Cengiz Aktar yazdı: 24 Nisan nedir?

Taraf gazetesi yazarı Cengiz Aktar, bugünkü köşesinde ‘24 Nisan nedir?’ başlıklı bir yazısında yarın düzenlenecek anmalara katılım çağrısında bulundu.

Pek haberdar olduğumuz ya da olmak istediğimiz söylenemez, öyleyse hatırlayalım. İttihatçıların yönetimindeki Osmanlı devletinin, kendi Ermeni vatandaşının kökünü Anadolu’nun her köşesinden kazıyan kararının uygulamaya başlandığı kara gündür. Yarın da 98. yıldönümüdür.

Kararın bedelleri üzerine teferruatlı bilgi ve çalışma pek yok. Örneğin gündemin bir numaralı maddesi olan Kürt meselesinde Kürt ayaklanmalarıyla Ermenilerin o bölgeden silinmeleri arasındaki ilişki nedir üzerine doyurucu bir çalışma yok. Keza Ermeniler yok edildikten sonra Anadolu’nun beşerî, siyasî ve iktisadî rabıtası ne hâle gelmiş, malûmat yok. Böylesine kapsamlı bir yok etme operasyonun etkisi illâki muazzamdır. Bildiğimiz, can ve mal kayıplarından ibaret.

Hatırlayalım: Kasım 1918’de İttihatçıların yerini alan yeni Osmanlı hükümetinin Mayıs 1919’da açıklanan komisyon raporuna göre, hayatını kaybeden Ermeni vatandaşların sayısı 800.000. 1928’de Genelkurmay Başkanlığı’nın Cihan Harbi’ndeki kayıplar üzerine yayımladığı kitapta “800.000 Ermeni ve 200.000 Rum katl ve tehcir yüzünden veya amele taburlarında ölmüştür” deniyor. Bu ölümlere 1918 sonrası açlık, hastalık ve katliam sonucu Kafkasya’da hayatlarını kaybedenler dâhil edildiğinde kayıplar bir milyonu aşıyor. Taner Akçam’ın 21 Nisan tarihli Zaman’da verdiği rakamlar böyle. Osmanlının tamamlayamadığı “temizlik” işini ise Kemalist Türkiye tamamlıyor. Anadolu’daki “kılıç artıklarını” İstanbul’a sığınmaya mecbur ederek ve başta kiliselerle okullar olmak üzere maddî izleri silerek.

Bu toplu facia memlekette kabul görmekten uzak. Anadolu Ermeniliğinin tamamen silinmiş olması dahi idrak etmeye kâfi değil. Resmî Türkiye ve resmî tezin sivil savunucuları yıllardır canını dişine takmış soykırım olmadığını ispat etmeye çabalıyor. Bin bir dereden su getiriliyor, beyhude karşılaştırılmalar yapılıyor ve millet her yıl 24 Nisan günü nefesini tutmuş ABD’nin başkanı ne diyecek diye kulak kesiliyor.

2015’e iki kala inkârcı faaliyette gözle görülür artış var. İlkin, ağırlıklı olarak Batı ülkelerindeki akademik dünyayı hedefleyen bilimsel görünümlü inkârcılık giderek görünür hâl aldı. ABD’de birkaç yıldır artarak süren “karşı tez” savaşları Avrupa’ya da sıçradı. Daha geçenlerde London School of Economics’te ikisi “Türk dostu” dört Avrupalı akademisyen ipe sapa gelmez teorilerini, dinlemeye gelmiş Türklere İngilizce olarak anlattılar. İnkârcılık eskiye oranla artık yabancıların da dâhil edildiği bir faaliyet.

Aynı bilimsellik iddiası yurtiçinde de mevcut. Eskilerin kaba inkârcılığının yerine yeni belge ve bulgulara dayanan tek taraflı okumalar var. Tabii bu okumaları yapan araştırmacılar üzerine yedi kilit vurulmuş ATASE askerî arşivi ve Dışişleri Bakanlığı arşivi gibi birinci el kaynakların açılmasını talep etmiyor.

İkincisi, Azerbaycan destekli nüfuz çalışmaları. Özellikle ABD’de yürütülen faaliyetler ülkedeki lobicilik sistemini sonuna kadar kullanarak soykırım konusunda yönetimi etkilemeyi hedefliyor. Azerbaycan soykırım inkârı çalışmalarının neredeyse sahibi konumuna geliyor.

Ermenistan politikasında ise, bu ülkenin ağırlığını Protokollerin akıbetiyle görmüştük. Karabağ’a karşı sınırın ilelebet kapalı kalması için sarf ettiği çaba çerçevesinde Van-Erivan uçak seferinin uçuş izninin iptalinde oynadığı bariz rolle bir merhale daha kat edildi. Türkiye Dışişleri’nin bütün şaşaasına rağmen ve Türkiye’nin kendi politikasızlığının doğrudan sonucu olarak Ermenistan politikası her defasında biraz daha Azerbaycan’ın eline geçiyor.
Üçüncüsü 1915’in ikameleri. Batıda Çanakkale, doğuda Sarıkamış soykırıma karşı 1915’in millî karşılıkları olarak epeyidir pazarlanıyor. Çanakkale’nin yerini bilmeyen vatandaş artık 18 Mart destanlarıyla yatıp kalkıyor.

Bu faaliyetler tesadüf değil. Ama umulanın aksine, resmî tezlerin aczini her defasında ve her yerde giderek daha patetik bir şekilde gözler önüne seriyor.

Umut, inkârı reddeden ve soykırımın hafızadan silinmemesi için uğraş veren toplum katmanlarında. Buna Anadolu’nun eski Ermeni yerleşimlerindeki sözlü hafıza da dâhil.

Bu yıl Adana, Ankara, Batman, Bodrum, Dersim, Diyarbekir, İstanbul ve İzmir’de anma olacak. İstanbul’daki anma etkinlikleri 12:30’da Sultanahmet’te, 1915’te Merkez Cezaevi olarak kullanılan, ölüme gönderilecek Ermeni aydınların bir süre tutulduğu, şimdiki Türk-İslâm Eserleri Müzesi önünde ve 18:30’da Taksim’de. Vicdan ve adalete çağrı...

cengizaktar@gmail.com