Nayat Karaköse, Van, Yüksekova ve Muş’taki kadın derneklerinin yöneticilerine ‘Doğu’daki kadın mücadelesi’ni sordu. Kadınlar ‘Yuva yıkan olarak’ yaftalanmaktan şikâyetçi olmanın yanı sıra, küçük şehirlerdeki kadın mücadelesinin zorluğuna dikkat çekiyor.
NAYAT KARAKÖSE
nayatk@gmail.com
Türkiye’de kadın örgütleri yıllardır kadın hakları, kadına yönelik şiddetin son bulması, kadın-erkek eşitliğinin sağlanması için var gücüyle mücadele ediyor. Kadın örgütlerinin sayısı oldukça fazla, Batı’da bulunan sivil toplum kuruluşlarının, özellikle İstanbul, Ankara ve İzmir gibi metropollerde yer alanların görünürlüğü daha fazla, aynı şekilde birçok imkâna erişmeleri de daha kolay.
Doğu’da yer alan kadın örgütlerinin sayısı da her yıl artmakta, onların verdikleri mücadele Batı’da yer alan örgütlere nazaran biraz daha farklı. Ataerkil yapının küçük şehirlerde daha çok hissedilmesi, türlü şekillerde yaftalanmaları, imkânların yetersizliği, olanaklara erişimin güçlüğü, bölgede yaşanan savaş, çatışmalar ortamında faaliyet yürütmek ayrı bir mücadele ruhu gerektiriyor.
Amaçlar benzer olsa da bu yolda gösterilen deneyimler, alınan yol Batı ve Doğu’da farklı. Yüzümüzü Doğu’ya çevirip, bölgede ilham verici bir mücadele içerisinde faaliyet gösteren ve zoru başaran Van Kadın Derneği (VAKAD), Yüksekova Kadın Derneği (YOKAD) ve Muş Kadın Derneği’ne (MUKADDER) nasıl kurulduklarını, faaliyetleri ve yaşadıkları sıkıntıları sorduk. VAKAD’dan Zozan Özgökçe, YOKAD’dan Gülten Düzen ve MUKADDER’den Elif Çetinbaş sorularımızı yanıtladı.
Van Kadın Derneği: Yuva yıkan dernek yaftası çok alıyoruz
-
Van Kadın Derneği nasıl kuruldu? Kuruluş aşamasında nasıl tepkiler aldınız?
VAKAD, 2004’te 7 kadın tarafından kuruldu. Kuruluş aşamasında hangi örgüte veya partiye bağlı olduğumuz konusu bir sorun konusu haline geldi. Bağımsız bir kadın örgütü ile karşılaşmış değillerdi. Bağımsız bir kadın kooperatifi vardı ancak onlar dernek değillerdi. Tüzüğümüzü o zamanlar polislerden oluşan dernekler masasına götürdük. Şaşkınlıkla karşıladılar. Danışmanlık hizmetlerimiz vasıtası ile şiddet gören ve boşanmak isteyen kadınların derneğe başvurması sebebiyle ‘aile meselesi aileyi ilgilendirir’ veya ‘kol kırılır yen içinde kalır’ anlayışı sebebi ile ‘yuva yıkan dernek’ diye yaftalayanlar alıyor. Ayrıca ‘erkek düşmanı’, ‘kadınları yoldan çıkaranlar’ gibi yaftalarla da karşı karşıya kalabiliyoruz.
-
Ne tür çalışmalar gerçekleştirdiniz?
VAKAD, yürüttüğü kadın dayanışma merkezinde, kadın sığınağı ve Van depremi sonrası KEDV ile işbirliği yaparak kurduğu Kadın ve Çocuk Merkezinde çalışmalarını yürütmekte. Ayrıca eylemler, etkinlikler, seminerler, eğitimler, paneller ve sempozyumlarla toplum nezdinde kadın ve LGBT meselelerini tartışılır kılmaya çalışmakta, ayrıca kampanyalar ile farkındalıklar yaratmayı amaçlamakta.
-
Bölgedeki kadın örgütlerine ne gibi destekler veriyorsunuz? VAKAD sayesinde kaç kadın örgütü kuruldu?
Bölgedeki kadın örgütleri ile daha çok deneyim paylaşımı ve ortak çalışmalar yapma şeklinde dayanışma zeminin çalışıyoruz. VAKAD’ın çalışmaları sonrasında 3 ilde kadın örgütleri kuruldu.
-
Batı’da var olan derneklerden farklı olarak ne gibi sıkıntılar yaşıyorsunuz?
Bölgede yaşanan asimetrik savaş, savaşın sebep olduğu milliyetçi, baskıcı politikalar, militarizmin yaşamımızın her alanında yaygın olması, Kürtlere ve özellikle Kürt kadınlarına yönelmiş olan soğuk savaş, köy boşaltmalarının ve zorunlu göçün yarattığı tahribatlar nedeniyle farklı deneyimler yaşamaktayız.
-
Ataerkil yapıdan dolayı baskıyla karşılaştığınız oluyor mu, il genelinde sıkıntılar yaşıyor musunuz?
Evet, tabii yaşıyoruz. Çok fazla tehdit alıyoruz özellikle kadınların aileleri ve eşleri tarafından. Söylemlerimizi marjinalize etmeye çalışan eril zihniyet pratikleri var. Gündeme getirmek istediğimi meseleleri görmezden gelen bir zihniyet var.
-
Diğer kadın örgütlerinden ne gibi destekler görüyorsunuz?
Feminist kadın örgütleri ile dayanışma içerisindeyiz. Ortak eylemler yapıp birçok platformlarda birlikte hareket ediyoruz, deneyimlerimizi birbirimizle paylaşıyoruz. Bu işbirliğini artırmaya, daha çok birbirimize değmeye ihtiyacımız var.
Yüksekova Kadın Derneği: Kadınların yüzde70’i haklarını bilmiyor
-
Yüksekova Kadın Derneği nasıl kuruldu? Ne gibi hizmetler sağlıyorsunuz, ayda ortalama kaç kadın size başvuruyor?
Yüksekova Kadın Derneği, Mart 2009’da kuruldu. Sosyal Destek Programı (SODES) kapsamında ‘Hepimiz Birimiziz Projesi’yle Yüksekova ilçe merkezi ve 10 köyde bilgilendirme ve eğitim kursu açarak, kız çocukları ve kadınların okutulmasına yönelik çalışmalar yaptık. 2011 yılında Global Dialogue’un desteğiyle ‘Anlattıkça Güçlenen Kadınlar Projesi’ çerçevesinde Yüksekova’da kadın danışma merkezi kurarak bünyesinde gönüllü bulanan avukat ve psikologlarla kadınlara destek sağladık. 2012 yılında yine Global Dialogue’un desteğiyle ‘Gelişen Yüksekova, Değişen Kadınlar Projesi’ ilçede bir ilke imza atarak ilçede kadın sorunlarına yönelik bir anket çalışması gerçekleştirdik. Yine aynı yıl, Açık Toplum Vakfı’nın desteğiyle ‘Kadınlar Bilinçleniyor Projesi’ni gerçekleştirdik ve bu bağlamda kadına yönelik şiddetle ilgili panel düzenleyip kitapçıklar bastık, çalışmanın mahalle ve köylerde yaygınlaşmasını sağladık. Derneğimize ayda ortalama 5 kadın başvuruyor.
-
Anket çalışmasının neticesinde ne gibi verilere ulaştınız?
Ankette, kadınların iş hayatında yer almasıyla ilgili bir soruya katılımcıların verdiği yanıtlar toplumsal kabulleri yansıtan (aile birliği zayıflar, kocasıyla daha az ilgilenir, çocuklarına daha az vakit ayırır, ailenin sosyal ilişkileri zayıflar, işyerindeki sıkıntısını eve yansıtır) düşünceleri kadınların benimsemediğini ortaya koydu.
Tersinden bir okumayla kendi kanaatlerini (aile bütçesine katkısı olur, kadının aile sorumluluklarını paylaşmasını sağlar, ev işlerini daha iyi programlamasına yardımcı olur, kadının haklarını korumasını ve kullanmasını kolaylaştırır, kadının hayat tecrübesi, beceri ve direncini artırır, kendini geliştirme ve yenileme ihtiyacı duyar, evde daha uyumlu ve anlayışlı davranır, çocuklarına daha iyi eğitim verir) yansıttıkları görülmekte.
“Evde şiddete maruz kalıyor musunuz? En çok kimden şiddet görüyorsunuz?” sorusuna kadınların yarısından fazlası “Hayır, görmüyorum” yanıtını verdi. Babasından şiddet gören yüzde 10, ailenin diğer erkek bireylerinden şiddet gördüğünü söyleyenler ise kadınların oranı ise yüzde 40. Kadınlar, sözlü bir şiddet olduğunu da dillendirdiler. Buradaki aile yapıları, özellikle sosyal ilişki bağı diğer doğu bölgelerinden farklıdır. Kadınların yüzde 60’tan fazlası şiddet gördüğünü gizlediğini söylüyor. Boşanma konusu bölgedeki insanların birbirini tanımasında dolayı ayıplanarak aile içinde çözülmeye çalışılmakta. Hukuki ve psikolojik desteğin az olmasındaki etken kadın örgütlerinin yetersizliğinden dolayı. “Şiddete maruz kaldığınızda yasal haklarınızı biliyor musunuz?” sorusuna kadınların yüzde 70’i “Hayır” yüzde 30’u “Evet” yanıtı verdi.
-
Batı’da var olan derneklerden farklı olarak ne gibi sıkıntılar yaşıyorsunuz?
Batı’da yer alan kadın derneklerinden farklı olarak maddi sıkıntılar içerisindeyiz. Global Dialogue’dan aldığımız projeler sayesinde kira ve derneğin diğer giderlerini karşılıyoruz. Bu destekler olmazsa derneğin giderlerini karşılayacak güçte değiliz. Gönüllülük esasında iki arkadaşla derneğin çalışmalarını yürütüyoruz. Onun dışında toplumun eğitim düzeyinin az olmasından dolayı çalışmalarımızı ilerlemekte bazen ciddi sıkıntılar yaşıyoruz. Bulunduğumuz yerin küçük olması, herkesin birbirini tanıması da sorun yaratıyor.
-
Baskıyla karşılaştığınız oluyor mu?
Genel olarak tüm çalışmalarda baskıdan ziyade sıkıntılar yaşıyoruz. Örneğin proje kapsamında hedef kitlede yer alan kadınların çoğu erkeklerden “Siz kadınlar ne yapacaksınız, elinizden ne gelecek?”, “Otur oturduğun yerde!” gibi tepkiler alıyor.
-
Diğer kadın örgütlerinden ne gibi destekler görüyorsunuz, ihtiyaçlarınız neler?
Kadın örgütlerinden gönderdikleri kitaplar ve dergiler dışında destek görmüyoruz. Çalışmalarımızı tamamen iki gönüllü arkadaşla yürütmekteyiz. Derneğin gider ve kirasının karşılanması dışında bölgede yapacağımız eğitim içerikli projeler için desteğe ihtiyacımız var.
Muş Kadın Derneği: Kadını kadına düşman eden sistemi bozmaya çalışıyoruz
-
Muş Kadın Derneği nasıl kuruldu?
Derneğimiz 2009’da Muş’ta yaşayan yedi kadın tarafından kuruldu. Bu kadınlardan üçü akraba, diğerleri ise yakın arkadaş. Dernek algısı, örgütlenme çok farklı ve tehlikeli olarak bilindiği için sadece size güvenenlerle yola çıkabiliyorsunuz. Şimdi durum farklı tabii, beş yıllık çalışmanın sonucunda anca algılar düzeliyor.
-
Ne tür çalışmalar gerçekleştiriyorsunuz?
Derneğimiz sığınaklar ve dayanışma kurultayının ana bileşenlerinden. Yeni kurulmuş olmamıza rağmen Muş’ta kamu ve toplum nezdinde tanınmış olup ortak çalışmalarda aranan bir örgüt haline geldi. Belediye, Valilik, Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü, Sağlık İl Müdürlüğü ve Sivil Toplum Örgütleri ile beraber etkinlikler organize ediyoruz. MUKADDER olarak Global Dialogue’un desteklediği ‘Kadın Gülerse Dünya Güler’ projesiyle mahalle çalışması yaptık. 2012 Temmuz ayı itibari ile Sabancı Vakfı’nın desteklediği ‘Erken Yaşta Evlilik Kaderimiz Olmasın’ projesi kapsamında çocuk gelinlerle ilgili farkındalık yaratma çalışmaları yürüttük ve bu çalışmaya Global Dialogue’un desteği ile devam ediyoruz.
-
Erken yaşta evlilik konusunda çalışırken nasıl bir yol izliyorsunuz, tespitleriniz neler? Aileleri nasıl ikna ediyorsunuz?
Muş’ta bir süre öncesine kadar sorun gibi görülmeyen, konuşulmayan bir sorundu bu. Şehirde, erken yaşta evlilik oranları da çok yüksek. Daha çok farkındalık çalışmaları yapıyoruz. Mahallere gidip sorunun gerçekten bir sorun olduğunu toplumsal, sağlık ve hukuksal boyutlarını anlatıyoruz. Mahallerde birebir kadınlarla çalışıyoruz. Öncelikle kadınların güçlenmesi ve bilinçlenmesini istiyoruz. Kapılarına gittiğimizde tabii sorun paylaşımı bir nevi grup terapisine dönüşüyor. Çünkü kadınların konuşmaya çok ihtiyacı var. Bunun yanı sıra kamu kurumları diğer STK’larla görüşmeler ve kamuoyu yaratma çalışmaları yapıyoruz. Jandarma, muhtarlar, imamlar gibi bu konuyla ilgili tüm muhataplarımızla görüşüyoruz, ‘Erken yaşta evlilikler olmasın’ eğitimleriyle konuyu tartışıyoruz.
Artık bir ilerleme kaydettik Muş’ta. Bazen ihbarlar geliyor öğretmen ya da erken yaşta evlendirilecek kızın arkadaşları arıyor, ilgili yerlere bildiriyoruz. Şehirde sözü geçerli kanaat önderleriyle görüşüp araya girmelerini istiyoruz. Ailelerle görüşmelerde dini kaynaklardan sağlık boyutuna varıncaya kadar, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine de değinerek meselenin her boyutunu konuşuyoruz. Sonrasında olumlu ya da daha yumuşak tepkiler gelmeye başlıyor.
-
Batı’da var olan derneklerden farklı olarak ne gibi sıkıntılar yaşıyorsunuz?
Kadın mücadelesini yürütürken Batı’daki derneklerle benzer sorunları yaşıyoruz tabii ki. Özellikle kadın bakış açısından yoksun bir millet var karşımızda. Yaş, din, ırk gözetmeksizin “Kadın” dedin mi sınırlar hemen çiziliyor. Fakat biz doğu ve taşradaki feminist kadınlar olarak biraz daha geriden yürütmek zorunda kalıyoruz bu mücadeleyi. Mesela saha çalışmalarında daha orta bir dil kullanıyoruz. ‘Feminizm’, ‘direnmek’ gibi sözcükleri Batı’daki arkadaşlarımız kadar rahat konuşamıyoruz. Çünkü hemen gardını alıyor karşımızdakiler.
-
Ataerkil yapıdan dolayı ne gibi sıkıntılar yaşıyorsunuz?
Çoğunlukla ataerkil yapının baskısını üzerimizde hissediyoruz. Bir de Muşlu tanınmış bir ailenin aktivist bir kadınıysanız aileden de baskı görebiliyorsunuz. Aile sizi düşünerek sizin zarar görmemenizi istiyor, bir zaman sonra onlar da alışıyor. Fakat kaygıları hep devam ediyor. Takip ettiğimiz kadın davaları nedeniyle açık tehdit aldıklarımız bile oldu. Bu 8 Mart için pankartımızı şehirde bir yere asmaya çalışırken bile ‘Aman bunlar ne yapıyor’ bakışlarını görebiliyorduk. Bunun yanı sıra yolda laf atanlar ‘Aman buraya asmayın’ gibi yine birçok tepkiyle karşılaştık. Hatta arkadaşlarımızla ‘Şu hayata bizi sığdıramıyorsunuz da bir iki günlüğüne istediğimiz iki direği bile bize vermeye korkuyorsunuz, çekiniyorsunuz’ dedik.
-
Diğer kadın örgütlerinden ne gibi destekler görüyorsunuz, ihtiyaçlarınız neler?
Bu soruda ilk aklımıza gelen ‘dayanışma’ oldu. Kadın dernekleri olarak birinci ihtiyacımız beraber olmak, paylaşmak, birbirimize dokunmak aslında. Tabii sonrasında tecrübelerin, bilgi ve becerilerin paylaşılması. Birçok kadın derneği gibi biz de maddi kaynaklar konusunda sıkıntılar yaşıyoruz. Fakat başta saydıklarımız eksikse zaten elimizde birçok kaynak da olsa anlamsız kalıyor. Maalesef şu an yürütülen politikalar kadın derneklerini birbirine rakip yapan, hiyerarşi yaratan bir yola sürüklüyor. Biz feminist yöntemlerle çalışan kadınlar olarak bunlara karşı durmaya çalışıyoruz. Kadını kadına düşman etmeye çalışan bir sistem var zaten tam da bunu bozmaya çalışıyoruz biz.