15 Mayıs Dünya Vicdani Ret Günü'nde bir dernek çatısı altında birleşen vicdani retçiler ve antimilitaristler, bugün yaptıkları etkinliklerle derneğin kuruluşunu ilan ettiler.
ÖZGÜN ÇAĞLAR
ozguncaglar1@gmail.com
Türkiyeli Vicdani Retçiler, üç gün önce, 15 Mayıs Dünya Vicdani Ret Günü’nde bir dernek çatısı altında birleştiler.87 kurucu üyeyle yola koyulan Vicdani Ret Derneği üyeleri, bugün Beyoğlu'ndaki Cezayir Toplantı Salonu'nda yaptıkları etkinlikle, derneğin kuruluşunu ilan etti. Etkinliğin açılış konuşmasını yapan dernek eşbaşkanı Merve Arkun, vicdani retçileri daha aktif bir mücadeleye çağırdı ve Türkiye Cumhuriyeti'nde yasal olarak tanınmayan vicdani retçliğin bir ‘hak’ olduğunu, yıllardır bu hakkın devletçe tanınması için yaptıkları çalışmanın artık bu dernek altında, daha büyük bir şekilde yürütüleceğini belirtti.
Etkinlik, Arkun'un konuşmasının ardından vicdani retçiliğin tarihine, diğer ülkelerdeki tanınma serüvenlerine ve Türkiye Cumhuriyeti anayasasındaki hukuksal karşılığına dair yapılan bir panelle devam etti. Panelde insanlık tarihinde savaş karşıtlığının, savaşlar kadar eski bir geçmişe sahip olduğu belirtildi. Tarihteki ilk vicdani retçiler olarak Roma lejyonu'ne katılmayı reddeden askerleri kabul edebileceğimizi, vicdani retçiliğin kuramsal olarak da Fransız Devrimi'nde temellerinin atıldığı ve en sonunda 1. Dünya Savaşı sonrasında bugünkü kavramsal karşılığına kavuştuğu ifade edildi.
Etkinlikte gösterilen videolarda, Türkiye'de vicdani retlerini açıklayan ilk isimlerin kişisel hikâyelerinden küçük parçalar vardı. Videolarda yer alan bazı vicdani retçiler, etkinlikte konuşmacı olarak da yer aldı. Konuşma yapan bu vicdani retçilerden biri de yaklaşık bir ay önce vicdani retçi olduğu için tutuklu bulunduğu Edirne Askeri Cezaevi'nden salıverilen Ali Fikri Işık'tı. Etkinliğin ardından Cezayir Toplantı Salonu'ndan Galatasaray Lisesi'nin önüne doğru yapılan yürüyüş sonrasında bir basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasında, derneğin kurulması fikrinin ilk olarak Ali Fikri Işık'ın salıverilmesi sırasında ortaya atıldığı belirtildi. “Neden gerek dünyada gerek de Türkiye'de vicdani ret bu kadar gündemdeyken, bu kadar önemli yer teşkil ediyorken biz vicdani retçiler resmi düzeyde örgütlü değiliz?” diye düşündükten sonra derneğin kurulma çalışmalarına başlandığı söylendi.
'Oğlum Sevag askerdeyken bir katil olarak ölseydi daha da üzülürdüm'
Etkinlikteki konuşmacılardan biri de 24 Nisan'da askerdeyken ‘kaza kurşunu’ sonucu ölen Sevag Balıkçı'nın annesi Ani Balıkçı'ydı. Anne Balıkçı, oğlunun ölümünün Ermeni Soykırımı'nın başlangıcı olarak kabul edilen 24 Nisan'da gerçekleşmesinin bir tesadüf olmadığını, olamayacağını Sevag'ın askerdeyken yaşadığı bazı dikkat çekici anekdotlarla açıkladı. Askerdeyken oğluna “Ermenistan'la bir savaş çıkarsa ilk seni vururuz” denildiğini, oğlunun tüfekle ‘şaka yapamayacak’ kadar silahtan uzak bir genç olduğunu söyledi. “Oğlum iyi ki askerdeyken birini öldürmüş biri olarak, bir katil olarak ölmedi” diyen anne Balıkçı, Ermenilere yönelik katliamların ilkin toplumsal katliamlarla başladığını, sonra da Hrant Dink ve oğlu Sevag'ı öldürmek suretiyle bireysel katliamlarla devam ettiğini anlattı. “Bir daha böyle şeyler yaşanmaması, başka annelerin benim durumuma düşmemesi için” artık kendisinin de bir vicdani retçi olduğunu belirtti.
'Kadından vicdani retçi olur mu?'
Etkinlik sonrası Galatasaray Lisesi önünde yapılan basın açıklamasının ardından birçok kişi vicdani retlerini açıkladı. Vicdani retlerini açıklayan bu isimlerden birçoğu kadındı. Türkiye'de militarizmin sadece askerlik süresince değil hayatın her alanında egemen olduğunu, bu militarist sistemin en çok da kadınları ezdiğini söyleyen kadın vicdani retçilerden biri, 'kadından vicdani retçi mi olur?' tartışmalarına “yaşamın her alanında Türkiye'deki insanlara ordudaylarmış gibi tektipçi bir hayat, tektipçi bir düşünme şekli aşılanıyor, bu militarist yaşam en çok da biz kadınları eziyor, bu yüzden de bir kadın olarak vicdani reddimi en çok ben açıklamaya ihtiyaç duyuyorum” diyerek bir açıklama getirdi.
'Bir savaş biterken bir savaş başlamasın'
AKP hükümetinin en sonunda savaşın çıkmaz bir yol olduğunu görüp Kürtlerle barış yapmasının sevindirici bir gelişme olduğunu söyleyerek vicdani retlerini bugün açıklayan birçok genç, konuşmalarında en çok Reyhanlı olayını andı. Türk devletinin Kürtlerle savaşı bitirme kararının çok sevindirici bir gelişme olduğunu belirtirlerken, Reyhanlı olayıyla birlikte “Türkiye acaba yeni bir savaşa mı giriyor” endişesi duyduklarının altını çizdiler. Amaçlarının insanlık onuruna ters olan militarizmi sadece Türkiye'de bitirmek olmadığını, evrensel bir anti-militarzim mücadelesi içinde olduklarını bir kez daha ifade ettiler. (ZE)