Çözüme Evet Koalisyonu: Demokrasi paketlenemez

‘Çözüme Evet Koalisyonu’, bugün Cezayir Toplantı Salonu’nda 30 Eylül Pazartesi günü kamuoyuyla paylaşılacak olan demokratikleşme paketine dair beklentilerini açıklayan bir basın toplantısı düzenledi.

ÖZGÜN ÇAĞLAR
ozguncaglar1@gmail.com

Türkiye’deki çeşitli sivil toplum örgütlerinden isimlerin geçen Nisan ayında, Kürt sorununda kalıcı barışın sağlanmasına destek vermek adına kurduğu ‘Çözüme Evet Koalisyonu’, bugün Cezayir Salonu’nda bir basın toplantısı düzenledi.

Basın toplantısına ‘Çözüme Evet Koalisyonu’ adına Avukat Gülden Sönmez, Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’ndan Kerem Kabadayı, akademisyen Ferhat Kentel ile Bekir Berat Özipek, eski milletvekili Ufuk Uras, gazeteci Nevzat Çiçek, Kafkasya Forumu temsilcisi Kuban Kural katıldı.

Toplantının moderatörlüğünü yapan Gülden Sönmez, “Paketten ne çıkacağına dair birçok yorum yapılıyor. Paketten ne çıkmaması ve nelerin önemli olduğuna dair Çözüme Evet Koalisyonu olarak görüşlerimizi açıklamak ve kamuoyunun, yetkililerin ve tarafların dikkatini çekmek için bir aradayız” dedikten sonra sözü katılımcılara bıraktı.

‘Çözüm sürecinin sıkıntısız yürümeyeceğini biliyoruz’

Sönmez, Çözüme Evet Koalisyonu’nun, demokratikleşme paketi öncesi görüşlerini açıklaması için ilk olarak sözü Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu’ndan Kerem Kabadayı’ya verdi. Karadayı, açıklamasında “Çözüm süreci başladığında, yıllardır gençlerin can verdiği çatışma ortamının sonlanmasını çok önemli bir adım olarak değerlendirdik. Türkiye’nin kadim bir sorunun çözümü başlatılan çatışmasızlık ve diyalog süreci, tarihsel öneme sahiptir. Herkesin bu konuda son derece hassas olması gerekmektedir. Süreç başladığından beri bu sürecin başarı kazanması için çabalıyoruz” dedi.

Kabadayı, şöyle devam etti: “Tarihsel ve güncel sayısız dinamiğin üst üste gelmesiyle biriken bir sorunun çözülmesine yönelik adımların, hiçbir sıkıntı yaşanmadan ilerlemeyeceğini biliyoruz. Bugün yaşanan sıkışmışlığın aşılmasında ise esas görevin siyasi iradeye düştüğünü vurgulamak istiyoruz. Çatışmasızlık, diyalog ve geri çekilme süreçleri ardından aylardır beklenen demokrasi paketi kritik bir öneme sahip. Paketin içeriği, demokrasi taleplerine sahip çıkan toplumsal kesimlerin istekleri doğrultusunda oluşturulmalıdır.”

‘Barış reformlardan ibaret değildir’

Kabadayı’nın ardından akademisyen Bekir Berat Özipek, Türkiye’de çözüm için özgürlük, adalet, barış gibi temel değerleri önemseyen, farklı dünya görüşlerinden insanların bir araya geldiğini vurguladı. Özipek, bu tarihi günlerin ruhuna uygun bir yaklaşım tarzı geliştirmenin Türkiye’de yaşayan herkesin ahlaki bir sorumluluğu olduğunu söyledikten sonra sözlerine şöyle devam etti: “Hükümet, Kandil ve sürecin diğer aktörlerine de çok daha özel bir sorumluluk düşüyor. Burada yapılan herhangi bir açıklamanın, sözün nasıl bir yansıma bulacağı konusunda çok daha özen göstermeleri gerekir. Barış, sadece hukuki ve siyasi reformlardan ibaret değildir, bir atmosfer tesis edilmesi işidir. Bu sürecin zarar görmesine neden olan herhangi bir tavırdan özenle kaçınmak gerekir. Temel haklara karşı çıkıldığını ya da şiddeti bir şekilde hissettirmek, barış atmosferine zarar verir.”

Özipek, sözlerini “Türkiye’de bugün Kürt sorunu konusunda talep edilen haklara itiraz etmenin entelektüel ve ahlaki meşrutiyeti kalmamıştır. Aslında bu hakların ahlaki üstünlüğü kabul edilmiş durumdadır, geriye kalan siyasi süreçleri işletmek ve bu hakların iade edilmesiyle beraber, barış süreci sonucuna ulaşır” diyerek noktaladı.

‘2014 bir barış yılı olacak’

Ufuk Uras, 30 Eylül Pazartesi kamuoyuyla paylaşılacak demokratikleşme paketi konusunda kişisel olarak umutlu olduğunu söyleyerek konuşmasına başladı. 2014’ün bir barış yılı olacağı konusunda en ufak bir tereddütünün olmadığını, gelecek olan barışa direniş gösteren unsurların ise ruhsal açıdan çöküntü içinde olduklarını düşündüğünü söyledi.

Uras, barış sürecinin aslında kesintisiz bir süreç olduğunu ve demokrasinin paketlenemeyeceğini ama demokrasinin alanını genişletecek her adıma da destek verilmesi gerektiğini ifade etti. Uras, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biliyoruz ki, sorunları mağdurları çözer. Sorunların mağdurlarının ve faillerinin bu tür süreçlerde ön planda olması, demokratikleşme adımları kadar önemlidir. O yüzden paket açıldıktan sonra da muhtemelen yetersizlikleri saptayıp bir sonraki adımları ölçeceğiz. Çünkü Türkiye yerel seçimlere doğru giderken sadece demokratikleşme paketi değil, anayasadaki vesayete dair maddeler de dair olmak üzere temel maddeler değişmezse, bazı değişiklikler havada kalabilir.”

Akademisyen Ferhat Kentel, aylardır çatışma olmadığı için ölüm haberi gelmemiş olduğunu vurguladı: “Bu durum bizim psikolojimizi de değiştiriyor. İnsanlar öldükçe, insanlar yıpranır, kavga ve kutuplaşma daha da artar.”

‘Kürt siyasi hareketi sayesinde Türkiye olgunlaştı’

Kentel, demokratikleşme paketinde anadilin olup olmayacağına dair tartışmalara da değindi: “Bunlar kulaktan dolma bilgiler ama pakette muhtemelen anadil konusu, olması gerektiği gibi yer almayacak. Bundan 20-30 sene önce bu tartışmalar zihnimizden geçmiyordu. Kürt demek bile sorundu o zamanlar. O günden bugünlere birtakım insanların varoluş mücadelesi vermesi sonucu geldik. Kürt siyasi hareketi, İslami hareket ve Ermeni meselesini konuşanlar sayesinde Türkiye olgunlaştı. Kendimize gelmemiz için artık Kürt sorunun çözülmesi gerekiyor. Kan akmama süreci, belki bu şekilde sürekli hale gelecek.”

Kentel, yıllar süren asimilasyon ve baskı politikaları sayesinde Kürtlere haklarının iade edilmesinin Türkiye’de bazı kesimleri sinirledirdiğini ama çözüm sürecinin nihayete ermesiyle   Türkiye’nin ‘hastalanmış’ bu kesiminin de iyileşebileceğini sözlerine ekledi.

‘Pakette anadil konusu olması gerektiği gibi yer almıyor’

Kentel’in ardından söz alan gazeteci Nevzat Çiçek ise çözüm sürecinin başta karşılıklı güven tesis etme ve normalleşme işlevi gören bir süreç olarak yansıtıldığını ama bugün gelinen noktada güven meselesinin çok sağlanmadığına dikkat çekti: “Siyasilerin kullandığı dil, bazı lokal olayların büyütülmesi bu dediğime örnek gösterilebilir.” Normalleşme sürecinin ise çatışma olmadığı ve cenazeler gelmediği için gerçekleştiğini ekledi.

Çiçek, demokratikleşme paketiyle ilgili görüşleri alınan sekiz-on kişiden biri olduğunu ve anadil tartışmasının paketle birlikte sonlanmayacak bir tartışma gibi göründüğünü söyledi: “Çözüm Koalisyonu olarak ‘ana sütü gibi helal’ olarak gördüğümüz anadil, paketle birlikte biraz daha ertelenecek ve özel okullara sıkıştırılacak gibi görülüyor. İnşallah yanılırım.”

Çiçek, şöyle devam etti: “Onun dışında başörtü meselesiyle, köy isimlerin değişimiyle, azınlıklar meselesiyle, KCK tutukları ve ona benzer davalarla içeride olan insanlar konusuyla alakalı pakette bazı değişiklerin olduğunu biliyoruz. Ama esas mesele bundan sonra başlayacak. Çünkü bu paketin tam anlamıyla hepimizi tatmin etmeyeceği gerçeği karşımıza çıkacak. İşte bu yüzden bu süreci ısrarla devam ettirmemiz, bu konuda nasıl bir sivil toplum baskısı yaratabilir, bunu düşünmemiz gerekiyor.”

‘Barış süreci sadece Kürtleri ve Türkleri umutlandırmadı’

Çiçek’in ardından sözü Kafkasya Forumu temsilcisi Kuban Kural aldı. Kural şunları söyledi: “Sadece silahların susması ve geri çekilme yetmiyor, bize çok daha büyük görevler düşüyor. Şunu unutmamak lazım ki, bu barış süreci sadece Kürt ve Türkleri umutlandırmış değil, Çerkesleri, Ermenileri, diğer halkları da umutlandırmış durumda. Savaşın ve silahın olmadığı bir ortamda, hepimiz hem kendi sorunlarımızı hem de devletle ilgili sorunlarımızı konuşmaya başlayacağız. Devlet dediğimiz mekanizmadan temel haklarımızı istemeyeceğiz, aldığını versin yeter.”

Moderatör Sönmez, “Yaşadığımız bu süreçten sonra Kürt sorunuyla alakalı hayatını kaybedecek olan her insan için başta siyasi iktidar olmak üzere herkes kendini sorumlu hissetmeli. Sivil bir anayasa sürecine gelmeden düzenleyebileceğimiz çok şey var. Okulların açılmasından önce ‘Andımız’ın kaldırılması için yapılan kampanyalar bu dediğime bir örnektir” şeklinde konuştuktan sonra basın toplantısı sona erdi.