Geleneksel medyanın uzatmaları

Yalçın Arı, internet devrimiyle birlikte değişen medya dengelerinde Türkiye’de hala neden geleneksel olanın ağır bastığını ve bunun sürdürülemez olduğunu yazdı.

YALÇIN ARI

Teknoloji/internet devrimi ile birlikte tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de bazı tartışmaların yaşanmasına neden oldu. Bunlardan en önemlisi geleneksel medya-sosyal medya ayırımı. Ya da geleneksel medyanın sonu ne olacak sorusu. Ben aslında geleneksel medyanın sonu ne olacak sorusu yerine neden hala ülkemizde geleneksel medya bu kadar güçlü olduğuyla ve bu gücünü korumak için gün geçtikçe yeni adımlar attığıyla ilgileniyorum.

Sosyal Medya ile birlikte geleneksel (gazete, TV, dergi, radyo vb.) medyanın ciddi bir düşüş yaşadığı bir gerçek. Gazete tirajlarında ciddi manada bir düşüş yaşanmasa da gazetelere olan ilgi, güvenilirlik ve gazeteyi kağıttan okuma oranlarında ciddi bir düşüş var. Başka bir deyişle, bu düşüş niteliksel açıdan yaşanıyor

Bugün geleneksel medya üreticileri hala yeni atılımlar ve yatırımlar yapma konusunda motivasyon sahibi. Bir iki örnek dışında bütün geleneksel mecraların zarar ettiği bir ortamda hala bu medyalara yatırımların yapılıyor olmasının motivasyonunun gerekçelerini bulmak kayda değer çaba.

En son Türkiye gazetesinin ciddi yazar transferleri, logo ve gazete tasarımında gittiği değişiklik geleneksel medya sahiplerinin hala bu medyayı bir ekonomik yapı olarak gördüklerinin bir göstergesi.

Medya sahipleri yeni yatırımlarda bulunmayı ya da mevcut medya yapılarını artırmayı, mevcut iktidarın medya refleksine bakarak yapıyor. Bugün ülkedeki muhafazakar iktidar geleneksel medyaya ciddi önem veriyor. Hala gazetelerin manşetleri ve gazetelerde yazan köşe yazarları siyasetçilerin ilgi odağı.

Geleneksel medyanın ülkenin gündemini belirlediği kanısı hakim. Tabii bu ciddi bir yanılgı. Geleneksel medyanın ne dediğine önem veren bir iktidar, medya sahiplerinin de iştahını kabartıyor.

Eski dönemlerde siyasete yaptığı haberlerle baskı altına alan medya yukarıda söz ettiğimiz bütün teknolojik değişimlere rağmen bugün hala aynı güçlü algısına sahip. Bu algıyı yaratmasının nedeni, siyaset üreticilerinin çoğunun geleneksel medya kültürüne sahip olması ve bu kültürün yazarları ve çizerleriyle yaşıt olması.

Durum böyle olunca siyaset medya ilişkisi, medyadan istediği parayı kazanamayan medya patronlarının dolaylı olarak siyaset üzerindeki baskı araçlarını kullanarak para kazanmalarına neden oluyor.

Gezi Parkı’nda yaşananlar, geleneksel medyanın eskisi kadar güçlü olmadığının en yakın bir örneği. İlk günlerde Gezi’de yaşananları göstermemesine rağmen sosyal medya üzerinden organize olan insanlar ciddi bir iletişim ortamı ve adeta kendi medyalarını yarattılar.

Hiçbir gazete, TV, dergi ve radyo yapıları olmaksızın bilgiyi yayma imkanı sunan internet, medya algısında da bir değişim yaratmalıydı. Görünen o ki, yaratmamış.

Ortada ciddi bir geleneksel medya endüstrisi ona harcanan milyonlarca dolar para, bunun üzerinden yürüyen bir medya-siyaset ilişkisi var. Bu üretimin anlamlı bir karşılığı var mı sorusunun cevabı, köşe yazarlarına ilgisini kaybetmiş bir medya tüketicisi, gazete okumayan, TV izlemeyen, bütün tüketim alışkanlığını internet üzerinden gerçekleştiren bir nesil var. Ortadaki sonuç bu.

Normal şartlar altında çok kısa ömrü kalan geleneksel medya, iktidarın hala önemli bir medya aracı olarak görmesi bu medyanın ömrünü biraz daha uzatıyor. İletişim eskiden bir imkan meselesiydi. Bu imkan eskiden sadece medya patronlarının hakimiyetindeydi. Siyasetin onlarla ilişki kurması anlamlıydı. Bugün iletişim yine bir imkan meselesi ve bu imkan artık herkeste var. İktidarların yatırımlarını ya da algılarını buraya doğru yapmaması gerekiyor. Zira özel olarak bir şey yapmasına da zaten gerek yok. Sadece eski alışkanlıkların değiştiğini görmesi bu devrimin ne olduğunu anlamasına yetecektir.

Kategoriler

Güncel Basın