İslami gençlik üzerine yaptığı çalışmaları, ‘İki Dünya Arasında, İstanbul’da Dindar Üniversite Gençliği’ kitabında bir araya getiren Özlem Avcı, “Günümüzde İslami hareket sadece siyasal bir tepki olmanın ve var olan muhafazakâr kesimlerin sözcülüğünü üstlenmenin ötesinde, kendi içinde yeni kesimler, yeni çehreler yaratmaya devam etmiştir” diyor.
FATİH GÖKHAN DİLER
fgdiler@agos.com.tr
‘Helal rakı olsa da içsek’ “Bazı mekanlar var, buralarda cemaati sembolize eden şeyler vardır, ama siz bunu bilmezsiniz ya da bakarak anlayamazsınız. Kendi aralarında iletişim kurdukları sembolleri var, öyle görünen simge gibi bir şey değil, mesela mekâna girdiğinizde şöminenin üzerinde kitapların arasında şöyle bir şey varsa o bizden gibi buna benzer ufak tefek şeyler... İçki en önemli ‘kırmızıçizgi’lerden birisi ama şunu söyleyenler de var;‘oraya giderim içmem ama bunu bir kazanıma dönüştürebilirim. İçmeyerek de var olabilirim, bir kokteyle gider içki istemiyorum demek yerine ben Müslüman olduğum için, inancım gereği haram olduğu için içmiyorum’ demek için… Görünürlük tamolarak da bu aslında… O kadar birbirinden farklı bir yapı ki bu anlattıklarım çok çelişkili gelebilir ama böyle. Cemaat içindeki gençlerden artık alkolle ilgili farklı yorumlar gelebilir;‘ben içiyorum ama kimseye saldırmıyorum’ da diyebilirler. İçkili mekânlara gidip alkolsüz bira içerek duranlar olabilir. Helal şampanya vardı bir ara, gençler arasında şöyle bir şey de konuşuluyordu: “Hocam bunun helal rakısı da olsa, su koyunca beyaz olsa da içsek.” |
Yetiştikleri toplumsal çevreden aile yapılarına, sosyalleşme mekânlarından kültürel çevrelerine, siyasi tavırlarından Türkiye’nin temel meselelerine bakış açılarıyla, cemaatler ve dini gruplarla olan bağlantılarına, yeni bir muhafazakâr gençlik artık her alanda daha görünür. Uzun yıllardır İslami gençlik hareketleri üzerine yaptığı çalışmaları, ‘İki Dünya Arasında, İstanbul’da Dindar Üniversite Gençliği’ kitabında bir araya getiren Uşak Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim görevlisi Özlem Avcı, “Günümüzde İslami hareket sadece siyasal bir tepki olmanın ve var olan muhafazakâr kesimlerin sözcülüğünü üstlenmenin ötesinde, kendi içinde yeni kesimler, yeni çehreler yaratmaya devam etmiştir” diyor. Bu yeniliklerin en kolay, en çabuk sergilendiği yer olan gençliği, muhafazakar gençliği Özlem Avcı ile konuştuk.
-
Kim bu ‘yeni muhafazakâr gençlik’?
Arada kalmışlığın pek çok tezahürlerinin görüldüğü köklü bir kurumdan bahsediyoruz. Muhafazakar kesimle ilgili genel algı içe kapanık, kendi çevreleri dışına çıkmayan, dini metinleri okuyup din dışındaki çalışmaları zaman kaybı olarak gören bir grup oldukları yönündeydi. Ama bu durum ve bu algı 2000’lerde kırıldı.Artık bu gençler sadece dini metinlerden beslenmiyorlar, din ekseninde yaşamıyorlar; sinema, müzik ve dindar olmayan insanlar ne yapıyorsa takip etmeye çalışıyorlar. Kendi kimliğini inşa etmiş ve bugün bu kimlikle birlikte birşeyler yapmaya başlayan, kamusal alanda daha çok görünür olan bir gençlik bu…
Mücadele cemaatler arasında “Bir araştırmamda kamusal alan dini kurallara göre düzenlensin mi diye sorduk, evet diyene de nasıl mesela dedik. Beklediğimiz cevapları aldık: Cuma namazına rahat gidelim, Ramazan ayında iftar saatlerine göre çalışalım, iş yerinde mescit… Ama gençlerle yaptığım çalışmada o kadar değişik şeylere ulaştık ki… Ekonomik seviyesi daha yüksek olan gençlerin talepleri daha keskin… Bir kız öğrenci metrolarda kadın ve erkeklerin ayrı binmesi gerektiğini söyledi. Anlamaya çalışıyorum, acaba bu genç otobüsle, minibüsle giderken bir tacize mi uğradı, başörtülü olduğu için dışlandı mı? Bir bakıyorsun en zengin ailelerden birinin kızı, nereye gidecekse hep özel arabayla gitmiş, zaten toplumun içine dâhil olmamış, belli ki üst dilden gelen bir şey, kendi derdi değil. Ekonomik anlamda iyi olanların çok bir derdi yok, daha alt tabakadan dindarlar zenginlere kızıyor,“bunlar çıktılar meydanlara hiçbir eyvallahları yoktu, her şeyi bağırdılar, çağırdılar, söylediler, sonra yurtdışına çıktılar, ceremesini de biz çektik” diyorlar. Şimdi mücadele laik ulusalcılarla değil,cemaatler ve dini gruplar birbirlerini eleştiriyor, kendi dindarlıklarını tanımlarken bunu ötekileri eleştirerek yapıyorlar. Muhafazakâr gençlik, gittikçe parçalanan, çoğul bir yapıya sahip ve artık karşısına koydukları ulusalcılar değil kendine benzeyenler. |
İslami gençlik hareketlerini de bu yüzden çok önemsiyorum. Görüştüğüm çocukların büyük bir çoğunluğu Anadolu’dan İstanbul’a üniversite okumak için gelmiş, dindarlığını oradaki geleneklere göre yaşayan gençler. Büyük şehir hayatı nasıl olur bilmiyorlar. Büyük bir çoğunluğu kentte tutunmak için dini gruplarla ya da cemaatlerle irtibata geçiyorlar. Çevreleri bu şekilde oluşuyor. Çok değişik İslami yaşam tarzları var. Çok fazla öğrenci ile görüştüm; hepsi de dediğim gibi bir şekilde dini cemaatlerle bağlantılı.
Öte yandan bu cemaatler içerisinde de dallı budaklı çok parçalı bir yapı var. Cemaatlerin içinden, tedrisatından geçmiş ama artık o alana sıkışmak istemeyen dindar gençler var ve bunlar bir araya geliyorlar. Farklı olduklarına inanıyorlar. Bu gençlerin derdi debir siyasi oluşum kurup iktidar olmak değil, kendi dertleri var ve bu sorunlara dikkat çekmek istiyorlar.Gülen cemaatinden hiçbir gencin sokak hareketi deneyimi olmamış, AKP için de aynı, keza orada başka çıkar ilişkileri devreye giriyor. Amabahsettiğim gruplar sokağa çıkıyor, Cuma namazı sonrası mesela az sayıda da olsa düzeli olarak 20-30 kişi istikrarlı bir şekilde dünyaya dair sıkıntılarını söylüyorlar.
-
Peki, Kürt sorunu, Ermeni Soykırımı gibi meselelere nasıl bakıyorlar?
Din kardeşliği olduğu zaman ırk, dil, coğrafya bu gençler için geri planda kalıyor, Müslümanlık temel ölçütleri ama ortak noktalardan birisi de zulmün karşısında olmak. Ermeni, Kürt fark etmiyor ve hatta bazı gruplarda, tartışmalı olsa da ateist ve eşcinsellere bakış açısı aynı olabiliyor. Yani bir yerde zulüm gördüğü zaman tavır alıyor.
-
O zaman Gezi direnişine de tepkililer.
Bu tür noktalarda daha çoğulcular ama hepsi de değil daha radikal olanları da var, Gezi Parkı olayları konusunda mütedeyyin kesimin dergilerine bakarsanız bu konuda olabildiğince radikal davrananları da var. Bu yayınlar Fatih’te rahatça bulunuyor ama siz burada bulamazsınız. Muhafazakâr gençler, bu yayınları takip ediyorlar. Çok entelektüeller; içlerine kapalı görünseler de çok açıklar ama bizim baktığımız yerdenbakınca görünmüyor.
Bir tarafta kendisini dinle tanımlayan duvar gibi bir siyaset var, bir taraftan da toplumsal hayata girip farklılıklara dokunan, aslında birbirine dokunabilmenin her şeyden önemli olduğunu gören gençler var. Şu an aslında gittikçe sorgulayan bir gençlik var karşımızda, dinin kendisini de sorguluyor, geleneksel olanı da eleştiriyorlar;“namazda oturup kalkmaktan öteye gidemedik, ruhunu anlayamadık” diyorlar. Bunu dini reddetmek için değil, sorgulayarak anlamak, doğrulamak için yapıyorlar.