Olimpiyatın ne getirisi olacak?

Olimpiyatlarla ilgili en canlı tartışmalardan biri, oyunların ekonomisiyle ilgili. İstanbul’un adaylığını destekleyenler, Türkiye’nin yapılacak yatırımlar sayesinde 38-40 milyar dolarlık bir ekonomik girdi sağlayacağını savunurken; Olimpiyatlara karşı olanlar, Türkiye’nin oyunların ekonomik yükü altında ezileceğini savunuyor.

MELİKE IRMAK MARANGOZ
m_marangoz@hotmail.com

İstanbul, 5. kez Olimpiyat adaylığı sınavında. Bu kez rakipler, Madrid ve Tokyo. Heyecan yüksek. Hükümet yetkilileri, hatta bizzat Başbakan Erdoğan, karar öncesinde son kozlarını oynamak üzere Arjantin’de. İstanbul bu kez mutlu sona ulaşmak istiyor.

İstanbul’un 2020 Olimpiyat Projesi dahilinde, 7 küme şeklinde düzenlenecek 4 olimpik bölge tasarlanıyor. Bu bölgeler iki kıtaya da yayılmakta olup şehrin simgesel yapılarını da kapsayacak. İlk olimpik bölge şehrin kuzeybatısında kalan 420 km2 lik alana yayılacak Olimpik Şehir, diğerleri ise spor tesisleri, stadlar ve kongre alanlarını kapsayacak ‘Orman’, ‘Boğaziçi’ ve ‘Sahil’ bölgeleri. Hükümetin 2023 vizyonuyla paralel ilerlediği anlaşılan Olimpiyat hedefi, 3. Köprü, 3. Havaalanı, Marmaray, Karaköy’e Galataport dahilinde Kruvaziyer Limanı vb. projelerinden de faydalanacak. Açılış seremonisi için, Haydarpaşa limanına 70 bin kapasiteli Boğaziçi Stadyumu inşa edilecek. Ayrıca ‘Orman’ bölgesi kapsamında yapılacak tesisler Belgrad Ormanına yayılacak. Olimpik Şehir için planlanan 65 bin konutun, 20 bini zaten bitirildi.

Oyunlar için 19.7 milyar dolarlık bütçe ayıran Hükümet, ekonominin maddi yükün altından kalkabilecek güçte olduğuna dair güvence veriyor. Tesislerin inşaatı görevi ise TOKİ bünyesinde kurulacak “TOKİ Oyunlar Birimi”nin. Ayrıca, olimpiyatların eşitlikçi ve özgürlükçü yapısı göz önüne alındığında Türkiye gibi Müslüman bir ülkeye Olimpiyat verilmesinin de önemli olduğu görüşündeler. Başbakan Erdoğan, ta İstanbul Belediye Başkanlığı döneminde, “Haktan, adaletten, barıştan bahseden olimpiyat komitesi üyeleri, yüz yıldır olimpiyatların neden bir Müslüman ülkede yapılması için çaba göstermediler?” diye sorarak, bu görüşün ilk işaretini vermişti.

Harcamalarda şeffaflık şüphesi

Spor ekonomisti Cemal Tunçdemir’e göre, Olimpiyat oyunları tarihinde ekonomik kar efsanesi 1984 Los Angeles Olimpiyatı’yla başladı; çünkü Montreal 1976 Olimpiyatı’yla ekonomik çöküntü yaşayınca 1984 olimpiyatlarına Los Angeles’tan başka şehir aday olmadı. Dolayısıyla bütçe ve vaatler düşük tutuldu. UCLA ve USC gibi dünya çapında üniversitelerin hazır tesisleri de maliyeti aşağı çekti.

“Olimpiyatın maliyeti ile ilgili öngörüler kesinlikle çok düşük kalıyor. Ekonomide 7 yıl uzun bir süre. 1948 Olimpiyatlarına ev sahipliği yaptığı için zaten olimpiyat altyapısı olan Londra Olimpiyatı’nın doğrudan resmi bütçesi 13 milyar doları geçti. Gerçek maliyet ise bundan çok daha fazla. Ancak 13 milyar doları baz alsak bile 2005’te öngörülen 4,7 milyar dolarlık bütçenin hâlâ nerdeyse 3 katı.”

Olimpiyatları uluslararası politikadan çok, ülkenin iç politikasında kullanılan çok etkin bir manivela olarak gören Tunçdemir; kitlelerin böylesi mega etkinliklerden etkilendiğini dolayısıyla olimpiyatların ‘ulusal gururu’ okşama fırsatı olduğunu söyledi.

Tunçdemir, olimpiyatlara ev sahipliği hakkının kazanılması durumunda önem verilmesi gereken konunun, yapılacak yatırımlar, harcamalar ve ihalelerle ilgili şeffaflık ve kamu denetimi olduğu görüşünde. Rusya ve Çin gibi otoriter ülkelerde kamu harcamalarının şeffaf bir şekilde denetlenemediğine dikkat çeken Tunçdemir, yapılacak abartılı harcamaların toplumsal çalkantılara yol açabileceğine dikkat çekti.

Tunçdemir, Olimpiyat evsahipliğini ekonomik gerekçelerle istemenin doğru bir düşünce olmadığını görüşünde. Bu konudaki fikrini ise şöyle açıklıyor: “Olimpiyatların ekonomik değil ama başka gerekçelerle (politik, kültürel, küresel/bölgesel iddialar vs) istenmesi mümkün. O zaman da bu gerekçelerin açıklıkla dile getirilmesi, bu gerekçelerde bir toplumsal konsensus aranması ve hepsinden önemlisi bu büyüklükte bir kamusal harcamaya deyip değmeyeceğinin tartışılmış olması gerekir. Türkiye’de bu tartışmaların da yeterince yapıldığı kanısında değilim.”   

Neden ‘Olimpiyatlara hayır’ diyorlar?

“Kent Hareketleri” örgütlenmesinin ‘Olimpiyatlara Hayır’ adıyla yürüttüğü kampanya dahilinde ısrarla üstünde durduğu nokta, Olimpiyat projelerine yer açılması sırasında yaşanacak olan zorla tahliye ve mahalle yıkımı kararları. Bültenlerinde COHRE (Center of Housing Rights and Evictions- Konut Hakları ve Tahliyeler Merkezi ) raporu ile BM-Konut Hakkı Raportörü Raquel Rolnik’in 2009’da BM-İnsan Hakları Komitesine sunduğu ‘Mega-etkinlikler Raporu’ sonuçlarına yer veriyorlar. 1998’den 2008’e Olimpiyat Oyunlarına ev sahipliği yapan kentleri inceleyen COHRE, 4 milyondan fazla insanın zorla tahliye edildiğini raporlamış. 2008 Pekin Olimpiyatları ise 1,5 milyon Çinlinin zorla tahliyesiyle sonuçlandı. BM-İnsan Hakları Yüksek Komiserliği önceki Konut Hakkı Raportörü Miloon Kothari’nin, olimpiyat kentleriyle ilgili  “Bu kentlerde eğer kentsel dönüşüm süreci başladıysa, yani fakir mahalleler çeşitli bahanelerle ayrıştırılarak kent dışına sürülüyorsa bu bir alışkanlık haline geldiyse, Olimpiyat da bunun için başka bir bahane oluyor” saptaması da İstanbul’la ilgili endişeleri arttırıyor.

Olimpiyatlara yapılacak 19.7 milyar dolarlık yatırım vaadi özel sektör tarafından İstanbul’u markalaştırmak için bir fırsat olarak görülüyor. İstanbul 2020 sponsoru Koç Şirketler Grubu adına Uluslararası Olimpiyat Komitesi’ne (IOC) sunum yapan Ali Koç, “İ̇ş dünyasının Olimpiyatları büyük bir fırsat olarak gördüğünü”, “Türkiye’yi yeniden markalandıracağını” ve “Dünyadaki en iyi şirketlerle her şartta rekabet edebileceklerini” vurguladı. “Olimpiyatlara Hayır” İnisiyatifi ise, bu durumun ülkedeki mevcut ekonomik uçurumu derinleştireceğinden emin. Olimpiyat tarihinde verilen bütçeler, her zaman katlanarak sonuçlandığından; İstanbul’un diğer adaylara göre zaten büyük olan bütçesinin katlanması ihtimalinden endişeliler.

Atatürk Olimpiyat Stadı ve Kurtköy’deki Formula 1 pistini işaret eden “Olimpiyatlara Hayır” inisiyatifi, yeni yapılacak tesislerin atıl kalması durumunda şehrin alacağı hali sorguluyor. Bu tipte büyük, bakımı masraflı ve çevreye zarar veren tesislere “beyaz filler” deniyor. 423 milyon dolara mal olan Pekin’deki Bird’s Nest Stadyumu şu anda neredeyse hiç kullanılmıyor. Atina’da 2004 Olimpiyatları için inşa edilen pek çok tesis bugün atıl durumda.

Altyapısı zaten sorunlu olan İstanbul’un elektrik, su gibi hizmetlerde ve trafikte sorun yaşaması olası. Ayrıca olimpiyat planlamalarında genel olarak şehrin master planına uyulmadığı, şehir planlamacılarının devre dışı bırakılıp, tepeden inme projeler hazırlandığı da eleştiriler arasında.

Oyunlarla ilgili tüm tesis ve altyapının imarından TOKİ bünyesinde kurulacak ‘TOKİ Oyunlar Birimi’nin sorumlu olması ayrı bir itiraz noktası. Bu sorumluluk, tüm kalıcı ve geçici tesisler için arazi edinimi, tasarımı, inşaatı ve teslimini de kapsayan oldukça geniş yetkiler içermekte. Kamu ihale kanunu dışında olması ve ihalelerini istediği gibi dağıtabilmesi nedeniyle TOKİ’nin bütçesi, denetimi ve şeffaflık gibi hassas konular ‘Olimpiyatlara Hayır’ inisiyatifince özellikle vurgulanıyor.

Kategoriler

Güncel Gündem