Dünyada enerji alanında değişen dinamikleri ve gelişmeleri, özellikle Türkiye ve komşu ülkeler odağında ele alan Öğütçü '2030 yılına ne ABD ne Çin ne de başka bir ülke, enerji alanında üstün bir güç olmayacak. Çok büyük bir enerji devriminin eşiğindeyiz' diyor
Ceren Solak
Türkiye ve komşu ülkeleri ile ilgili politika, enerji, ekonomi gibi gündem belirleyen stratejik konular hakkında yayımlar yapan Turkish Policy Quarterly’nin, 2013 yılının enerji alanındaki üçüncü çeyrek raporu, dünyanın önde gelen ekonomi ve enerji uzmanlarından biri olan ve birçok uluslararası kuruluşun yönetim kurulunda bulunan Mehmet Öğütçü tarafından hazırlandı. Mehmet Öğütçü aynı zamanda, Türkiye’nin bölgesel ve küresel enerji ilişkileri alanında çalışmalar yapmak amacıyla geçen sene kurulan Bosphorus Energy Club’ın (BEC) da başkanı. Dünyada enerji alanında değişen dinamikleri ve gelişmeleri, özellikle Türkiye ve komşu ülkeler odağında ele alan Öğütçü “2030 yılına ne ABD ne Çin ne de başka bir ülke, enerji alanında üstün bir güç olmayacak. Çok büyük bir enerji devriminin eşiğindeyiz. Dünya ekonomisi, yiyecek üretimi ve dağıtımı, su kaynaklarının korunması, jeopolitika ve çevre gibi konular söz konusu enerji devriminin sonuçlarına göre şekillenecek” diyor.
Enerji kaynaklarının eşit dağılmamış olması, ülkeler arasındaki anlaşmazlıkların ve sürtüşmelerin temel sebeplerinden biri. Azalan enerji kaynakları, bu kaynakların nasıl ve ne şekilde dağıtılacağına dair yasal ve siyasi anlaşmazlıklar sebebiyle jeopolitika bir kez daha çok büyük önem kazandı. Bunun en önemli örneklerinden ikisi Güney Çin Denizi ve Çin’in 'Malacca İkilemi' ile Türkmenistan’dan ve Doğu Akdeniz’den, Avrupa ve Hindistan’a petrol ve doğal gaz taşıyacak olan boru hatları. Rusya da tabii ki, Gazprom ile Orta Asya ve Hazar Denizi’nden Avrupa’ya gönderilen muazzam boru hattı ağını tekelinde tutmak istiyor.
Çin Ortadoğu'da
Mehmet Öğütçü genel algının aksine ABD’nin petrol tedarikinin büyük ölçüde Basra Körfezi’ne bağımlı olmadığının, en yüksek olduğu zamanda bile bu oranın sadece %15 civarında olduğunun ve günümüzde bu oranın yüzde 10’un altına indiğinin altını çiziyor. ABD’nin aslında Ortadoğu’nun petrolüne değil, petrol fiyatlarındaki Ortadoğu kaynaklı dalgalanmalara bağımlı olduğunu belirtiyor. Çin Ticaret Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaya göre Çin ve Arap ülkeleri arasında gerçekleşen ticaret 222 milyar dolara ulaştı ki, bu rakam 2002’deki rakamın 12 katı ve 2011’de 193 milyar dolar değer biçilen ABD ve Arap ülkeleri arasındaki ticaretten de daha fazla. Bu durum Çin’in gelecekte bölgede askeri güç bulundurmak istemesine de sebep olabilir. Bu da bölgedeki birçok dinamiğin değişmesine sebep olacaktır.
ABD’nin, kaya gazı devrimi sayesinde 2015’te dünyanın doğalgaz süper gücü olma unvanını Rusya’nın elinden alacağı öngörülüyor. Rusya’nın gelirinin yarısının enerjiden geldiği ve Rusya’nın enerjiyi tampon bölgeleri kontrolü altında tutabilmek için koz olarak kullandığı düşünüldüğünde, bu unvanın yitirilmesi Rusya için ciddi sonuçlar doğuracak gibi duruyor. Ülke içinde Novatek ve Rosnef gibi bağımsız üreticilerin payının yüzde 25’e ulaşmış olması ve imzaladıkları uluslararası anlaşmalar ile Gazprom’un tekelini kırması; Avrupa Birliği ülkelerinin 'Üçüncü Enerji Paketi' sayesinde, Gazprom ile olan anlaşmalarında orta yol bulabilmek için yasal ve siyasal araçlara sahip olması Gazprom’u zora sokmuş durumda.
Öte yandan Avrupa’da durum ciddiyetini koruyor. Mehmet Öğütçü’ye göre, Avrupa, son dönemdeki doğalgaz piyasalarında yaşanan gelişmelerin gerisinde kalmış durumda. Bazı Avrupa ülkelerinde kaya gazı bulunmasına karşın, çevresel kaygılarla uygulanan yasaklamalar dolayısıyla Eski Kıta bu kaynaktan gereğince faydalanamıyor ve doğalgazı Amerika’ya kıyasla üç kat daha pahalıya satın almaya devam ediyor. Avrupa’nın ekonomisini ve enerji talebini kontrol altında tutabilmesi için farklı enerji kaynaklarının kullanıldığı zengin bir enerji portföyü oluşturması gerekiyor.
“Türkiye için kaçırılmış fırsat”
Bölgesel ve küresel dinamikleri değiştirecek bir başka önemli konu ise 17 Aralık 2013’te Azerbaycan’da imzalanan, Hazar Denizi'ndeki Şahdeniz 2 sahasında çıkarılacak doğalgazı Türkiye ve Avrupa'ya taşımak üzere geliştirilen Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi ve Trans-Adriyatik Boru Hattı'yla ilgili nihai yatırım anlaşmaları. Hazar Denizi’ni Avrupa’ya bağlayacak bir 'Güney Enerji Koridoru' projesi şüphesiz Avrupa’nın Rusya’ya olan bağımlılığını azaltmaya yardımcı olacak. ABD, Güney Koridoru'yla zamanla İran’ın da bölgedeki gücünün azalacağını düşünüyor.
Öğütçü’ye göre, Türkiye’nin hızlı büyümesi ve her geçen gün artan enerji ihtiyacı, Güney Enerji Koridoru projesinin merkezi dinamiklerinden biri oldu. Özellikle, Türkiye’nin Azerbaycan’dan gelen ciddi miktardaki enerjiyi kendisi kullanmak yerine Avrupa’ya taşımayı kabul etmesinin, projenin başarıya ulaşmasını sağlayacak en önemli etkenlerden biri olduğunu belirtiyor. Konu ile ilgili başka bir görüş ise bunun Türkiye için kaçırılmış bir fırsat olduğu yönünde.
“Kaya gazı 'derde deva' değil”
Kaya gazı halihazırda daha ziyade Kuzey Amerika'da başarıya ulaşmış, şayet yoğun şekilde ihracatına ruhsat çıkarsa dünya doğal gaz piyasasındaki dengeleri altüst edecek bir devrim.
ABD'den daha fazla rezervi olmasına rağmen Çin'de cüz-i bir üretimin ötesine geçemiyor. Polonya'da büyük umutlar bağlanmıştı ama orada da büyük oyuncular geri çekildiler. Kaya gazı devrimi ABD'ye ucuz yakıt sağladığı ve dışa bağımlılığı çok azalttığı için muazzam bir rekabet üstünlüğü ve jeopolitik rahatlık sağladı.
Bunun yansımalarını önümüzdeki dönemde daha berrak göreceğiz. Avrupa, doğal gaza ABD'den üç kat daha fazla bedel ödüyor. Japonya daha da fazla. Bu nedenle özellikle doğal gaz ile bağlantılı petrokimya gibi bazı yatırımlar Kuzey Amerika'ya göçmeye başladı.
Türkiye'de kaya gazı kaynakları daha ciddi rezerv çalışmaları ile kanıtlanmış durumda değil. Şu kaynaklar, çevre üzerindeki olumsuz etkileri ve teknoloji maliyeti dikkate alındığında 'derde deva' cinsinden büyük kaya gazı üretimi beklemek iyimserlik olur.