Ermeni toplumunun en yakıcı meselelerinden biri de kuşkusuz azalan nüfus sorunu. Sürgün, yıkım ve zorunlu göçlerle demografik yapı tamamen değişirken, özellikle son 10 yılda, Patrikhane kayıtlarına göre cenaze ile düğün ve vaftizler arasındaki fark daha da arttı
AREN DADIROĞLU
arendadir@gmail.com
Ermeni toplumunun en yakıcı meselelerinden biri de kuşkusuz azalan nüfus sorunu. Sürgün, yıkım ve zorunlu göçlerle demografik yapı tamamen değişirken, özellikle son 10 yılda, Patrikhane kayıtlarına göre cenaze ile düğün ve vaftizler arasındaki fark daha da arttı.
14 Temmuz Pazar günü Kınalıada Gazturman Gayan Kampı’nın açılışında Başepiskopos Aram Ateşyan “Keşke Başbakan gibi üç çocuk yapın diyebilsem” şeklinde bir açıklamada bulunmuş ve son olarak 18 Ağustos Pazar Asdvadzadzin Yortusu günü Kumkapı Surp Asdvadzadzin Kilisesi’nde Episkopos Sahak Maşalyan vaazında nüfus sorununa dikkat çekmişti. Maşalyan’ın ölüm ve doğum oranları arasındaki farktan ve bunun yol açacağı kimlik kaybından duyduğu kaygıyı toplumla paylaşması üzerine, yanına giderek kendisiyle bu konuda daha derinlemesine görüşmek istedik.
Hayli karamsar bir tablo çizen Sahak Srpazan, bir yanıyla da geleceğe dönük yapılması gerekenler konusunda Patrikhane’den vakıflara bütün kurumlara ve tek tek Ermeni toplumunun üyelerine ilişkin görüşlerini samimiyetle paylaştı.
-
Srpazan Hayr siz ve bazı din adamlarımız özellikle son dönemde vaazlarınızda cenaze ve vaftiz rakamları arasında büyük bir fark olduğunu dile getiriyor ve bunun zamanla en büyük cemaat sorunumuz olacağına dikkat çekiyorsunuz. Rakamlarla durumu biraz açabilir misiniz?
Patrikhane kayıtlarına göre son yıllarda cenaze sayısı vaftiz sayısının hep iki katından daha fazla bir orana sahip. Örneğin 2012 verilerine göre 482 cenazeye karşın 236 vaftiz gerçekleşmiş. Düğünler ise 191. Bu veriler çoğalan ya da varlığını koruyan bir cemaatten ziyade ölmekte olan bir topluluk görüntüsü sergiliyor. Üstelik bunun daha iyiye değil daha kötüye gideceğini rakamlar açıkça ortaya koyuyor. Düğün oranları ve vaftiz arasındaki ilişkiye bir bakalım. Evli çiftlerin çocuk sahibi olma oranı 1ila 2’ye tekabül ediyor.
-
Bu rakamların cemaat yaşantımıza yansımalarını nasıl öngörüyorsunuz?
Her şeyi zaman içinde eritecek bir erozyon demek bu. Okullarımız, kiliselerimiz ve diğer kurumlarımız bize çok ‘bol’ gelmeye başlayacak. İki bin kişiye düşmüş Rum cemaati gibi birkaç öğrenciyle açık tutmaya çalışacağımız okullarımız olacak. Kiliselerimizi dolduran yaşlı nesil bittiğinde çok belirgin şekilde tenhalaşmış törenlerle dini hayatımızı idame ettirmeye çalışacağız. Buna, yüzde otuzlara varan karma evlilik sorununu ve onlardan oluşan nesillerin yitirilmesi gerçekliğini de eklememiz gerek. Üstelik yavaş da olsa halen dış göç olgusu devam ediyor. Bir de bunlara belirsiz siyasal krizlerle ürkmeye ve kaçmaya hazır azınlık psikolojisini de eklerseniz, çok kırılgan bir gelecek bizi bekliyor diyebiliriz.
-
Belirsiz siyasal krizler derken…
Düşünün, İstanbul Ermenileri bir Hrant Dink olayını daha kaldırabilir mi? Samatya saldırılarına benzer bir durum neleri tetikler? Büyük bir İstanbul depremi trajedisi bizi de nasıl vurur? Azınlıklara yönelik bu ılımlı siyaset süreklilik arz edecek mi? 1970’lerin milliyetçi cephe hükümetleri tekrar iktidara gelirse, halimiz nice olur? Ortadoğu çatışmaları ülkemize de sıçrarsa, Allah korusun, bir Türk-Kürt çatışması alevlenirse, mesela? 2015’in bize yansımaları, Türkiye, Ermenistan, Azerbaycan, Karabağ politikalarının yaratacağı olumsuzluklar da hesaba katılmalı. Zaten bunlardan biri ya da birkaçı yaşadığımız nüfus azalmasını, nüfus çöküşüne dönüştürecek etkiye haizdir.
-
Demin karma evliklerden bahsettiniz. Karma evliliklerden doğan çocukların da kültürüne, diline, kiliseye bağlı oldukları örnekleri görüyoruz. Oysa iki Ermeni’nin evliliği sonucu doğan çocuklar da kültürüne, diline, kiliseye bağlı olmayabiliyor, çocuklarını Ermeni okullarına göndermiyor. Bu daha çok ailelerin veya okulun aşılayacağı bilinçle ilgili değil midir?
Ben de biliyorum bir kaç başarılı karma evlilik örneği. Ama maalesef bunlar çoğunluğu oluşturmuyor. Karma evlilik gerçekleştirenler milliyet ve din farlılığının önemli bir şey olmadığına zaten karar vermişler. Onlardan oluşacak nesiller ise genellikle ülkenin genel kültürüne ve dinine entegre olma eğilimde olacaklardır. Ama kiliseler ve okullar olarak artık sayıları hiç de yabana atılmayacak kadar çoğalan karma evliliklere yönelik çalışmalara başlanması konusunda sizinle hemfikirim.
-
Sayımızın azalmasının en büyük sebebi ekonomik nedenler mi?
Elbette ki değil. Yeni bir şehirli algısı gelişti. Çocuk artık evliliğin ya da aile kurmanın merkezinde değil, eskisi gibi. Çocuk artık bir çeşni. Olsa fena olmaz, ama bir ikiden fazlası ayak bağı ve baş ağrısı olarak algılanan bir yaşam anlayışından söz ediyoruz. Bunun elbette ekonomik, sosyal, eğitime bağlı boyutları da var. Ama ekonominin de bir ruhu vardır. İnsanların niçin çalışıp para kazandıkları, para biriktirdikleri, mal mülk edindikleri ve küçük büyük servetlerini ne için harcayacakları hep bu ruhla ilgilidir. Geleneksel Ermeni Hıristiyan ve Anadolu anlayışında soyu artırmak vedölü çoğaltmak öncelikli bir hedefti. Bu ulusal bir savunma refleksiydi üstelik. Bin yıl başka ulusların ve dinlerin tahakkümünde yaşamış biri ulus başka türlü nasıl bu günlere varabilirdi?Yaşam çok çocuklu aileleri ve ulusları kutsuyor ve bereketliyor, kim ne derse desin.
-
Olası Ermenistan-Türkiye sınırının açılması cemaate ve nüfusa etkisi ne olur?
Öngörmek zor. Biz genellikle Ermenistan'ı hep böyle yoksul ve göç vermeye mahkûm bir ülke olarak algılıyoruz. Bu haliyle sınırlar açılırsa, elbette bu bize bir nüfus katkısı sağlar. Nasıl ki Anadolu’dan gelen kalabalık ve çok çocuklu aileler İstanbul cemaatine bir 50-60 yıl kazandırdılar, Ermenistan göçmenlerinin de bir katkısı olacağı öngörülebilir. Öte yandan eğer Ermenistan sorunlarını çözer ve diaspora için bir cazibe merkezi olabilirse (Rumlar için Yunanistan, Yahudiler için İsrail'in rolü gibi) o zaman biz nüfus kaybederiz.
-
Diasporayı göz önüne alırsak, ileride buradaki durumda mı oraya benzeyecek?
Benzedi bile. Asimilasyona bağlı olarak dilin ve yazılı kültürün gerilemesi, karma evlilikler, tarihsel bilinç eksikliği, cemaat bağlarının gevşemesi, sinsice yayılan bir çaresizlik ve teslimiyet duygusu, yoksullaşan mili duyguları sadece geçmiş yaralarla ve trajedilerle besleme çabası, diasporayı anlatan belirlemelerdir. Sadece Ermeniler değil, dünyadaki her azınlık ve diaspora eninde sonunda bunları tadacaktır. İstanbul Ermenilerinin farkı tarihsel kökleridir. Biz 550 yıldır anavatandan ayrıyız, onlar 100 yıldır.
-
Çok çocuklu ailelere cemaatin maddi desteği konusunda ne düşünüyorsunuz?
Aslında iyi bir planlama ile nüfus azalmasını kalite artışına döndürebiliriz. Çok çocuk isteyen aileler cemaatin somut desteğini hissettiklerinde cesaretleneceklerdir. Çok çocuklu ailelere cemaat okullarımız ücretsiz olabilir, hastanemiz tedavi için herhangi bir ücret almayabilir. Zenginleşen cemaat vakıflarının gelirlerinin planlı ve doğru bir şekilde değerlendirilmesi konusu bu yüzden gündemimizin hep birinci maddesi olmayı sürdürecek.
-
İkiden fazla çocuk yapan ailelere Patrikhane olarak vaftiz, düğün, cenaze vs. törenleri ücretsiz yapabilir misiniz?
Vaftiz, düğün ve cenazelerden gelen katkı Patrikhanenin nefes borusu gibidir. Patrikhane bütçesi buralardan gelen paralarla oluşturulur. Cemaatin en fakir ve hiçbir geliri bulunmayan kurumu Patrikhane, zengin vakıfların düzenli ve güvenli desteğiyle eğer bir bütçe oluşturabilirse, niye olmasın? Sadece kilise değil, okullarımız ve hastanelerimizin de desteği alınabilir. Ama en önemlisi bunun önümüzdeki on yirmi yıl için planlama yapmak zorunda olduğumuz ciddi bir ‘sorun’ olduğunda fikir birliğine varmamızdır.