Hrant Dink Vakfı’nın yürüttüğü Türkiye-Ermenistan Seyahat Fonu bursiyerlerinden biri olarak katıldığım Ermenistan gezisinde, Sivaslı Ermenileri bulmak ve dedelerinden miras anılarını kendilerinden dinleyip kayıt altına almayı amaçlıyordum. Sivaslı ‘torunlar’la görüştüm ve akıllarında kalan parça parça anıları, yaşanmışlıkları dinledim.
KARİN BAL
karinbal89@gmail.com
Ermenistan'da Ağustos ve Eylül aylarında yoğunlaşan festivaller, Diaspora Ermenilerini ülkeye çekiyor. Bu yıl Yerevan'daki otellerin doluluk oranını en üst noktaya çıkartan gruplar arasında, Sivaslı Ermeniler de vardı. Üç yıl önce kurulan Sivaslı Ermeniler ve Dostları Derneği'nin düzenlediği geziye, 103 kişi katıldı. Dernek, 27 Temmuz Pazar günü çoğu ilk kez Ermenistan'ı ziyaret eden yolculardan oluşan kafilesiyle Ermenistan'a hareket etti.
Aralarında benim de bulunduğum kafilede, sadece İstanbul’da yaşayan Sivaslılar değil, Sivas’ta kalan birkaç aileden birisi olan Mığdıs ailesi ile Amerika, Kanada, Fransa ve Almanya’dan gelen Sivaslılar da vardı. En küçüğü 16 aylık Lenya Arslan’dan en büyüğü 88 yaşındaki Haşman Susmak’a kadar farklı yaş gruplarından ziyaretçilerin bulunduğu gezi grubunda, ağırlıklı olarak gençler yer alıyordu.
Garni’den Keğart’a
Turumuz 28 Temmuz Pazartesi günü başladı. Uzun yıllardan bu yana Ermenistan'da yaşayan bir İstanbullu olan Diran Lokmagözyan'ın tur rehberliğinde ilk durağımız Garni Köyü oldu. Şirin bir piknik alanında kurulan sofralarda yediğimiz öğle yemeğinde, Ermenistan’ın meşhur 'khorovatz'ıyla tanıştık. Rehberimiz eşliğinde Garni Tapınağı’nı gezerken burada unutulmaz bir duduk dinletisiyle baş başa kaldık. Garni’nin çok yakınında bulunan Keğart mağara kiliselerine vardığımızda, eski bir opera sanatçısı olan rehberimiz Diran Lokmagözyan kilisede dualar okudu. O gece Yerevan’ın en ünlü restoranlarından Noyan Daban’da tüm kafilenin katıldığı müzikli bir eğlence düzenlendi. Sivaslı Ermeniler ve Dostları Derneği Başkanı Sebuh Koçak, burada, 2012’de hayatını kaybeden, derneğin kurucusu ve ilk başkanı Payel Güllüdere’yi andı. Koçak, Ermenistan’a gelerek, Güllüdere’nin en büyük hayallerinden birini gerçekleştirdiklerini ve bu sebeple yaşadığı gururu paylaştı. Turun ikinci ve üçüncü günlerinde kilise gezilerinin ağırlıklı olduğu bir programda ayrıca Mayr Hayastan, Ermenice el yazmalarının bulunduğu Madenataran ve Tarih Müzesi ile doğal güzellikleriyle dikkat çeken Sevan Gölü ve Dilijan-Hağartzin Manastırı ziyaret edildi.
Soykırım Anıtı’nda dua
Gezinin dördüncü gününde Soykırım Anıtı’na (Dzidzernagapert) gidilerek Sivaslı Ermeniler adına çiçekler bırakıldı. Buradaki sönmeyen ateşin etrafında toplanan grup, Diran Lokmagözyan, Barkev Balımoğlu ve Karin Susmak’ın ses verdiği ilahilere katılarak 1915’te ölenlerin ruhları için dua etti. Gezideki en duygusal anların yaşandığı Dzidzernagapert’te genç, yaşlı hiç kimse gözyaşlarına engel olamadı ve ardından grupta uzun süreli bir sessizlik hakim oldu. Soykırım Müzesi’ni ise 100. yıl etkinlikleri kapsamında yeniden düzenleme ve genişletme çalışmaları nedeniyle ziyaret edemedik. Ertesi gün Gomidas Panteonu, Khor Virap ve Noravank Manastırı gibi önemli yerler gezildi.
Gidişler, dönüşler
Gezimizin son gününe Sardarabad’ı ziyaret ederek başladık. Eçmiadzin Ana Katedrali’ne vardığımızda kendimize yer bulmakta zorlandık. Burada İstanbul’dan 'İm Hayastan Festivali'ne katılmak üzerek Yerevan’a gelen Lusavoriç Korosu’yla karşılaştık. Son durağımız ise Yeraplur Şehitliği oldu.
Bir haftanın göz açıp kapayıncaya geçtiği ve kesinlikle yeterli olmadığı düşüncesi grubumuzdaki herkes tarafından paylaşılıyordu. Dönüş yolunda konuşmalarına kulak kabarttığım herkes, bu tür gezilerin çoğalmasını arzu ediyordu.