Davutoğlu, güvenlik toplantısı sonrasında konuştu: 'Çözüm süreci irademizi bütün vatandaşlarımızın bir kez daha bilmesini isterim. Hiçbir vandalizme çözüm sürecini kurban vermeyiz. Ancak, çözüm süreci adına da şiddeti müsamaha gösterecek bir tavır içine girmeyiz'
Başbakan Ahmet Davutoğlu, güvenlik toplantısı sonrasında basın toplantısı düzenledi. Davutoğlu, iki gündür devam eden olaylar sonucunda 19 kişinin öldüğünü, 145 kişinin yaralandığını, Türkiye genelinde de 368 kişinin gözaltında olduğunu söyledi. Davutoğlu’nun açıklamasının ardından Mardin’den iki kişinin daha ölüm haberi geldi.
“Tek tek hesabını sorarız”
'24 saat esasıyla çalışacak olan bir koordinasyon merkezi Başbakanlık bünyesinde ama İçişleri Bakanlığı koordinasyonunda kuruldu. Bütün valilerimizle, bütün kaymakamlarımızla anlık temaslarla her bir olayı tespit edecek ve her bir olayın arka planı incelenecek ve sorumlular mutlaka hukuk karşısına çıkarılacak. Kimse bu tür şiddet olaylarından sonra, bundan hesap sorulmayacağını düşünmesin. Tek tek bunun hesabını sorarız. Türkiye bir hukuk devletidir ve gereğini yapmak bizim için vatan borcudur.
HDP’ye: Ona göre bizden muamele görürsünüz
Yine siyasi partilere seslenmek istiyorum; başta bu çağrıyı yapan HDP başta olmak üzere. Eğer siyasi partiyseniz, kimliğini açık bir şekilde demokrasiden ve barış içinde siyaset yapmadan yana koymalısınız. Yok başka bir niyetiniz varsa, kimliğinizi bilelim. Ne yapmak istediğinizi bilelim, ona göre de bizden muamele görürsünüz. Ancak, siyasi parti kimliği ve kılıfı altında eğer milletimizin huzurunu bozmaya kalkarsanız onu demokrasiyle izah edemezsiniz. Siyasi partiler her şeyden önce meşruiyet zemini içinde hareket etmek zorundadırlar. Bu çağrıyı yapanlar, şimdi bu çağrının altında kaldıklarını kendileri de hissediyorlardır. Çözüm sürecine önem veriyorlarsa, önce onun gereğini yapacaklar ve bu gereği yaparken de herhangi bir mazeret ileri sürmeyecekler.'
Yurtdışında yaşanan olaylar iç meseleymiş gibi yansıtılamaz
'Suriye’de son 3.5 yıl içinde, Irak’ta son neredeyse 30 yıl içinde büyük acılı olaylar yaşandı ve bu acılı olaylara en insani tepkiyi her zaman Türkiye Cumhuriyeti Devleti verdi. Ancak kimse yurt dışında yaşanan bu acılı olaylar dolayısıyla bunları Türkiye'nin içinde bir meseleymiş gibi yansıtarak, Türkiye'deki halkın huzurunu bozma ve halkı doğrudan tehdit etme hakkına sahip değildir ve cüretini de gösteremez. “
“Marjinal örgütlü grup faaliyeti”
'Bazı illerimizde, bazı partiler karşı karşıya geldi. Lütfen bu şiddet ortamında taraf olmaktan kaçının. Düzeni sağlayacak olan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'dir, devletidir ve güvenlik birimlerimizdir. Herhangi bir suç işlendiğinde bu suçun cezalandırıcı ve karşı tarafında bir pozisyon almaktansa, devletin müdahalesini önceleyin. Biz hiçbir toplum kesiminin, birinin diğerinin karşısında olmasına rıza göstermeyiz. Bu toplum kesimlerimiz arasında veya farklı siyasi görüşler arasında bir iç ihtilaf değil, Türkiye dışında olan bir gelişmeyi Türkiye içinde istismar etmeye çalışan, marjinal örgütlü bir grubun faaliyetidir. “
“Bu gelişmelerin vebali BM’nin üzerinde”
'3,5 senedir, 300 bin insanın ölümüne sessiz kalanlar, kimyasal silah kullanımına, scud füzelerine, varil bombalarına sessiz kalanlar, Kobani'de bir anda Türkiye'nin bu meseleyi çözmesi gerektiği gibi uluslararası bir algıyı oluşturmaya çalışıyorlar. Bütün bu gelişmelerin vebali öncelikle BM Güvenlik Konseyi'nin ve daimi 5 üyenin üzerindedir. Bizim uluslararası topluma çağrımız öncelikle hep beraber böyle bir çabanın içine girmesidir ve Suriye'de kalıcı bir istikrarın, bölgede kalıcı bir istikrar için gerekli adımların atılmasında ortak bir çaba içine girilmesidir.'
'İkiyüzlülüktür'
'ikiyüzlülüğü de herkesin bırakması lazım. Biz ülkesinde her etnik kimliğe sahip vatandaşı olan Türkiye Cumhuriyeti olarak gerektiğinde Boşnaklar'a sahip çıktık 90'lı yıllarda, gerektiğinde Irak'ta kaçan Kürtler'e sahip çıktık, Arnavutlar'a sahip çıktık, Suriye savaşının başından itibaren de hiçkimsenin etnik ve mezhebi kimliğine bakmadan kim Türkiye'ye yönünü dönmüşse ona da sahip çıktık. Fakat Humus'ta binlerce Türkmen, Arap, Kürt katledilirken, Halep varil bombalarıyla vurulurken, Telabyad IŞİD'in eline düştüğü zaman, oradaki Araplar, Kürtler katledilirken, Çobanbey kasabası IŞİD'in eline düştüğünde Türkmenler can havliyle Türkiye'ye sığınırken ve orada Türkmenler katledilirken susanların, şimdi bir vicdan çağrısında bulunmaları ikiyüzlülüktür.'