Kilisenin adına ilk kez 1610-1615 tarihleri arasında Polonyalı Simeon’un Seyahatnamesinde rastlanmıştır. Ermeni mimari tarihinin önemli eserlerinden biri olan Surp Giragos Kilisesi, Ortadoğu’daki en büyük Ermeni kilisesidir. 1722 yılında restore edilmiş, daha sonra 1729 yılında Ermeni mimarlar Şahin, Saruhan ve Yeram daha büyük boyutlarda tekrar inşa edilmiştir.
ZAKARYA MİLDANOĞLU
Diyarbakır, tarihte Ermenilerin en önemli kentlerinden biri olmuştur. 1952’de New York’ta yayımlanan ‘Amidai Artsakanknerı’ (Amida’nın Yankıları) adlı kitapta, kentin adları şöyle sıralanır: Amida, Amed, O’mid, Emit, Amide, Amedu, Kara Amid, Dikranagerd, Diyarbekir.
‘Diyarbakır ve Ermeniler’ ise milattan önce doğan ve 1980’lerde sönmeye başlayan bir tarih. Diyarbakır Ermenilerinin eğitim hayatları, meslekleri, ekonomileri, dini yaşamları, edebiyatları, basın-yayın hayatları, gelenek ve görenekleri, kültürel kurumları, siyasal yaşamları, devletle olan ilişkileri, yerel yönetimlerdeki rolleri gibi onlarca konu araştırılıyor, araştırmacısını bekliyor.
Diyarbakır ve Ermeniler, 1915 tarihinden itibaren birbirinden adım adım kopmaya başlar. Dikranagerdli, kendi acılarını unuturcasına, Der Zor yolculuğuna çıkarılan ve ayakta kalabilen Muşluları, Bitlislileri, Harputluları ağırlar ve hep birlikte Der-Zor çöllerine yürürler. Genç bebeler, kızlar, yöre ahalisi tarafından alıkonulur. Bir kısmı Müslümanlığa geçer. Hayatta kalanların bazıları da geri döner. Yeniden bir yaşam inşa etmeye çalışırlar, ancak ilerleyen yıllarda iş güç, barınma ve can güvenliği sorunları hat safhaya ulaşır. Üçer beşer, önce İstanbul’a, ardından da dünyanın dört bir yanına dağılırlar. Vatan toprağı unutulur mu? Unutmazlar.
Osmanlı döneminde yağmacıların gözü kilise, manastır ve mezarlıklarda olmuştur. Tarihin sayfalarını çevirdiğimizde, Diyarbakır yöresinde kimi aşiretlerin Ermeni kilise ve manastırlarını birer geçim kaynağı olarak gördüklerini, ardı ardına tüm maddi ve manevi varlıklarını yağmaladıklarını görüyoruz. Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte ise bu yapılar okul, PTT binası, Çocuk Esirgeme Kurumu, devlet bankası, orduevi inşaatları için hazır kaynak olarak görülmüş, top atışıyla, dinamitle yıkılarak taşları kullanılmış, Ermeni taş ustacılığının izleri bu şekilde silinmek istenmiştir.
Diyarbakır merkezinde yer alan Surp Giragos Kilisesi ihtişamlı çan kulesiyle, büyüklüğü ile Diyarbakır’ın simgelerinden biridir. Kilisenin çan kulesi 1913 yılında yıldırım düşmesi sonucu yıkılır. Aynı yıl Ermeni ileri gelenleri kendi aralarında altın toplayarak yeni bir çan kulesi inşa ettirirler. 1915’in kara günlerinde yakınındaki minareden yüksek olduğu gerekçesiyle bu çan kulesi top atışıyla yıkılır.
Kilisenin adına ilk kez 1610-1615 tarihleri arasında Polonyalı Simeon’un Seyahatnamesinde rastlanmıştır. Ermeni mimari tarihinin önemli eserlerinden biri olan Surp Giragos Kilisesi Ortadoğu’daki en büyük Ermeni kilisesidir. 1722 yılında restore edilmiş, daha sonra 1729 yılında Ermeni mimarlar Şahin, Saruhan ve Yeram tarafından daha da büyütülerek tekrar inşa edilmiştir.
10 Haziran 1881 yılındaki büyük yangında tamamen harap olmuşsa da 1883 yılında tekrar yapılmıştır.
1915 yılından zarar gören kilise, 1. Dünya Savaşı sırasında Alman subaylar tarafından karargah olarak kullanılmıştır. Daha sonra ise Sümerbank’ın pamuk deposu olarak işlev gördü. 1960 yılından itibaren tekrar ibadete açılan 3 bin metrekarelik alan üzerindeki Surp Giragos Ermeni Kilisesi, özellikle 1980 yılından Ermenilerin batı illeri ve Avrupa ülkelerine çeşitli nedenlerle göç etmesi sonucu terk edildi. Cemaati olmadığı için ayin yapılmayan ve zaman zaman hırsızlık olaylarının görüldüğü kilisenin, bakımsızlık nedeniyle bazı yerleri çöktü ve kullanılamaz hale geldi. Surp Giragos Kilisesi Vakfı yönetiminin çabaları ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi desteğiyle 2011 yılı sonu itibariyle kilisenin restorasyonunu bitirilip ibadete açıldı.
1518’de zamanın en büyük Ermeni Kilisesi olan Surp Teotoros Zoravarin’e el konulmuş ve şimdiki Kurşunlu Cami’ye çevrilmiştir. Bu yüzden Ermeniler Surp Sarkis Kilisesi’nde ibadet etmeye mecbur edilmişlerdir. İnanışa göre İsa Mesih çarmıha gerildiğine sağ elinin çivisi Surp Sarkis’te saklanır.1915’te kilisenin talan edilmesiyle birlikte çivi çalınmıştır. 18. yy başında şehir kalabalıklaşınca mezarlıklar surların dışına taşınır. Şimdiki Surp Giragos Kilisesi’nin bulunduğu yer eski Ermeni mezarlığıdır ve içinde Aziz Cyriacus ve Julietta olan bir şapel vardır.
Üçüncü yüzyılda kocasını kaybetmiş olan Julietta, Hıristiyan olduğu için tutuklanır. Üç yaşındaki oğlu Cyriacus (Giragos) ile mahkemeye getirilen Julietta, (Oghida) yargıcın ısrarlarına rağmen Hıristiyan inancını taşıdığını inkar eder. Yargıç, Julietta’yı itiraf etmesi için oğlunu rehin alır. Cyriacus, annesini korumak için Hıristiyan olduklarını itiraf eder. Yargıç öfkesinden çocuğu öldürür. Çocuğun ölümüne şahit olan Julietta acıdan mahkeme salonunda ölür. Hikayesi her yere yayılır. Adlarına sayısız kiliseler yapılır.