Hafıza Merkezi, Türkiye’nin yakın tarihine damgasını vurmuş zorla kaybetmeler ile ilgili başlattığı çalışmanın ilk raporlarını açıkladı. Zorla kaybetmelerde hafızlara en çok kazınan Şırnak’ta ilk çalışmasını yapan Hafıza Merkezi, 262 kişinin verilerini oluşturdu. Rapor kaybetmeler ile ilgili çeşitli mekanizmalar hayata geçirilmeden Kürt sorununda kalıcı bir barışın sağlanmayacağına dikkat çekiyor.
UYGAR GÜLTEKİN
Hakikat Adalet Hafıza Merkezi, 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra Türkiye’de zorla kaybedilmelerin verilerini toplamak için çalışma başlattı. Hafıza Merkezi, çalışmasına ilk olarak 1990’lı yıllara damgasını vuran zorla kaybetmeleri inceleyerek başladı.İ Çalışmanın ilk bölümünde kesinleşmiş 262 kişinin veri tabanı oluşturuldu. İlk çalışma Şırnak’ta yapıldı.
Hafıza Merkezi, ilk çalışmanın raporlarını Cezayir’de düzenlediği basın toplantısı ile kamuoyuna açıkladı. Toplantıda çalışmayı yürüten Meltem Aslan, Avukat Özgür Sevgi Göral ve Avukat Emel Ataktürk Sevimli raporlarla ilgili bilgi verdi.
‘Geçiş dönemi adaleti mekanizmaları işletilmelidir’
Meltem Aslan, zorla kaybedilme süreçleri ile ilgili olarak “Geçiş dönemi adaleti”nin mekanizmalarının hayata geçirilmesi gerektiğine işaret etti. Aslan, şunları söyledi; “Geçiş dönemi adaleti, daha demokratik, adil ve barışçıl bir gelecek inşa edebilmek amacıyla toplumların sistematik insan hakları ihlalleri, devlet şiddeti, iç çatışma, soykırım ve benzeri travmatik geçmişleriyle hesaplaşmalarını sağlayacak mekanizmalara işaret eder. Birbirini tamamlayıcı özelliğe sahip bu mekanizmalar, yargılamalar, cezai tatbikatlar, hakikat komisyonları, onarıcı tazminat programları, anma girişimleri, hafızalaştırma çalışmaları ve kurumsal mekanizmalardır”
Çalışmanın www.zorlakaybetmeler.org üzerinden açık bir veri tabanı olarak güncelleneceğini belirten Aslan, çalışmanın önümüzdeki dönemlerde farklı alanlarda devam edeceğini söyledi.
Veriler karşılaştırıldı
Çalışma kapsamında ilk olarak İnsan Hakları Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Kayıp Yakınları Derneği gibi insan hakları ve kayıp yakınları derneklerinin hazırladığı veriler üzerinden bir karşılaştırma yapıldı.
Karşılaştırma sonucunda kesinleşmeyen toplam 1353 kişilik liste oluşturdu. Yıllara göre dağılım şöyle;
Zorla kaybetmelerde toplanan verilerden illere göre dağıtım yapıldı. 382 kişinin kaybedildiği bilgisine ulaşılan Diyarbakır kaybedilmelerde birinci sırada. 82 kişinin zorla kaybedildiği ve 90’lı yıllarda Olağanüstü Hal Uygulaması olmayan İstanbul listede dikkat çekiyor.
İlk çalışma sahası Şırnak
Hafıza Merkezi, ilk saha çalışmasını Şırnak’ta yaptı. Rapora göre, kaybedilmeler ile ilgili olarak, kayıp yakınları, “ordu mensupları, korucular, itirafçılar ve emniyet mensupları”ndan bahsediliyor. Kaybedilmeler ile ilgili olarak başka bir kurum adı hiç geçmiyor. Bölgede görev yapmış olan Cemal Temizöz, Levent Ersöz ve Mete Sayar’ın ismi bütün kayıp yakınları tarafından dile getiriliyor. Kimsenin onlardan hesap soramayacağı, kimsenin onlara bir şey yapmayacağı algısı bütün kayıp yakınlarda var.
Kaybedilenlerin akıbetini soran aile yakınları ise “Seni de kaybederiz” diye tehdit ediliyor. Kaybedilmelerde, devlet mercilerine yapılan başvurular sürekli olarak ya “Bizde yok” denilerek reddediliyor yada “Yakınınızı örgüt kaçırmıştır” deniliyor. Somut hiçbir adım atılmıyor.
Kayıp yakınlarının talepleri ve önerileri ise raporda şöyle sıralanıyor;
*Faillerin yargılanması ve işledikleri suçun niteliği göz önünde bulundurularak aftan, hafifletici herhangi bir sebepten yararlanmaksızın cezalarını çekmeleri;
*Devletin yaşananları, yaşananlardaki taammüden hatasını kabul etmesi, suçunu açıkça tanıması;
*Devletin suçunu tanıdıktan ve kabul ettikten sonra zorla kaybedilmelerden ötürü kayıp yakınları başta olmak üzere sonrasında da tüm toplumdan özür dilemesi;
*Yargılamalar, suçun kabulü ve özür gerçekleştikten sonra yaşanan sürecin maddi ve manevi tazmini.
Raporda ayrıca Hafıza Merkezi’nin önerileri ise şöyle sıralanıyor;
*Tanıma ve özür süreçlerinin ardından askeri ve sivil güvenlik aygıtı içinde 90’lı yıllarda zorla kaybedilmelere birinci dereceden karışmış tüm devlet görevlilerinin görevlerine son verilerek kurumsal reform yapılması;
*Koruculuk sistemine son verilerek geçici köy koruculuğunun lağvedilmesi;
*Yargı aygıtı içinde zorla kaybetmeler dönemde çalışmış ve bu tür dosyalarda sistematik bir kayıtsızlık göstermiş hakim savcıların görevlerine son verilerek kurumsal reform yapılması; ve
*Yargılamaların hızla, adalete uygun bir biçimde ve insanlığa karşı suç kapsamında zamanaşımı işlemeden yürütülmesi, bu süreçte diğer uluslararası örnekler dikkate alınarak aynı zamanda bu alandaki uluslararası birikimin de Türkiye’ye taşınması.
*Parlamento nezdinde ve sivil toplum örgütlerinin de katılımıyla Hakikat Komisyonları kurarak sürecin sadece ceza yargılamaları aracılığıyla değil mağdur odaklı olarak da tasarlanması. Bu yolla, geçmişte nelerin yaşandığıyla ilgili kolektif hafızaya, alternatif anlatıların da girmesinin sağlanması;
*Kapsamlı, çok boyutlu, ailelerin farklı ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik ve kayıp yakınlarının görüşleri alınarak oluşturulmuş tazminat programları;
*Tazmin ve telafi sürecinin kayıp yakınlarının kurduğu taban örgütlenmeleri ile birlikte örgütlenmesi ve sürdürülmesi.
*Anıtlar, müzeler ve anmalar yoluyla yaşananların hafızalaştırılarak unutulmaması ve tekrar etmemesi için “Bir Daha Asla!” yaklaşımının yaygınlaştırılması;
Yargının Tutumu
Hafıza Merkesi, kaybedilmeler ile ilgili olarak hukuki süreçlerle ilgili olarak da inceleme yaptı. Raporda kaybedilmeler ile ilgili olarak soruşturmanın sürüncemede kalması ve cezasızlık faktörü dikkat çekiyor.
“Yargının tutumu” başlıklı rapora göre;
İncelenen dosyalara göre açılan soruşturmaların yüzde 75’i sürüncemede kalmış. Sadece yüzde 1’inden mahkumiyet kararı çıkmış.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde ise tablo tam tersi. İncelenen dosyaların yüzde 78’inde Türkiye mahkum olmuş durumda.
Kaybedilenlerin yüzde 67’sinin bedenleri halen bulunabilmiş değil.
Yargının Tutumu raporunda ise öneriler şöyle sıralanıyor;
* “B.M.Herkesin Zorla Kaybetmelere Karşı Korunması Hakkında Uluslararası Sözleşme” imzalanmalı/uygulanmalı
*Bağımsız bir ‘Hakikat Komisyonu’ kurulmalı
*Yasal, idari ve yargısal boyutlarıyla fiili ‘cezasızlık’ durumunu sonlandıracak tüm önlemler alınmalı,
*Zorla kaybetme yasada insanlık suçu olarak tanımlanmalı , bu suçlarda ‘zamanaşımı’ işlemeyeceği açıkça belirtilmeli,
*Hak ihlallerinden sorumlu devlet memurlarının emri veren ve uygulayanlar dahil bütün seviyelerde şahsen de sorumlu olmaları ve yargı önünde hesap vermeleri sağlanmalı
*Yargıç ve Savcıların bağımsızlıkları güçlendirilmeli, adli kolluk sorunu çözülmeli,
*Devlet, siyasal cinayetler ve zorla kaybetme vakalarının soruşturulmasında elindeki arşiv bilgilerini yargı ve sivil toplum kuruluşları ile paylaşmalı, devlet sırrı mevzuatı kamusal denetime elverir şekilde düzenlenmeli
*Mağdur yakınlarına rehabilitasyon ve onarım olanağı sağlanmalı