Ömer Faruk Eminağaoğlu 301. maddenin 2. fıkrası ve soruşturmayı bakan iznine bağlayan 4. fıkrasının iptali için AYM’ye dava açtı
Orduya ve bayrağa hakaretle suçlanan er hakkında başlatılan soruşturma, düşünceye özgürlük talebiyle Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşındı. Zamanında Hrant Dink’e ‘Türklüğe hakaret’ten ceza verilmesine de karşı çıkan Çankırı Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi Ömer Faruk Eminağaoğlu, TCK’nın ‘bayrağa hakaret’le ilgili 300/1 fıkrasıyla ‘devletin ordusunu-polisini aşağılama’ suçuyla ilgili 301. maddenin 2. fıkrası ve soruşturmayı bakan iznine bağlayan 4. fıkrasının iptali için AYM’ye dava açtı.
Dava dilekçesinde, bayrağa ve orduya hakareti düzenleyen maddelerin, devleti polis devleti niteliğine büründürüp onu koruduğu, dolayısıyla hukuk devletine ve uluslararası sözleşmeler ile anayasanın düşünce-ifade özgürlüğü maddelerine aykırı olduğu savunuldu.
Bakanları bölen dava
Taraf gazetesinden Adnan Keskin’in haberine göre, söz konusu dava süreci, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı’nın, 2010 yılında “Bayrağı, böyle askerliği, böyle vatanı sinkaf edeyim...” gibi sözler söylediği ileri sürülen piyade er Selim Öztürk hakkında hem orduya hem de bayrağa hakaret suçlarından başlattığı soruşturmanın sonunda geldi.
Askeri savcı, er hakkında ‘TC devleti askeri teşkilatını alenen aşağılamak suçu’ndan TCK 301/2-4. maddesi üzerine soruşturma yapabilmek için dönemin Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’den izin istedi. Bakanın izin vermesi üzerine er Öztürk hakkında dava açıldı.
Ancak Öztürk’ün askerliğinin sona ermesi üzerine dava, sivil mahkeme olarak Çankırı Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Hâkim Eminağaoğlu da, TCK 301 için yeniden soruşturma izni talebinde bulundu. Ancak Adalet Bakanı Sadullah Ergin, önceki Bakanın aksine bu izni vermedi.
301’i bitirin
Aynı hükümetin iki bakanından farklı tutum gelmesi üzerine Hâkim Eminağaoğlu, dosyaya konu ceza maddelerini AYM’ye taşıma kararı aldı.
Eminağaoğlu, 301. maddenin orduyu aşağılamakla ilgili 2. fıkrasını; bu suçun soruşturulmasını Adalet Bakanı’nın iznine bağlayan 4. fıkrasının ve bayrağa ve egemenlik alametlerine hakaretle ilgili TCK 300/1. fıkrasının iptali istemiyle AYM’ye başvurdu. Dava dilekçesinde, söz konusu maddelerin Anayasa’nın 2, 10, 11, 13, 14/2, 25, 26, 90/son maddelerine de aykırı olduğu belirtildi.
Ceza anti-demokratik
Eminağaoğlu dilekçesinde, söz konusu maddelerin anayasaya aykırılığı konusunda şunları vurguladı: “Maddenin (TCK 300) ilk fıkrasında, bayrak yanında, bayrak özelliğinde olan ve egemenlik alameti olarak kullanılan her türlü işaretin de madde kapsamına sokulması, Anayasa’nın 2.maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesiyle açıkça çatışmaktadır. Çünkü bir hukuk devletinde, düzenleme yapılırken belirsizlik yaratılmamalı, düzenlemeler açık bir içerikte olmalıdır.
İfade özgürlüğü
Anayasa’da düşünce ve ifade özgürlüğü düzenlenmiş olup, düşünce özgürlüğü sınırlanamaz. İfade özgürlüğünün kapsamı ve hangi koşullarda nasıl sınırlanacağı ise, Anayasanın 26.maddesinde ortaya konulmuştur. TCK’nın 300/1 nci maddesi, içeriğindeki belirsizlik, orantısızlık ve ölçüsüzlük nedeniyle, bu maddelere demokratik toplum gereklerine uygun olmayan biçimde aykırılık yaratmakta, hakkın özüne dokunulmaktadır.
TCK’nın 301/2. maddesinin varlığı hukuk devleti ile bağdaşmamaktadır. Hukukun üstünlüğüne yönelik gelişen değerler gözetildiğinde, artık bir hukuk devletinde suç siyasetinin gereği de olsa bu nitelikte bir suçun varlığı kabul edilemez. Aksi durum, hukuk devletinin yerine polis devletinin mi söz konusu olduğu tartışmalarını ortadan kaldırmaz.”
Orduya özel koruma olmaz
Dilekçede, “Bir hukuk devletinde, bir polis devletini andırırcasına, devletin diğer kurumları için doğal olarak ayrı bir madde düşünülmezken, emniyet veya askeri teşkilat için özel bir madde öngörerek onları farklı bir koruma kalkanı içine alarak suç ihdas etmek, demokratik toplum düzenine, anayasa ile amaçlanan özgürlükçü bir sistemin varlığına aykırıdır. Bu yolla konulan suç nedeniyle yaratılan sınırlama ise, hiç bir biçimde ölçülü olarak değerlendirilemez” dendi.
‘Dink kararını unutmayın’
Eminağaoğlu dilekçesinde “İzin yetkisine sahip olan irade, bu yetki, ne amaçla getirilmiş olursa olsun, bu yetkiyi sadece kendi bakışına, kendi siyasal, kişisel veya diğer beklentilerine göre kullanmıştır” diyerek Hrant Dink davasının bunun en somut örneği olduğunu belirtti: “Lozan ile azınlık kimliği kapsamında korunan gayrimüslim Hrant Dink hakkında, eleştiri ve ifade özgürlüğü kapsamındaki yazıları nedeniyle soruşturma izini vermemek, dolayısıyla Lozan’la yapılandırılan üst kimlik olan ulus kimliği korumak, kişinin de hedef olmamasını sağlamak olması gerekirken, hem Lozan’a, hem üst kimlik tanımına ve hem de bu sözleri sarfeden Hrant Dink’e, maddede izinle güdülen amaç çerçevesinde bile yaklaşılamamıştır.
TCK’nın 301/4.maddesinde öngörülen izin yetkisi, bu örnekten de anlaşılacağı üzere, kullanılmaması gereken yerlerde kullanılmış, kullanılması gereken yerlerde ise kullanılamamıştır. Bu durum yargı bağımsızlığına ve adil yargılamaya aykırı sonuçlar doğurmaya olanaklı olduğu için, hukuka aykırılıklar yaratmaktadır.”