Bu sefer ölenler değil, ‘kalanlar’ konuşulacak

Hrant Dink Vakfı, yıllardır büyük suskunlukla karşılanan ‘Müslümanlaş(tırıl)mış Ermeniler’ konusunu tartışmaya açmak üzere Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü ve Malatya HayDer (Malatyalı Hayırsever Ermeniler Kültür ve Dayanışma Derneği) işbirliği ile konferans düzenliyor. Konferans, 2-4 Kasım 2013 tarihlerinde Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Salonu’nda gerçekleşecek.

ÖZGÜN ÇAĞLAR
ozguncaglar1@gmail.com

Hrant Dink Vakfı, yıllardır büyük suskunlukla karşılanan ‘Müslümanlaş(tırıl)mış Ermeniler’ konusunu tartışmaya açmak üzere Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü ve Malatya HayDer (Malatyalı Hayırsever Ermeniler Kültür ve Dayanışma Derneği) işbirliği ile konferans düzenliyor. Konferans, 2-4 Kasım 2013 tarihlerinde Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Salonu’nda gerçekleşecek.

Konferansın düzenleme komitesinde yer alan akademisyen Ayşe Gül Altınay, 90 yıllık suskunluğun bu konferans vesilesiyle bozulacağını söylüyor: “Bu suskunluk yalnızca Türkiye kamuoyuyla sınırlı değildi. Ermenistan ve Diaspora’daki Ermeni cemaatleri de soykırımdan bu şekilde kurtulanları tartışmadı, araştırmadı. Bu konuda akademik çalışmalar ancak son birkaç yılda, yayımlanan anı ve edebiyat çalışmalarını takiben yapılmaya başlandı. Bu konferans işte bu kırılma anına tanıklık eden ilk kapsamlı uluslararası buluşma olacak.”

Konferansın ilk adımı, Malatya HayDer Başkanı Hosrof Köletavitoğlu’nın böyle bir konferans düzenleme önerisini Hrant Dink Vakfı’na getirmesiyle atıldı. Vakfın olumlu kararının ardından Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü de projeye ortak oldu.

Malatya HayDer Başkanı Köletavitoğlu, konferansı, Türkiye’nin geçmişteki gerçekleriyle yüzleşmesi için herkese açık şekilde düzenlediklerini anlattı. Bu amaçla, akademik panellerin yanı sıra konuklara görsel olarak hitap edebilecek başka bölümler de oluşturuldu. 3 gün sürecek konferans boyunca bu konuda çekilmiş belgesel filmler gösterilecek. Aynı şekilde, bu konuda roman ve anı kitapları yazmış Müslümanlaş(tırıl)mış Ermenilerin torunları da bu foruma katılarak deneyimlerini, düşüncelerini paylaşacak.

Konferansın son gününde ise konunun kişisel boyutlarının konuşulabileceği, psikolog Jülide Aral ve Prof. Ufuk Sezgin’in kolaylaştırıcı olarak yer alacağı biri İngilizce, diğeri Türkçe iki grup çalışması olacak. Bu çalışmada ise torunlar hem kendi deneyimlerini paylaşabilecek hem de Müslümanlaş(tırıl)mış Ermenilerle başka şekillerde ilişkilenen bireyler bir araya gelecek.

Konferans organizasyonu için yaklaşık bir yıldır çalışılıyor. Dünyanın farklı yerlerinden bu konuda çalışan akademisyenlerle iletişim kurulup bir bilimsel komite oluşturuldu.

Altınay’a göre, “Tarihçiler 1915-1916 yıllarında yaklaşık 200.000 Ermeni’nin katliamlardan ve sürgünden Müslümanlaşarak veya zorla Müslümanlaştırılarak kurtulduklarını tahmin ediyor. Tam sayıyı bilmeye imkan yok ama bu rakam yaklaşık olarak doğruysa karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor: Şu anda Türkiye’de birkaç milyon kişi Müslümanlaştırılmış Ermenilerin çocukları, torunları, yeğenleri, gelinleri, damatları olarak hayatlarını sürdürüyorlar.”

Bir yazısında Ermeni-Türk ilişkileri konusunda ölenlerin üzerinden konuşmanın insanları doğru dürüst bir çözüme götürmediğini, insanların biraz da kalanlar üzerinden konuşması gerektiğini söyleyen Hrant Dink şöyle devam ediyordu: “Belki de akraba çıkacağız. Kalanların kimler olduğu açığa çıktıkça, eminim o zaman insanlar birbirlerini kolay kolay ‘Ermeni piçi’ ya da ‘Ermeni dölü’ diye aşağılayamayacaklar. Belki herkese bir Ermeni akraba bulamayacağız ama insani öyküler bizi birbirimize daha yakınlaştıracak.”

İşte 2-4 Kasım 2013 tarihlerinde Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Salonu’nda gerçekleşecek Müslümanlaş(tırıl)mış Ermeniler Konferansı, Dink’in bahsettiği gibi ‘kalanları’ konuşarak öykülerle insanları bir araya getirmeyi amaçlıyor.

‘Gerçekler bilinirse acılar anlaşılır’

Hosrof Köletavitoğlu - Malatya HayDer Başkanı

“Konferans, coğrafyamızdaki gerçekleri bilmek isteyen herkese hitap ediyor. Yıllar içerisinde birçok gerçek halı altına saklanmış, süpürülmüş; bu gibi konferanslar halı altını temizlemek adına çok önemli. Hafıza coğrafyamıza ve insanlarımıza geri geliyor. Gerçeklerin daha geniş kitleler tarafından bilinmesini temin etmek aynı zamanda acıların da daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Böylesi geniş paylaşımlar, toplumun önüne çıkacak olan 2015 gibi tepelerin çok daha rahat aşılabilmesi için gereklidir diye düşünüyorum. Konferansın amacı, zannedildiği gibi Müslümanlaş(tırıl)mış Ermenileri geçmişteki aslına geri çağırmak değil. Hakkında konuşulacak olan topluluğun bireyleri nerede ve nasıl durmak isterlerse orada olacaklardır, bundan daha doğal bir şey olamaz ve buna bu durumdaki insanlardan başkası karar veremez.”

‘Müslüman Ermeniler yeni bir kimlik inşa ediyor’

Hidayet Şefkatli Tuksal - İlahiyatçı

“Bu konferans önemli, çünkü Türkiye’deki ‘Müslüman Ermeniler’ olgusu gerek tarihsel şartlar açısından gerekse bu insanların hali hazırdaki durumları açısından analiz edilmeyi, üzerinde konuşulmayı fazlasıyla hak ediyor. Ayrıca bu olgu, zihinlerimizdeki tarihsel kurgu açısından bakıldığında birbiriyle uyumsuz, hatta düşman olduğu var sayılagelen iki farklı kimlik aidiyetine tekabül ediyor; ancak ülkemizde pek çok insan işte bu iki düşman parçayı kendi benliğinde ve yaşantısında bir şekilde meczederek yaşıyorlar, hatta belki de yeni bir kimlik inşa ediyorlar. Kimlikleri bu kadar çok konuştuğumuz bir dönemde, Müslüman Ermeni kimliği de konuşulmaya değer bir konu. Ayrıca bu kimliğin geçmişte ‘zor’ altında inşa edilmiş olması, bizi ‘o geçmişi’ ve ‘o şartları’ da analize katarak konuşmaya mecbur ediyor. Bu da Ermeni meselesini konuşmanın bir başka yöntemi olacak bence. Son on yıldır ülkemizde pek çok yeni tartışma başlığı açıldı, resmi olarak pek demokratikleşemesek de, sosyal alanda defacto bir demokratikleşme atağı yaşandığını düşünüyorum.”

‘İnkâr bile bir şeyi bilmekten beslenir’

Levon Boğos Zekiyan - Rahip, akademisyen

Konunun öneminin ilk işareti, güncelliğidir. Çok değişik duyarlılık, neden ve amaçlarla da olsa, Ermenistan’dan Türkiye’ye, Diaspora’dan yabancı basına kadar konuya büyük ilgi gösteriliyor. İnsan için ecdadının bilinci çok önemli bir konudur. Doğal olarak insan, nereden geldiğini bilmek ister. Bunu inkâr edebilir, fakat inkâr bile bir şeyi bilmekten beslenir. Bilinmeyen şey inkâr edilemez. Yollar değişmiş bile olsa, geçmiş silinemez, ancak inkâr edilebilir. Tabii geçmişin bilinci de, muhakkak o geçmişe geri dönmek anlamında değildir. Genel tarih gibi, kuşaklar ve kişi tarihi de birbirini izleyen tortulaşmalardan, bunlardan türeyen katmanlardan oluşur. Bunların her birinin de hem toplumun, hem de kişinin yaşamında göz ardı edilemeyecek önemi vardır. Bu durumu unutmak, yeni çıkmazlar doğurabilir. Konunun güncelliğini dikkate alarak, konferansın bir hayli yankı uyandırması çok muhtemeldir. Bu yankıda, Türkiye’de etnik tabuların yıkılma sürecine delalet eden bu konferansın genellikle olumlu karşılanacağını tahmin etmekteyim.