve Karadağlı temsilciler de vardı.
7 Eylül 2011 tarihinde Raportör Marie-Louise Bemelmans-Videc’ın hazırladığı raporda, parlamento tartışmalarında, ifade özgürlüğünün bir şahsın onurunu ihlal etmemesi gerektiği noktasından hareketle Paşayeva’nın kınanması istendi. Bu raporun, önümüzdeki aylarda oylanarak karar haline gelmesi bekleniyor.
Bahsedilen kitaba dair internet dahil hiçbir kaynakta somut bir bilgi yok. Kitabın kapağı veya künyesi de kayıtlarda yer almıyor.
Ermenistan Ulusal Kitap Bürosu’nda da bu isimle bir kitap kayıtlı değil. Zori Balayan ise böyle bir kitabının olmadığını söyleyerek, adının manipülasyona malzeme edildiğini ifade ediyor. 1975’ten 89’a kadar Literaturnaya Gazeta’nın (Edebiyat Gazetesi) Ermenistan temsilcisi olarak çalışan ve 1989’da son Sovyet Parlamentosu’na Dağlık Karabağ’ın da içinde yer aldığı Askeran bölgesinden milletvekili seçilerek giren Zori Balayan, Karabağ Savaşı’na da aktif olarak katıldı. Neden kendisinin Azerbaycan tarafından hedef alındığını sorduğumuz Balayan, “30 yıldır peşimi bırakmıyorlar. 1970’lerden beri adım sürekli kullanılıyor.
Her şey yazdığım ‘Ocak’ adlı kitaptan sonra başladı. O kitapta Aras nehrinin kenarında oturup nehirle Ermenice dertleştiğimi yazmıştım. Azeriler nedense buna kızmışlar. Hakaretler, yalanlar, dezenformasyonlar o zaman başladı. Paşayeva’nın alıntı yaptığı kitap mevcut değil. Ben böyle bir şey yazmadım. Eğer gerçekten varsa tek bir örnek göstersinler” diyor.
'Fitne'ydi baş tacı oldu
AZerbaycanlı parlamenter Ganira Paşayeva'nın Türkiye'deki faaliyetlerine göz attığımızda ise ilginç bir tablo ortaya çıkıyor. Türkiye ve Ermenistan arasındaki protokollerin 10 Ekim 2009’da imzalanmasıyla Türkiye’nin Ganira Paşayeva’yı tanıması da üç aşağı beş yukarı aynı tarihlere denk geliyor.
13 Ekim 2009’da yani Ermenistan ve Türkiye arasında protokollerin imzalanmasından 3 gün sonra Paşayeva önderliğinde Azerbaycanlı 14 kadın milletvekiliynden oluşan bir grup TBMM’ye çıkarma yaptı. Paşayeva daha önce 15 Nisan’da 4 kadın milletvekiliyle birlikte aynı konu etrafında görüşmeler yapmak üzere Türkiye’ye gelmişti. Bu tarihte Başbakan Erdoğan bu görüşmelerden rahatsız olmuş ve Azerbaycan’dan gelen milletvekillerinin girişimleriyle ilgili “fitne unsuru” yorumunu yapmıştı. Erdoğan Nisan ayındaki ziyaret için şunları söylemişti;
'Şimdi de bu konu üzerinden ihanet suçlamasıyla beni eleştiriyorlar. Ne ben ne bakanlarım Ermenistan sınır kapısı açılacak dedik. Ama Azeri bir grup milletvekili, Türkiyeye gelip bu konuda açıklamalarda bulundu. Bu milletvekillerinin Türkiye’de çok derin bağlantılar içinde olduğunu öğrendim. Aliyev bu konuda bana bilgi verdi. Bunlar, Türkiye ile Azerbaycan’ın arasını açmaya dönük, çok derin bir politikanın ürünü olarak gelmişler. Aliyev kendisinin bu milletvekillerinin davranışlarını tasvip etmediğini de söyledi.
Tabii bu fitne unsurlarını izliyoruz, takip ediyoruz. Bakıyorsunuz Azerbaycan’dan buraya gelenler oluyor. Onlar burada yalan yanlış şeylerle ortalığı karıştırmak istiyorlar. Buradan da yalan yanlış şeylerle Azerbaycana gidip, yalan yanlış haberlerle oraları karıştırmak istiyorlar. Eğer üst düzeydeki yönetim kadroları bu oyunlara gelirse biz buna üzülürüz.'
Paşayeva bu ziyaretin ardından gerçekleştirdiği ikinci çıkarmasında bu kez medyanın ilgisini garantilemek üzere bir ön çalışma başlattı ve kanallara mail gönderilerek baskı yapılması için organizasyonlar düzenledi. İlk olarak Haber Türk’te Fatih Altaylı’nın konuğu olan Paşayeva ilk kez burada ‘10 binlerle sokağa çıkın bunlara karşı çıkın’ söylemini dile getirdi. Ardından Uğur Dündar yönetimindeki Star Haber’e de uğrayan Paşayeva, Dündar’a içersinde Hocalı toprağı olduğunu söylediği küçük bir gümüş kutu armağan etti. ‘Asıl Ermeniler soykırım yapmıştır’ demekten çok hoşlandığını 2007 yılında yaptığı ‘Hocalı Soykırımı’ belgeselinde (Arena) gösteren Uğur Dündar, bu kutunun da yardımıyla o gün bol ajitasyonlu bir şov yaptı ve sınırda hala sıcak çatışmalar olduğunu gösteren düzmece bir ‘vtr’ ile birlikte ‘bu Ermenilerle el sıkışan’ ve ‘sınırları açma’ girişimlerinde bulunduğunu iddia ettiği AKP hükümetini ağır bir şekilde eleştirdi. Yılmaz Özdil’li, Uğur Dündar’lı Star Haber’in bu yayını en çok ses getiren çalışma oldu. Kamuoyu, yoğunluklu çalışmaların sonucunda ve belirli odakların tepkisiyle, protokolleri tartışmaya başladı. İmzaların atılmasının birinci yılı henüz dolmadan Başbakan Erdoğan Azerbaycan Parlamentosu’nda bir konuşma yaptı ve bu konuşmadan bir süre sonra da protokoller rafa kaldırıldı.
Bu propaganda faaliyetlerinde oldukça başarılı bir sonuç elde eden Paşayeva, Türkiye’nin Fransa’daki inkâr yasasına karşı mücadelesinden ve Azerbaycan’la bozulan ilişkilerin tamir etme arzusundan faydalanarak uzun süreli, yoğun ve etkili bir çalışma yapabilme fırsatına sahip oldu. Aylar öncesinden Taksim’de büyük bir miting düzenlemeye niyeti olduğunu açıklayan Paşayeva, bunun için para musluklarının açılmasını sağlamakta zorlanmadı. Türkiye’de aylar öncesinden başladığı kampanyasında, Sakarya, Kocaeli, Gebze ve Konya üniversitelerinde nefret panelleri düzenledi TBMM başta olmak üzere çeşitli şehirlerde Hocalı sergileri açıldı. Bu çalışmaların sonucunda ise ‘hamile kadının karnını deşen ve cinsiyeti üzerine yazı tura atan cani Ermeni’ söylemini ve ’14 yaşında çocuğu duvara çivileyip derisini yüzdükten sonra ölmesini seyreden cani Zori Balayan’ hikâyesini gittiği her yerde insanların beynine kazıdı. Çalışmalarının tamamlanması için gerekli tek unsur olan TV programını da bu kez Kanal 7’de yapma şansına sahip oldu. Ganira Paşayeva ve anatomi profesörü Mübariz Allahverdiyev’in ortak projeleri Zori Balayan hikâyesini Allahverdiyev’in ağzından aktaran video anmadan bir gün önce yayınlandı, internetten paylaşıldı ve Taksim anmalarına katılacak nefret grupları da bu sayede garanti altına alınmış oldu.