2012 yılında yenilerek ibadete açılan Diyarbakır Surp Giragos Kilisesi’nin restorasyonu için uzun yıllardır mücadele eden Diyarbakırlı edebiyatçı Mıgırdiç Margosyan, 12 yıl önce metruk haldeki kilisede bulup İstanbul’a getirdiği, 1690 tarihli İncil’i, Diyarbakır’da kurulacak olan Kent Müzesi’nin Ermeni kültürü bölümüne bağışlayacağını açıkladı
ÖZGÜN ÇAĞLAR
ozguncaglar1@gmail.com
Mıgırdiç Margosyan, tarihi İncil’i 2001 yılında, kilise yıkık dökük, tavanı çökmüş, harap bir haldeyken, ruhanilerin pazar ayinlerinden sonra oturup sohbet ettikleri, cemaatin toplandığı yerin tuvaletinin yakınına atılmış evrak ve kitapların arasında bulduğunu söyledi. Margosyan 323 yıllık bir tarihe sahip İncil’in hikâyesine dair şu bilgileri verdi: “Bu İncil Venedik’te basılmış. 17. yüzyılda Venedik, Ermeni kültüründe çok yoğun etkisi olan bir yerdi. Oradaki Surp Ğazar Manastırı Ermeni kültürü azısından çok önemliydi. Bu tür kitaplar orada çok basılmıştır, bu da o kitaplardan biri. Oradan da ta Diyarbakır’a kadar gelmiş.”
Diyarbakır’ın bir zamanlar Ermeni toplumunun kültürel yaşamı açısından önemli bir yer olduğundan, orada 1908 yılında Ermenice yayınlanan bir edebiyat mecmuasının yayınlandığından bahseden Margosyan, “Dolayısıyla Diyarbakır’da böyle bir incilin bulunması sürpriz değil. Bunun gibi kim bilir binlerce kitap vardır. Bu kitap belki de basit bir şey. 323 senelik bir kitabın varlığı, oradaki kültürün ne kadar yoğun bir şekilde var olduğunu gösterir. Gerçi bunu bir kitapla kanıtlamaya da gerek yok. Anadolu’daki kiliselerin, vakıfların, cemaatlerin tarihleri zaten bugün biliyor. Ama bunlar kaybolmuşlardır, yok edilmişlerdir yanmışlardır” dedi.
İncil’in kapağında yer alan haça gerilmiş İsa tasvirinin ilgisini çektiğini ve İncilin sayfaları arasında ruhanilerin ayin esnasında dağıttıkları mayasız ekmekten küçük bir parça bulduğunu da söyleyen Margosyan, bu ekmek parçasını da saklıyor.
Tarihi İncil’i yıllardır gözü gibi muhafaza ettiğini belirten Margosyan sözlerine şöyle devam etti: “Bundan sonra ne yapılacağına bu işin uzmanları bakacaklar. Ben şu ya da bu şekilde Diyarbakır’a gitmesini çok istiyorum. İstanbul’da herhangi bir yere de verebilirdik. Ben özellikle muhafaza ettim, ama Diyarbakır’daki müze fikrini duyunca oraya vermek istedim.”
1993 yılında yayına başlayan Aras Yayıncılık’ın kurucularından olan tanınmış yazar Margosyan sözlerini şöyle bitiriyor: “İşimiz gücümüz kitaplarla olduğu için de bir kitabın hangi dilde, hangi içerikte olursa olsun yakılmasını, kaybolmasını düşünmek istemem. Bu Ermenice bir İncil ama başka bir dilde de olabilirdi, mesela Süryanice, Keldanice bir İncil olabilirdi veya Arapça bir Kuran olabilirdi; başka bir kitap da olabilirdi ama eninde sonunda tarihi bir eser. Kurtarılmış oldu, önemli olan bu.”