Kürt sorununda gazeteci ve akademisyenlere kulak vermeli

Türkiye’de Kürt sorununda algılar konusunu çalışan Özden Melis Uluğ, gazeteci ve akademisyenlerin ortak nokta bulması konusunda ümitli: “Sokak daha sert ve milliyetçi, sokakta bir çözüme ulaşmak, konsensüs yaratmak çok zor. Âkil insanlar biraz bunu yakalamaya çalıştılar ama onlar sadece raporlar hazırladı.”

UYGAR GÜLTEKİN
uygargultekin@agos.com.tr

Jacobs University Bremen’de doktora öğrencisi olan Özden Melis Uluğ, yaklaşık üç yıldır Türkiye’de Kürt sorununda algılar üzerine yaptığı araştırmayı tamamladı. Kürt sorunu, terör sorunu, Güneydoğu sorunu ya da kimlik sorunu olarak adlandırılan konu hakkında belirtilen fikirleri, bireylerin nasıl değerlendirdiğini anlamaya yönelik olarak yapılan çalışma kapsamında aralarında gazeteciler, akademisyenler, milletvekilleri ve yurttaşlar ile görüşmeler yaptı.  

Uluğ, yaptığı analizlerden sonra gazeteci ve akademisyenlerin Kürt sorunu konusunda daha çok uzlaşabildiği noktalar olduğuna dikkat çekerek “Gazeteci ve akademisyenlere daha çok kulak verilmesi gerekiyor” diye konuştu.

Uluğ, çalışması kapsamında 21 akademisyen ve 20 gazeteciyle olmak üzere 41 ayrı görüşme yaptı. Görüşme yelpazesi de oldukça geniş. Bilkent, Boğaziçi, Kadir Has, Koç, İstanbul Üniversitesi, İstanbul Şehir, Bilgi Üniversitesi, Marmara, Ankara Üniversitesi, Gazi, Sabancı, ODTÜ ve Başkent Üniversitesi olmak üzere Ankara ve İstanbul’daki çok farklı üniversitelerde yer alan akademisyenler ve Bugün, Zaman, Agos, Bianet, Haber Türk, Sabah, Radikal, Akşam, Yeni Şafak, Sözcü ve Cumhuriyet gazetelerinde çalışan gazeteciler ile görüşmüş. Uluğ, araştırma sonuçlarına dair “Milletvekilleri ve yurttaşlarla yaptığım görüşmelere nazaran gazeteciler ve akademisyenler pek çok ortak noktada buluşabiliyor. Soruna daha objektif bakabiliyorlar” değerlendirmesinde bulundu.

‘Orta basamağın’ önemi

Akademisyen ve gazetecilerin uzlaştığı ‘kartlar’

“Birincisi ‘Bu sorun, Kürtlerin kimlik sorunudur’ kartıdır. Dört grupta da yer alan akademisyen ve gazeteciler bu kart üzerinde uzlaşmışlardır ve hepsi bu kartı karton üzerinde katıldıkları kısma koymuşlardır. İkincisi, Kürtlere yapılan ayrımcılık ve bölgedeki devlet yetkililerinin yanlış davranışları ve Kürtlerin uzun yıllar boyunca inkâr edilmesi, sorunun sebepleri olarak dört grup tarafından da kabul edilmiştir. Sorunun çözümü için önerilen “Yerel yönetimler güçlendirilmelidir” ifadesine tüm gruplar katılırken, “Türkler ve Kürtler Müslümanlık ekseninde yeniden birleşmelidir” kartına dört grup da karşı çıkmıştır. “Çözüm için sadece askeri yöntemler kullanılması sorunun çözümüne engeldir” ifadesine tüm gruplar katılırken, “TSK savaşın bitmesini istemiyor” ifadesini de grupların hepsi reddetmiştir.”

Uluğ, gazeteci ve akademisyenlerle yapılan çalışmanın önemini şöyle dile getirdi: “Özellikle çatışmanın yaşandığı toplumlarda, toplumun içerisinde yer alan akademisyen ve gazeteciler, diğer bir deyişle entelektüeller, barışın yapılandırılması için halkla politikacılar arasında ‘orta basamak’ görevi görür. Bu kişiler toplumda saygı gördüğü ve fikirleri önemsendiği için hem toplum tarafından hem de siyasi liderler tarafından dikkate alınırlar. Bu sebeple, Kürt meselesinde bu grubun da ne düşündüğünün anlaşılması barış sürecine giden yolda oldukça önemli ve gereklidir. Sorunun çözülmesi için de ortak karara varılan ifadelerin bulunması da oldukça önemlidir ve diyalog kurulurken göz önünde bulundurulabilir.”

Çalışmanın sonuçlarından iki fikir grubu ortaya çıktığını belirten Uluğ, sonuçları da şöyle paylaştı; “Fikir grubunun ilki, sorunu, akademiysen ve gazetecilerde oldukça yaygın olan ‘hak, özgürlük ve demokratikleşme sorunu’ olarak tanımlamaktadır. Bu ilk fikir grubunun içerisine dikkatli bakıldığında grubun içerisinde de oluşabilecek üç farklı grup göze çarpmaktadır. İkinci grup ise sayıları akademiysen ve gazeteciler içerisinde oldukça az olan azınlık görüşü temsil etmektedir. Bu gruptakiler ise sorunu daha çok ekonomik geri kalmışlık, işsizlik ve feodal yapı sorunu olarak görmektedirler.”

Parlamentoda bulunan dört siyasi partiden milletvekilleri ile görüşmeler yaptığını ve milletvekillerinin sadece demokratikleşme ve insan hakları konusunda ortak bir düzlemde buluşabildiğini belirten Uluğ, sokağın daha sert olduğu görüşünde: “Sokakta 71 kişi ile görüşme yaptım. Herkes sorunun çözümünden yana ama bambaşka perspektifler var. Bir AKP seçmeni sorunu AKP milletvekili gibi algılamıyor. AKP’ye oy vermiş ama MHP çizgisinde bir yaklaşıma sahip. Veya CHP’ye oy vermiş ama soruna bakış açısı MHP’ye yakın. Sokak daha sert ve milliyetçi, sokakta bir çözüme ulaşmak, bir konsensüs yaratmak çok zor. Akil İnsanlar ile biraz bunu yakalamaya çalıştılar ama onlar sadece raporlar hazırladı. Kendilerinin konuşması daha önemli.”

 Araştırmanın özelliği katılımcı yanlısı Q metodoloji

Uluğ, çalışmasında ilgi çeken ve katılımcı yanlısı olduğunu belirttiği Q metodolojisini şöyle anlattı: “Büyük bir karton ile karşınıza geliyorum. 54 tane fikir kartları gösteriyorum.Çalışmanın kendisi, 54 tane kartın en çok katılmıyorum yazan -5’ten, en çok katılıyorum yazan +5’e doğru bir karton üzerinde dizilmesinden oluşmaktadır. 54 kart için, karton üzerinde 54 tane boşluk yer almaktadır ve tüm kartlar boşluklara yerleştirilmektedir. Kartlarda “Kürt sorunu yoktur; terör sorunu vardır”, “Bu sorun, aslında demokratikleşme sorunudur”, “Dağda ölen teröriste ağlamıyorsanız insan değilsiniz”, “Demokrasiyi derinlemesine yerleştirmek ve insan haklarını uygulamak bu sorunu çözer” gibi ifadeler yer alıyor.  Ve bir de çözüm kartları gösteriyorum. Katılımcılar kendilerine en yakın buldukları ifadeleri yerleştirmeye başlıyor. Mesela, katılımcı kartonun en sağındaki +5 noktasına sadece iki kart yerleştirebiliyor. Bu da çalışmaya katılanları, önceliklerini belirlemek zorunda bırakıyor. İstedikleri kartların yerlerini değiştirebiliyorlar. Katılımcı kartonun en solundan ve sağından orta kısımlara doğru geldikçe daha çok kart yerleştirebiliyor.”

Kategoriler

Güncel Gündem