BETAM ve SAM uzmanları yaptıkları araştırmayla Türkiye-Ermenistan arasındaki sınırın kapalı olmasının maliyetini ortaya çıkardı.
FATİH GÖKHAN DİLER
fgdiler@agos.com.tr
Türkiye, 2000’li yıllarda, kamuoyunda ve uluslararası camiada ‘sıfır sorun politikası’ başlığıyla ifade edilen bir yaklaşımla, sınır komşusu olduğu ülkelerle ilişkilerini iyileştirme yoluna gitti. Batı sınırı büyük ölçüde AB ile yürütülen katılım müzakereleri süreci ve Gümrük Birliği anlaşmasıyla şekillenirken, Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu sınırlarındaki tercihiyse, ilişkileri çeşitli protokoller, ticaret anlaşmaları ve diğer ikili temaslar yoluyla geliştirmek yönündeydi.
Nihai amaç sınır komşularıyla her yönden sağlam ve sorunsuz bir yapıydı ve bu doğrultuda ilk adım hep iki taraf arasındaki ekonomik ilişkileri ilerletmek şeklinde oldu. Bu amaçla sınır hattına yakın serbest bölgeler oluşturuldu ve sınır geçişlerinin daha kolay yapılmasını sağlayan anlaşmalar imzalandı. Türkiye’nin girişimlerinden bazıları başarılı oldu ve günümüzde de yürürlükte kalmaya devam ediyor. Ancak, ‘sıfır sorun politikası’ rüzgârının dinmesiyle beraber diğer bazı girişimler de askıya alınmak durumunda kaldı. Askıya alınan ve herhangi bir ilerleme sağlanamayan girişimlerden birisi de Türkiye - Ermenistan arasındaki normalleşme süreci. Başarı kazanan iyileşme örneklerinde iki tarafın da ticari kazanımlar elde ettiği ve sınıra yakın bölgelerde istihdam artışı ve buna bağlı bir kalkınmanın yaşandığı açık bir şekilde verilere yansıyor.
Peki, Türkiye-Ermenistan arasındaki normalleşme süreci olumlu sonuçlanmış olsaydı, bir başka deyişle iki ülke arasındaki yani bölgedeki tek kapalı sınır açık ve ticari ilişkilerin gelişmesine müsait olsaydı, Türkiye’nin Kuzeydoğu illeri Kars - Ardahan - Iğdır - Ağrı ve Ermenistan için ne gibi sonuçlar ortaya çıkardı? Bu sorunun cevabını Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) ve Sosyal Araştırmalar Merkezi’nin (SAM) beraber yürüttüğü ‘Türkiye – Ermenistan Sınırı Sosyo-Ekonomik Etkiler Araştırması’ bütün açıklığıyla ortaya koyuyor. BETAM’dan araştırmacı Dr.Zümrüt İmamoğlu’yla araştırma çerçevesinde konuştuk.
• Suriye, Irak ve Gürcistan örnekleri nasıl bir başlangıç noktası sağladı?
Bu sınırlar kapalı değildi ama ticaret anlaşmalarından önceki döneme bakacak olursak, ticaret hacmi neredeyse sıfırdı. Yani bir ‘açılma etkisi’nden bahsedebiliriz. Aslında, sınır kapalı olmasına rağmen Ermenistan da benzer bir durumda. Ermenistan verilerine göre Türkiye’yle arasında ‘kayıt dışı’, yaklaşık olarak 300 milyon dolarlık bir ticaret hacmi var. Bu konu gündeme geldiğinde benim aklıma gelen ilk şey yakın zamanda açılma etkisi gördüğümüz sınırları incelemek oldu. Irak, Suriye ve Gürcistan’la anlaşmalar imzalandıktan sonra, hem ithalat hem de ihracat olmak üzere ticaret hacmi ciddi bir biçimde arttı. Sınır bölgesinde ve diğer yakın illerde önemli gelişmeler gözlendi. Bunun bir kısmı üretim, büyük bir kısmı da hizmet sektöründe oldu. Konaklama, yemek gibi ihtiyaçlar da bunun içinde. Bu noktada başladık ve bulduğumuz sonuçlarla bir model ortaya çıkardık. Bu modeli Ermenistan sınırı nasıl etkilenir sorusunun cevabı için kullandık.
• Fakat her sınırın kendine has siyasi zorlukları var. Bunun etkileri nasıl olacak?
Sadece oturduğumuz yerden ekonometrik verileri analiz etmenin yetmeyeceğini biliyorduk. Bu sebeple bölgeye gidip pek çok görüşme yaptık. Siyasilerle, STK’larla, esnafla, valilerle ve diğer yerel yöneticilerle görüştük. Sınırın 20 senedir kapalı olması bir yana, tarihsel bir yük de var. Siyasi ve psikolojik nedenler ekonomik aktiviteyi engelleyebilir mi, sorusunun cevabını aradık. İki tarafın da sınırın açılmasına sıcak baktığını gördük. Bu demek oluyor ki Ermenistan’dan birileri Kars’a çalışmaya gidebilir ya da Suriye’de olduğu gibi birçok Türkiyeli firma orada üretim yapabilir. Ermenistan, Kafkasya’ya açılan başka bir kapı olabilir.
• Çalışmanızın sonlanmadığını biliyorum ama somut veri olarak elde ettiğiniz sonuçlar var mı?
Ekonometrik olarak sınırın açılmasının bölgeye ciddi etkilerinin olacağını gördük. Suriye gibi bir etki oluşabileceğini düşünürsek istihdam yarı yarıya artmış olacak. Bu üst sınır, alt sınırın ise yüzde 20 olacağını öngörüyoruz. Bu demek oluyor ki yılda ortalama yüzde 5-6’lık bir istihdam artışı olacak. Özellikle konaklama, otelcilik gibi sektörlerde gelişme beklenmeli. Ayrıca perakende ve toptan satış ve yurtdışında al-sat şeklinde aracılık gibi sektörlerde de canlanma olur.
• ABD ve Meksika arasındaki gümrük anlaşması NAFTA’ya bakacak olursak, Meksika’da sanayi üretimi azgelişmiş Kuzey’e doğru kaydı. Benzer şekilde ABD’de ise Güney’e… Türkiye’de aynı şekilde sanayide Doğu’ya doğru bir kayma olur mu?
Bu önemli bir konu ancak sanayide çok büyük beklentiler içine girilmemeli. Ermenistan tarafında böyle bir sonucun olacağını düşünebiliriz, Yani, sanayi üretimi Türkiye sınırına doğru kayacaktır. Kars-Ardahan-Iğdır-Ağrı bölgesinde hizmet sektöründe bir artış olacaktır. Böylece Ermenistan’dan bu bölgeye ucuz işgücü gelecektir. Sınırın açılması Ermenistan sanayisi için şöyle bir durum yaratır; orada fazla bir üretim yok ama Türkiye’den gelecek ucuz ara mallarıyla bir üretim kapasitesi muhakkak oluşacaktır çünkü enerji maliyetleri nükleer santral sebebiyle zaten düşük. Ermenistan için esas beklentim ise ülke ekonomisindeki oligarşik yapının zayıflaması. Sadece Gürcistan sınırına bağımlı olmayacaklar; ayrıca işçiler için Türkiye’de çalışma olanakları da ortaya çıkınca bu durum ülke içinde rekabeti teşvik edecektir. Hizmetler sektörünün önemine tekrar dikkat çekmek istiyorum; zira Yerevan Türkiye’nin doğu illerinden farklı olarak çok hareketli bir şehir ve turizmde gelişmeye çok açık.
Gürcistan örneğinde ticaret büyüdü
Türkiye’nin 2000’lerde yaşadığı süreçte Ermenistan sınırıyla ilgili çalışmaya ışık tutabilecek üç örnek gelişme var: Suriye, Irak ve Gürcistan. Her ne kadar üç sınır kapalı olmasa da Türkiye’yle aradaki ticaret hacmi sıfıra yakın bir durumdaydı. İlk adım Suriye’yle 2004’te imzalanan ‘Serbest Ticaret Alanı Tesis Eden Ortaklık Anlaşması’yla atıldı. 2007’de yürürlüğe giren bu anlaşma, Suriye’de yaşanan savaş ve iki ülkenin siyasi tercihleri neticesinde Aralık 2011’den bu yana askıya alınmış durumda. Diğer Güneydoğu sınır komşusu Irak’la ticari ilişkilerse ABD’nin Irak’a uyguladığı ambargo sebebiyle uzun zaman kısıtlı kalmıştı. ABD ambargoyu 2003’te kaldırdı, ancak Dışişleri Bakanlığı Irak’la güvenlik sorununun 2007’de aşıldığına kanaat getirdi. Ticari ilişkiler tüm hızıyla ilerliyor. Gürcistan’la 2007’de Tiflis’te imzalanan ‘Serbest Ticaret Anlaşması’ hâlâ yürürlükte. Üç örnekte de bir ‘açılım etkisi’ verilerde görülüyor. Bu örneklerden üretilen bir yaklaşım, Türkiye – Ermenistan sınırı açılmasıyla oluşacak kazanımları belirlemek için de kullanılıyor.
Kars-Ardahan-Ağrı-Iğdır son sıralardan kurtulur
Ermenistan - Türkiye sınırının açılması, Türkiye’deki gelir dağılımı açısından da önemli. Kars-Ardahan-Iğdır-Ağrı bölgesi gelir sıralamasında en altlarda. Türkiye’nin üretim merkezleri de maliyet ve güvenlik gerekçeleriyle hep Batı’da. Sınır açılımlarının Güneydoğu’ya büyük etkisi oldu ve güvenlik sorunu da yavaş yavaş ortadan kalkıyor. Dolayısıyla gelir dağılımı açısından sadece Erzurum-Kars merkezli bölge geride kalıyor. Bu bölgenin de ticari açıdan yönelebileceği nokta Kafkasya.