Geçen hafta Azerbaycan’ın Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Belçika seferindeydi. Herkes AB’den ülkenin demokrasi karnesi konusunda sert bir tepki beklerken, Avrupa Komisyonu Başkanı Barroso Azerbaycan’ı sınıfta bırakmadı ve hatta biraz da sırtını sıvazladı. AB’nin umut ışığı olan Güney Gaz Koridoru öne çıkarken, Azerbaycan’daki ağır insan hakları ihlalleri bir kenara itildi.
ARZU GEYBULLAYEVA
arzu.geybullayeva@gmail.com
Azerbaycan-AB: Havyar diplomasisine bulanmış bir ilişkinin hazin öyküsü
Geçen hafta Azerbaycan’ın Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Belçika seferindeydi. Herkes AB’den sert bir tepki beklerken, Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso Azerbaycan’ı sağ olsun, sınıfta bırakmadı ve hatta biraz da sırtını sıvazladı. AB’nin umut ışığı olan Güney Gaz Koridoru öne çıktı, insan hakları ise değerini kaybetmiş bir oyuncak gibi kenara atıldı.
İşin ilginç olan kısmı ise 13 Haziran’da Azerbaycan’ın insan hakları ve hukukun üstünlüğü ile ilgili Avrupa Parlamentosu’nda yeni bir kararın kabul edilmiş olması. Karar özellikle son dönemlerde ülkenin yaşadığı ifade özgürlüğü kısıtlamaları, muhaliflere yönelik yasadışı gözaltılar, STK’lara karşı yapılan korkutmalar ve kısıtlamalar, gazeteci tutuklamaları ve özellikle de REAL (Cumhuriyet Alternatifi) Partisi’nin lideri ve cumhurbaşkanı adayı İlgar Mammadov’un tutuklanmasını ele alıyor. Aynı kararda bir hafta sonra planlanan Aliyev-Barroso toplantısında bu önemli sorunların konuşulması isteniyordu. Ancak sonuç hüsran oldu.
Aliyev, Brüksel’de Azerbaycan’da insan hakları ile ilgili hiçbir kısıtlamanın olmadığını, ülkede ifade özgürlüğünün her şekilde sağlandığını ve bir tane bile siyasi mahkûmun olmadığını tekrarladı. Bunların üzerine bir de pudra şekeri ekleyerek ülkenin ve kendisinin demokratik gelişimlerle ile ilgili tüm yükümlülüklere uyduğunu dile getirdi.
Barroso ise enerji perspektifinin daha çok önem taşıdığını sözleri ile destekledi; “Avrupa da mükemmel değil. Azerbaycan daha çok genç bir ülke ve bugün Sovyet zamanına kıyasla çok daha özgür olduğu kesin. Ben şahsen Cumhurbaşkanı Aliyev’in ülkesinin modernleşme vaadinde bulunduğundan, ülkenin imajı ve itibarı için kaygılandığından eminim.”
Azerbaycan gazı ve AB
Azerbaycan 2001 yılında Avrupa Konseyi’ne üye oldu. Baba Aliyev’in vefatından sonra hem cumhurbaşkanı sıfatıyla hem de enerji anlaşmaları sayesinde ülkeye akan milyar dolarlık servetin sahibi olan oğul Aliyev, kısa dönem içinde bir ‘havyar diplomasisi’ uygulamaya geçirdi. Konsey’in ülkenin demokratikleşmesine etki edeceği beklenirken, aksine Azerbaycan hükümeti Konsey üyelerini etkiledi. Bunun en son ve başarılı örneklerinden biri de Azerbaycan’da 2010’da yapılan parlamento üyeliği seçimleri ve Avrupa Konseyi Parlamento Kurulu’nun hemen hemen gözleri kapalı şekilde sonuçları kabul etmesi oldu.
Durumun bu şekilde devam etmesi kuvvetle muhtemel. Her şey yolunda giderse, bu ayın sonunda Azerbaycan Avrupa’ya göndereceği gazın hangi boru hattı üzerinden geçeceğine karar verecek. Olasılıklardan biri Trans Adriyatik Boru Hattı (TAP) diğeri ise Nabucco Batı hattı. Güney Gaz Koridoru sayesinde yapılan hesaplamalara göre 2019’a kadar Azerbaycan’dan yaklaşık 10 milyar metre küp gaz Avrupa sınırlarına taşınabilecek, ki bu Avrupa’nın yıllık ihtiyacının %10’dan fazlasını temsil ediyor. Avrupa için bu rakam ve göstergeler hem güvenli hem dengeli bir fiyat yapısı ile büyüme ve pek çok iş imkânı anlamına geliyor.
Pudra şekersiz ‘acı’ gerçekler
Öte yandan, İnsan Hakları İzleme Örgütüne göre sadece 2012’de aralarında siyasi aktivist, blog yazarı, gazeteci ve insan hakları savunucularının bulunduğu 22 kişi hükümeti eleştirdikleri gerekçesiyle ya tutuklandı ya da mahkûm edildi. 2013’te de buna benzer 16 farklı mahkûmiyet veya suçlama durumları oldu. Ülkenin tanınmış gazetecilerinden Khadija İsmayıl, hükümetin uyguladığı ‘döner kapı’ taktiğinin tutuklanan ve serbest bırakılanlarla ilgili gerçek sayıların tespitini zorlaştırdığını söylüyor.
Bunların dışında Aliyev’in son birkaç sene içinde imza attığı yasal değişiklikler ülkenin insan hakları açısından vardığı son noktanın tüyler ürpertici olduğunu gösteriyor. Daha bundan bir ay önce ceza iftira kanununda yapılan değişikliklerle internet üzerinden yapılan yorumlar da bu yasaya dâhil olacak. Mayıs ayında kabul edilen bir diğer yasaya göre de idari suç ceza süresi 15 günden iki aya yükseltildi. Bu ceza sıkça tutuklanan protestoculara verilirken sürenin bu kadar yükseltilmesi protestolara katılımın azalmasında büyük bir rol oynayacaktır.
Barroso’nun yumuşak konuşması ve Brüksel’deki görüşme sırasında hiçbir karara varılmaması Azerbaycan halkına AB’nin kendi çıkarlarının her zaman öncelikli olacağını kanıtladı. Öte yandan AB’nin gerçekte kendi değerlerine ne kadar çok sahip çıktığı da soru işaretleri yaratıyor. Belki de havyarın tadı özgürlüğün tadından daha güzel gelmiştir...
(AK)