Tam anlamıyla bir açmazda bulunan Azerbaycan - Ermenistan devletleri arasındaki ilişkilerde durum halkalar arasında ise farklı. İki ülke halkları arasında gelişmeye devam eden diyalog sürecini Arzu Geybullayeva yazdı.
ARZU GEYBULLAYEVA
arzu.geybulla@gmail.com
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde iki komşu ülke varmış… Ama anlatacaklarım keşke bir masal olsa. Konu birbirinden çok da farklı olmayan, hatta birbirine bu kadar yakınken aynı zamanda bu kadar uzak olan iki ülkenin bugüne kadar devam eden savaş hikâyesi. Azerbaycan ve Ermenistan 1988’de başlayan ve 1994’te iki ülke arasında imzalanan ateşkesle noktalanan savaşın tarafı olan iki komşu ülke. Savaştan geriye hayatını, evini, ailesini, kardeşini, arkadaşını kaybeden binlerce insan kaldı. Ve ne yazık ki, bu halen sürmekte olan bir mücadele. 1994’ten beri devam eden müzakereler bir türlü sonuca varmadı. Her iki taraf Karabağ “benimdir” diyor. Her iki taraf barış için gerçek bir adım atmıyor. Durum tam bir çıkmazda…
Ama iki ülke ilişkileri bu kadar kötüyken devam etmekte olan başka bir müzakere süreci daha var. Halk diplomasisi olarak da bilinen bu müzakereler 1994’te başladı ve bütün zorluklara rağmen halen sürüyor. Resmi görüşmelerden farklı olarak, taraflar kin ve nefretten uzak, iki komşu ülke arasında yok denecek kadar az olan ilişkileri sürdürebilmeyi amaçlıyor.
Halk diplomasinin önde gelen taraftarları her iki tarafın aktif Sivil Toplum Örgütleri (STK) ve aynı zamanda bir grup bağımsız gazeteci oldu. Bundan tam on üç sene önce Helsinki Yurttaşlar Derneği Azerbaycan Milli Kurul Başkanı Arzu Abdullayeva STK’ların barış sürecinde ve özellikle de kamuoyunun dönüşmesinde çok önemli bir rol oynadıklarını söylemişti.
Tespitin ne kadar doğru olduğunu günümüz Ermenistan-Azerbaycan ilişkilerinde görmeye devam ediyoruz. 1994’ten bu zamana kadar çeşitli uluslararası projeler çerçevesinde düzenlenen ülke ziyaretleri ve sınır ötesi projeler sayesinde büyük mesafe kat edilemese de bir diyaloğun oluştuğu tartışılmaz.
İlk temaslar
Sürecin ilk katılımcıları arasında yer alan Azerbaycan’dan gazeteci Şahin Rzayev o zamanki anılarını şöyle paylaşıyor: “İsviçre Programı CIMERA kapsamında Ermenistan’a gittim. Toplam beş gazeteciydik. Gitmek için izin almamız gerekiyordu. Azerbaycan Dış İşleri Bakanlığı’na mektup yazdık. Bir hafta sonra cevap gelmeyince, kendimiz bakanlığı aradık, mektubun varıp varmadığını sorduk. Mektubun bakanlığa ulaştığı haberini aldık ama bununla ilgili bize başka bir şey söylenmedi. Biz de yola koyulduk.” Rzayev, Ermenistan’a geldiklerinde sıcak karşılandıklarını ve o zamanlar Ermenistan’ın Başbakanı Robert Koçaryan ile görüşmeye davet edildiklerini söylüyor. O dönem bu ziyaret gerek Ermenistan medyası gerekse Azerbaycan medyasında geniş yer bulmuş.
Zaman geçtikçe bu tip ziyaretler hem azalmaya başladı hem de ziyaret sırasında yapılması gereken toplantılar çok daha kontrollü bir hal aldı. Rzayev “İlk ziyaretler sırasında toplantılarımızı çok daha serbest ayarlayabiliyorduk. Ermenistan’dan meslektaşlarımızla rahatça Erivan sokaklarında dolaşabiliyorduk” diyor. 2003- 2004’ten sonra şartlar değişti. Seyahat için gereken izin süreci ve onaylar çok daha uzun bir prosedüre dönüştü. Aynı zamanda Ermenistan’ın içinde de özel güvenlik görevlilerine Rzayev gibi özel misafirlere eşlik etme zorunluluğu getirildi.
Sosyal medyanın Kafkaslara gelmesi ile halk diplomasisi sanki yeniden bir ayılma sürecine girdi. Özellikle de 2009- 2010 arası başlayan çeşitli projeler halk diplomasinin ne kadar önemli olduğunu yeniden gözler önüne serdi. Bunlarına içinde en parlak örneklerden biri Global Voices Online (GV) oldu. İngiltere’den Onnik Krikorian adlı Ermeni bir gazeteci tarafından başlatılan bu proje iki ülkenin farklılıklarının ve barış mesajının sosyal medya aracılığı ile gösterilebileceğini kanıtladı. Krikorian’ın ‘Güney Kafkaslarda negatif önyargıları aşmak’ adlı projesi gerçek hayatta kapalı olan sınırları sanal ortamda Facebook ve diğer sosyal medya mecraları sayesinde aşmayı hedefliyordu.
Zamanla sosyal medyanın sınır ötesi projelerindeki değeri arttı. 2007’de Ermeni Philip Gamaghelyan, ve Azeri Jale Sultanlı ‘Çatışmanın Dönüştürülmesi için Imagine Merkezi’ni kurdular. Merkez, kâr amacı gütmeyen, siyaset dışı bir kurum olarak kuruldu. Amacı ise Ermenistan ve Azerbaycan’dan genç kuşakların birbirileri hakkındaki olumsuz algı ve tutumlarını değiştirmekti. Program, 2009’dan bu yana sosyal medya aracılığıyla çeşitli projeler yürütüyor. Bu projelerden ikisi Karabağ ve iki ülkenin ilişkileri üzerine yayın platformlarıdır.
İçeriğinde sosyal medyanın da olduğu başarılı projeler arasında ilki 2010’da düzenlenen ve Amerika’da FLEX programı sayesinde eğitim almış Azerbaycanlı, Ermenistanlı ve Gürcü katılımcıları bir araya getiren program da sayılabilir.
2010’nun sonlarına doğru Avrasya Ortaklık Vakfı, içinde gazetecilerin, bloggerların, e-gazetecilerin de bulunduğu ortak bir Ermenistan-Azerbaycan projesine imza attı. Proje kapsamında iki ülke ilişkilerinde ve özellikle de Karabağ sorununda alternatif raporlama yolları tartışıldı.
Sosyal medyanın ufak da olsa rol aldığı bir başka proje de 2006’da İngiltere merkezli Conciliation Resources tarafından başlatıldı. Bu projenin bölgedeki ortakları Internews Azerbaycan, Internews Ermenistan, ve Stepanakert Press Club oldular. Proje kapsamında yönetmenler iki komşunun hayatını anlatan çeşitli kısa filmler hazırladı.
İleriye doğru bir bakış
Yukarıda belirttiğim projeler dışında aslında ortak ve iki ülke arasında ilişkilerin geliştirilmesini hedefleyen daha birçok farklı inisiyatif var. Tabii bu projelerin işlevi ve başarısı ancak daha uzun vadede belli olacak. Öte yandan, şimdiye kadar yapılan projeler çerçevesinde bir ilerlemenin olduğu, bir diyaloğun oluştuğu da ortada. Umudu da bu ilerleme belirliyor.