Ermeni Soykırımı’nın 98. yıldönümü birçok köşe yazarının gündemindeydi. Konuyla ilgili olarak basında bugün yer alan yazılar şöyle:
Yazıların devamını okumak için başlığa tıklayınız:
1915: Türkiye ne yapabilir?
ETYEN MAHÇUPYAN
Zaman gazetesi
1915 sadece Ermenilerin yaşadığı yıkımın anılması için değil, Türk kimliğinin horlanması ve aşağılanması için de kullanılıyor. Failler gerçek kişiliklerinden ve ideolojik yaklaşımlarından sıyrılıp tüm Türkleri ve tüm toplumu temsil etmeye başlıyorlar ve bu durum Türkiye'nin daha serinkanlı adımlar atmasını engelliyor. Ama başkalarını, yani Ermeni diasporasını veya yabancı ülke hükümetlerini suçlayarak bu durumdan kurtulmak mümkün değil. Çünkü Türkiye'nin ve kendisini bu topraklara ait hisseden herkesin kaçamayacağı, başkasının sırtına yükleyemeyeceği bir sorumluluk var. 1915 yıldönümleri kaçınılmaz olarak her yıl gelecek olsa da, içinde olduğumuz çaresizlik kaçınılmaz değil. Türkiye'nin ve genelde ‘Türklerin' yapabilecekleri şeyler mevcut ve üstelik bunun psikolojik altyapısı yeterince hazır.
1915’in abc’si: Soykırım sorunu
HALİL BERKTAY
Taraf gazetesi
Birinci soru: 1915’te (veya 1915-16 yıllarında) olup biten, gerçekten soykırım mıdır? Kısa cevap: Evet, aşağıda ve ileride anlatacağım nedenlerle, yerden göğe kadar soykırımdır; 1948 BM Soykırım Sözleşmesi’ndeki soykırım tanımına dört dörtlük uymakta, tam göbeğinde yer almaktadır. Çoğu zaman sanılanın aksine, 1948 tanımı sırf adam öldürmekle, katliam(lar)la sınırlı değildir. Örneğin sözleşmenin ikinci maddesinin (c) fıkrasına göre, herhangi bir “millî, etnik, ırkî veya dinî” grubu, “kısmen veya tamamen yok olmasına yol açacak yaşam şartlarına maruz bırakmak” da soykırım demektir (altını ben çizdim). Esasen bu nedenle, konuya geçmişteki katkılarımdan birinde, tek bir kişi ölmeseydi bile başlı başına tehcir olayının, Osmanlı Ermenilerini yerlerinden yurtlarından koparıp, bütün mal ve mülklerini de bıraktırarak bir daha dönmemecesine göçürttüğü ve sonuçta, bir etnik-dinî grup olarak varlıklarını sürdüremez, kendilerini yeniden üretemez hale getirdiği için, kasıtlı etnik temizlik demek olduğunu ve soykırım sayılması gerektiğini savunmuştum.
Yaraya tuz basmak
RONİ MARGULİES
Taraf gazetesi
Bugün 24 Nisan.
Bir zamanlar iki milyona yakın Ermeni’nin yaşadığı bu topraklarda bugün sadece elli bin Ermeni vatandaşımız var.
Çok büyük çoğunluğunu 98 yıl önce bugün başlatılan soykırımda kaybettik.
Kaybetmediklerimizin torunlarının yarıya yakını İstanbul’un küçücük bir mahallesinde yaşıyor.
Bu sabah Kurtuluş sokaklarında yürüdüm bir süre.
Bakın hangi tabelaların altında yaşattırıyor devlet Kurtuluşlu Ermenileri:
Sadece soykırım değil. Özür dileyecek o kadar çok şey var ki!
Ermenilerden özür dilemeliyiz
Hakan Albayrak
Star gazetesi
Bismillahirrahmanirrahim.
Bugün 24 Nisan. Ermeni hemşerilerimizin matem günü. 1915’te yaşanan vahşeti acıyla andıkları gün.
Acılarını paylaşmalıyız; “Onlar bizim acımızı paylaşıyorlar mı?” diye sormadan. Herkes kendi insanlığından mesuldür.
Binlerce veya onbinlerce veya yüzbinlerce masum Ermeni’nin hangi sebepten olursa olsun Müslümanlar tarafından hunharca katledilmiş olmasını katiyen mazur göremeyizve içimize sindiremeyiz. Mazur görememeliyiz ve içimize sindirememeliyiz. Yakışmaz, Rahmet Peygamberi’nin ümmetine.
Tarihimizde rezil bir sayfadır bu. Keşke yırtıp atabilsek. Yırtıp atamayız, ama altına şöyle bir şerh düşebiliriz: O akıl almaz zulmü işleyenlerin torunları Ermenilerden özür dileyerek redd-i miras eylediler.
1915’in ekonomi politiği üzerine
SEZAİ TEMELLİ
Özgür Gündem gazetesi
Kadim Ermeni halkının büyük ve dinmeyen acısı devam ediyor. Soykırım tanımının yapılmasının, kavramın uluslararası hukuk yazınında yerini almasının nedeni olan bu büyük felaket hala inkârla geçiştirilmeye çalışılmakta. Büyük felaketin ekonomi politiği, bir başka açıdan, ‘milli iktisat’ denen canavarın dişleri arasında insanlığın nasıl çaresizce katledildiğini bize anlatmakta. Bugün küresel kodlarla Kürt illerine yönelik açılımcı politikaların yüz yıl önceki stratejilerden, ekonomi politik açıdan, aslında pek farkı yok. Burjuvazi aynı burjuvazi, devlet aynı devlet; bugün farklı olan kapitalizmin birikim rejimindeki değişim...