Nagehan Alçı - 'Hrant'ın gerçek dostları' Akşam Gazetesi 07 Şubat 2012 Salı
Yakın çevrem ve dostlarım insanlar hakkında fazla iyimser olduğumu söylerler. Sanırım haklılar. Çünkü hem kendilerini özgürlükçü ve demokrat diye sunup hem de ısrarla 10 yıl öncesinin bugünden daha ileri olduğunu düşünenlere 'Bence yanlış görüyorlar' demekle yetiniyordum. Oysa artık gittikçe büyüyen bir koronun neden avaz avaz bağırdığı giderek netleşiyor. Koro diyorum çünkü birçok gazeteci-yazar-çizer bireysel tepki filan koymuyorlar ortaya. Açık seçik güdümlü bir dezenformasyonun, sistemli bir yalan makinesinin sözcülüğünü yapıyorlar.
***
Nedir kast ettiğim dezenformasyon? 1) Türkiye bir açık hapishaneye döndü. Silivri toplama kampı oldu. 2) Muhalif sesler susturuluyor, sindiriliyor. Hükümeti ve cemaati eleştirenler içeri tıkılıyor 3) Askeri dikta gitti, sivil dikta geldi gibi tezler... Bu tezler ortaya atılıp bir korku atmosferi yaratılmak isteniyor. 27 Mayıs öncesi DP ile ilgili derin devlet tarafından yapılan yalan, iftira, kara propaganda kampanyalarının aynısı bu.
Bu tezlerin tümü safsata. Evet hükümetin bazı yanlış söylemleri var. Evet Nedim ve Ahmet'in Ergenekon kapsamında tutuklanması son derece yanlış (ki hükümet çevreleri de bu iki tutuklamaya tamamen karşı). Evet, Başbakan'ın 'Dindar bir nesil yetiştireceğiz' sözü doğru bir söz değil. Evet Bülent Arınç 'Kürtçe medeni bir dil değil' diyerek büyük bir hata yaptı. Ama hükümeti söylemler ve politikalar üzerinden eleştirmek başka yukarıdaki tezleri sistemli olarak dillendirerek amaçlanan başka! AK Parti'yi özgürlükçü bir perspektiften eleştirmeliyiz de yalan söylemek eleştiriye girer mi? Türkiye'de çok önemli şeyler oluyor. Darbeciler, çeteciler tutuklanıyor. JİTEM'in icraatları gün yüzüne çıkıyor. Militarist, tek tipleştirici söylemler deşifre ediliyor. Bütün bunları 'dikta rejimi' olarak mı tanımlıyorsunuz?
***
Bugün sırf dezenformasyonu yaymak için güya 'Gazetecilere sahip çıkıyoruz' diyenler aslında gazeteciliğe değil, düpedüz eski katil devlet düzenine sahip çıkıyorlar. Bazen tutuklanan Ergenekoncuların yapmak istediklerini bunlar mı hayata geçirmeye çalışıyor diye kendime sormadan edemiyorum. Hrant Dink mesela. Cinayetin amacını bugün biliyoruz: Ergenekon yapılanması Hrant Dink'i öldürüp dünyaya 'İslamcı AKP ülkesindeki gayrimüslimleri öldürüyor' diyecek, Batı nezdinde hükümetin meşruiyetini bitirecek, içeride de buna paralel bir kaos ve kargaşa atmosferi yaratacak, Güneydoğu'da daha çok askerimizi öldürtecek, her şehit cenazesini ulusalcı şov arenasına çevirecek, sokaklarda cinayetler işlenecek, halk 12 Eylül öncesi gibi çıkan bu kaos ortamına illallah diyecek ve böylece sivil hükümet alaşağı edilecekti. Olmadı. WikiLeaks belgelerinde AK Parti'yi öven ve destekleyen 'Bu ülkedeki Hıristiyanların esas düşmanı derin devlettir' diyen Hrant Dink'i maalesef kaybettik ve ardından senaryo ortaya çıktı. Oyun Ergenekon soruşturmasının başlamasıyla bozuldu. Şimdi bakıyorum 'Hrant'ı AKP öldürttü' diyemeden yakalandılar ama onların türevleri 'AKP'nin yarattığı baskı ortamı Hrant'ı öldürttü şimdi de cinayeti karartıyor' propagandası yapıyorlar. Üstelik Batı medyasını da baştan sona yalan tezlerle yanıltıyor, kendilerine kahraman payesi biçiyorlar.
***
Bunlar utanmadan kendilerini Hrant'ın dostları olarak tanıtıyor, kamuoyunda hiçbir etkileri olmadığı halde, Batı'da 'Baskıcı hükümet bizi kovdu' gibi akılalmaz ve kendilerine fazladan paye biçen masallar anlatıyorlar. Neyse ki Etyen Mahçupyan ve Orhan Miroğlu gibi Hrant'ın gerçek dostları bu oyunun farkında. İçini boşaltıp kendilerini temize çekmek için kullandıkları Hrant Dink'in gerçekte kim olduğunu kamuoyuna hatırlatıyorlar.
Belli ki Ergenekon dediğimiz yapı ve amaçları tahminlerin de ötesinde, tıpkı bir ahtapot gibi fikirler üzerinden de tahakkümünü sürdürmek istiyor. Veli Küçük gibi, Muzaffer Tekin gibi en bariz tetikçi ve azmettiricileri deşifre etmek kolay. İşin zor kısmı bundan sonrası. Darbecilerden basın kahramanı yaratmaktan tutun, ülke totaliterleşiyor demeye kadar esen bu Post-Ergenekon süreci çok daha sinsi ve deşifresi zor. Üstelik Batı üzerinde de etkili. O nedenle daha yolun başındayız ve bu sinsiliğe karşı uyanık olmazsak her şey eskiye dönebilir...