Hükümet, İzmir Aliağa’da aynı arazi için önce Buhar Enerji şirketine jeotermal enerji tesisi, sonra Azerbaycan devlet petrol şirketi SOCAR ve Petkim’e rafineri ruhsatı vermişti. Hükümete ‘yakınlığıyla’ bilinen SOCAR ve Enerji Bakanlığı’ndan gelen baskılardan yılmayan Buhar Enerji’nın ruhsatı, torba yasaya konulan ‘ısmarlama’ düzenlemeyle elinden alınacak.
FATİH GÖKHAN DİLER
fgdiler@agos.com.tr
Hükümet, İzmir Aliağa’da aynı arazi için önce Buhar Enerji şirketine jeotermal enerji tesisi, sonra Azerbaycan devlet petrol şirketi SOCAR ve Petkim’e rafineri ruhsatı vermişti. Hükümete ‘yakınlığıyla’ bilinen SOCAR ve Enerji Bakanlığı’ndan gelen baskılardan yılmayan Buhar Enerji’nın ruhsatı, torba yasaya konulan ‘ısmarlama’ düzenlemeyle elinden alınacak. Süreci takip eden kaynaklar, tüm yarımadanın SOCAR’ın kontrolüne verilmek istendiğini ve yapılması planlanan dev enerji kompleksinin çevreye büyük zararları olacağını söylüyor.
25 Ekim 2011’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in imzaladığı projeye göre SOCAR, Aliağa’da bir rafineri, termik santral ve 720 öğrencilik ‘Haydar Aliyev Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi’ni kuracak. Başbakanın ‘dünya çapında’ olarak tarif ettiği proje gerçekten de tarihiydi çünkü projenin gerçekleştirileceği arazide hali hazırda başka bir şirkete jeotermal enerji tesisi yapımı için verilmiş bir ruhsat da bulunuyordu. Hükümetin bir yeşil enerji projesinden vazgeçerek, tam anlamıyla bir U dönüşüyle rafineri ve termik santral gibi çevreye zaralı bir projeye yönelmesinin tek bir açıklaması var; o da hükümet ve SOCAR arasındaki yakın çıkar ilişkisi.
Dört koldan baskı
Jeotermal enerji tesisi ruhsatının sahibi Buhar Enerji şirketine yakın bir kaynak, “dört senedir devam eden davalarda, mahkeme kararları çıktı. SOCAR iki davayı da kaybedince lobi faaliyetline başladı ama Buhar Enerji de direndiği için sonuç alamadı” dedi.
SOCAR, Buhar Enerji’nin lisansını iptal ettirmek için açtığı davayı 2010’da, ihaleyi iptal ettirmek için açtığı davayı da 2013’te kaybetti. Hükümet’ten de Buhar Enerji’ye vazgeçmesi için telkin ve baskılar olduğu iddia ediliyor. Ulaştığımız kaynak, SOCAR’a bir tür ‘güvenli bölge’ vaad edildiğini ve “Orada rafineri, termik santral ve liman inşa ederek, üretim yapıp sonra da hiçbir kontrol olmadan, hiçbir kamu görevlisi bölgeye giremeden, hiç kimseye bir raporlama yapmadan gümrüğü kullanmak” istediğini söylüyor ve ekliyor; “Zaten şu anda da girdiğimizde içerde Azerbaycan ve İlham Aliyev bayrakları var. Herhangi bir yerel görevli oraya giremez. Buhar Enerji yanlış bir şey yapmadı, geri adım atacağını düşünmüyorum. Şirketin yabancı ortakları da var ve uluslararası yargı yolu açık.”
AKP’nin TBMM’ye verdiği torba yasada yer alan maddelerden biri, adeta SOCAR’ın derdine derman olmak için tasarlanmış gibi duruyor. Yeni yasayla beş bakandan oluşturulacak ‘jeotermal kurul’, havalimanı, köprü, otoyol, liman ve enerji tesislerinin yapımına engel teşkil edecek yeraltı su kaynakları konusunda kamu yararını dikkate alarak karar verecek. Kurulun, Aliyev ile Ankara arasındaki yakın çıkar ilişkisi düşünüldüğünde tercihini ne yönde kullanacağı tahmin edilebilir.
Türkiye’nin en büyüğü olma yolunda
SOCAR Türkiye Enerji A.Ş. 2008’den itibaren Türkiye’nin petrokimya şirketi olan PETİM’i satın alarak ülkede faaliyet göstermeye başladı. Kurulduğu günden bu yana birçok proje üreten bu şirket şu anda Türkiye’nin en büyük yatırımcıları arasında yer alıyor. Son beş yıl içinde PETKİM’e toplamda 327 milyon dolar yatırım yapıldı. Projeler arasında 2016’da işletime açılması planlanan STAR Rafineri, PETKİM konteyner limanı, rüzgar santrali ve Trans Anadlu Doğal Gaz Boru Hattı var.
‘Nükleer atık bile depolarlar’
SOCAR’ın büyük projesi STAR Rafineri’yle ilgili yaşanan tek gariplik bölge için iki şirkete verilen farklı ruhsatlar değil. SOCAR, proje için finansmanı İtalyan Unicredit’in Almanya iştiraki HypoVereinsbank ve Avrupa Yatırım ve Kalkınma Bankası’ndan sağlıyor ancak bu kurumların yenilenebilir enerji projeleri dışında diğer enerji projelerini desteklememe kararı var. Ege Çevre ve Kültür Platformu yürüttü “Aliağa Yarımadası’nda yeni rafineri ve termik santral yatırımlarını finanse etmeyin” kampanyasıyla iki bankanın dikkatini çekmeyi ve kredi onayını erteletmeyi başardı. Platformun bileşenlerinden Foça Çevre Platformu sözcüsü Bahadır Doğutürk “Her yıl ÇED toplantısı yapılır, biz halk olarak toplantının yapılmamasını sağladık. SOCAR bu toplantının yapıldığını iddia ederek finansman başvurusu yaptı. Elimizde tutanaklar var, buna rağmen toplantının yapıldığını iddia ediyor. Bölgede yapılacak bu yatırımın tehdit oluşturacağını düşündüğümüz için buna karşı bir tepki geliştirdik. O bölge bir yarımada, Aliağa’nın batısına denk geliyor. O yarımadayı zaten PETKİM ‘özel proje alanı’ ilan etmek istiyor. Bu onaylanırsa nükleer atık bile depolarsalar bir şey yapamayacağız” diyor.