Llosa’nın 2012’de Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görüldükten sonra kaleme aldığı ilk eser ‘Ketum Kahraman’ın yine siyaseti edebiyat için kullanan romanlardan olduğunu söyleyebiliriz.
FATİH GÖKHAN DİLER
1960’larda hızla dünyaya açılan Latin Amerika edebiyatının önemli yıldızlarından Mario Vargas Llosa, 1990’da, doğduğu ülke olan Peru’da başkanlık seçimlerinde aday olarak yarışınca, arkasındaki büyük bir hayran kitlesi onun kaybetmesi için dua ediyordu. O dönem Llosa’nın yakın arkadaşı, Kübalı yazar Guillermo Cabrera Infante’nin “Peru’nun mahiyeti belirsiz kazanımı edebiyatın kaybı olacaktır. Edebiyat ebedidir, siyasetse sadece tarih” sözleriyle hatırlanır.
‘Siyasetçi değil, yazar olduğumu öğrendim’
Llosa’yı ağır bir mağlubiyete uğratan rakibi Alberto Fujimori’yse seçimden sonra, 1992’de bir diktatöre dönüştü ve ancak 2000’de Latin Amerika tarihinin gördüğü en garip yolsuzluk skandalıyla koltuğundan indirilebildi. Rakibi ‘başarılı’ bir siyasetçi ve düzenbaz bir yönetici olsa da Llosa’nın adaylığını yorumlayan herkes bunun berbat bir karar olduğunda ısrarcı. Kendisiyse “Çok öğretici ama hoş olmayan bir deneyim oldu. Peru hakkında, siyaset hakkında ve kendim hakkında çok fazla şey öğrendim; bir siyasetçi değil yazar olduğumu öğrendim” diyor.
Edebiyat için siyaset
Llosa, doğduğu ülkenin toplumsal ve siyasi gerçeklerini edebiyatına ilham mezesi yapmış bir yazar, siyasi kurguları arasında en öne çıkanları ‘Yeşil Ev’ ve ‘Mayta’nın Öyküsü’ olduğunu söyleyebiliriz. Hatta ikinci saydığım, 1962’de Peru’da yaşanan başarısız bir ihtilal girişimini ve ayaklanma etrafında oluşan gerçekleri ve ‘şehir efsanelerini’ konu alıyor.
Nobel Edebiyat Ödüllü yazar, bir yandan da hiçbir zaman roman kılığında gizlenmiş siyasi bildiriler yazmak gibi bir niyetinin olmadığını söylüyor. Llosa, kendisinin en beğendiği altı romanının yazım aşamasını anlattığı ‘Bir Yazarın Gerçekliği’ (A Writer’s Reality) eserinde şöyle bir ifade kullanıyor: “Edebiyat yaptığımda, politikadan daha büyük bir şeye, gerçekten sadece edebiyata odaklanırım. Edebiyat için siyaseti kullanabilirsiniz ama bunun tam tersini asla yapamazsınız.”
Her ne kadar Llosa sadece edebiyata odaklandığını söylese de Latin Amerika edebiyatının hayli ‘angaje’ olduğuna dair dünyanın geri kalanında çok kuvvetli bir algı var. Latin Amerika’dan bir yazar okumaya kalktığınızda siyasete bulaşacağınızı bilirsiniz. Gabriel Garcia Marquez, Octavio Paz ve Mario Vargas Llosa gibi yazarlara giden Nobel Edebiyat Ödülü, Marquez’in ‘Yüz Yıllık Yalnızlık’, Llosa’nın ‘Julia Teyze’ ve Fuentes’in ‘Koca Gringo’ eserlerinin yakaladığı eleştirel ve ticari başarı, Latin Amerika’nın o siyasi edebiyatını hızla Avrupa ve Kuzey Amerika’ya taşıdı. Bu iki kıtanın yazar adayları Latin Amerika’nın ‘angaje’ edebiyatçılarından etkilenir oldu.
Llosa’nın 2012’de Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görüldükten sonra kaleme aldığı ilk eser ‘Ketum Kahraman’ın yine siyaseti edebiyat için kullanan romanlardan olduğunu söyleyebiliriz. Eser henüz İngilizce olarak dahi yayımlanmamışken, Can Yayınları’nın Llosa’ya olan düşkünlüğü ve Havva Mutlu’nun İspanyolca aslından yaptığı başarılı çeviri sayesinde Türkçe’de olduğunu belirtelim.
Kentleşme ve yolsuzluk
‘Ketum Kahraman’ büyük ölçüde Peru’nun başkenti Lima’da ve ülkenin kuzeyindeki sıcak şehir Piura’da geçiyor. Piura, Llosa’nın gençliğinin bir döneminde yaşadığı ve önceki romanlarında da karşımıza çıkan bir mekân.
Llosa, Piura için “Bugün modern bir kent, çok büyüdü ve refah içinde yaşanıyor, bu olumlu tarafı, fakat yine bugün geçmişte görülmemiş bir şekilde suça bulanmış” diyor. Romanın yabancılık çekmeyeceğimiz iki temel meselesi var: Hızlı kentleşme ve yolsuzluk. Kitap İspanyolca konuşulan ülkelerde hemen çok satan listelerinin tepesine çıktı ve uzun süre de orada kaldı.
Kaderlerini kendileri çizmeye çalışanlar
Arka planda ‘yeni’ Peru var, kahramanlar geçmiş dönemlerin diktatörleri veya askeri figürleriyle değil onun yerine karanlık mafyayla cebelleşiyor. Romanın bize aktardığı iki paralel hikâyenin kahramanları Felicito Yanaqué ve Ismael Carrera, kendi yolunda sessizce ilerleyen ketum kahramanlar. Her şeyin başkaları tarafından belirlenebildiği bir siyasi ortamda kendi kaderlerini çizmeye çalışan onurlu adamlar. Önümüzdeki asi karakterler değil, kendi idealleri ve tutkuları olan azimli kişiler.
‘Ketum Kahraman’ aynı zamanda Llosa’nın önceki romanlarında karşılaştığımız Don Rigoberto, Dona Lucrecia ve Fonchito’yla tekrar karşılaşmak için yeni bir fırsat, hepsi ‘yeni’ Peru’da.
Son olarak yazarın ismi Llosa’nın ‘Yosa’ şeklinde okunduğunu da not düşelim.