Hrant Dink davası marjinalize olan kesimleri birleştirdi

Milliyet, New Yorker dergisinin internet sitesinde yayınlanan Jenna Krajeski imzalı yazıdan kısaltılarak alıntıladı. “Hrant Dink suikastinden sonra başlayan protestolar Türkiye’de liberalleri, Ermenileri, gazetecileri, Kürtleri, Alevileri, kadınları, eşcinselleri, kısacası marjinalize edilmiş tüm grupları biraraya getirdi”

İstanbul’da geçen hafta onbinlerce kişi haftalık Ermeni gazetesi Agos’un önünde Hrant Dink’i anmak ve katilleriyle ilgili verilen kararı protesto etmek için toplandı. Suikast, Türk toplumunun kökenindeki ırkçılık ve aşırı milliyetçiliğin, ifade özgürlüğüne karşı verilen savaşın sembolü oldu. Hrant Dink’in yerde yatan bedeninin görüntüsü, Agos’un lidersiz ama kararlı çalışanları, Ogün Samast’ın polislerle birlikte çektirdiği kutlama fotoğrafı ulusal hafızaya kazındı. Sonraları bunlara bir sembol daha eklendi: “Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeniyiz” yazan siyah, yuvarlak bir döviz.

Tüm tartışmalarda kilit konu

Hrant Dink suikastinin ardından organize, kızgın, kararlı bir protesto hareketi doğdu. Dink’le kardeşliği anlatan sloganlar daha büyük sıkıntılar için bir şifre gibiydi. Türkiye’de azınlık hakları, basın özgürlüğü, insan hakları ihlallerinden bahsederken Dink suikastini anmamak imkansız hale geldi. Suikastten beri geçen yıllarda hareket daha da büyüyerek Türkiye’nin liberallerini, Ermenileri, gazetecileri, Kürtleri, Alevileri, kadınları, eşcinselleri, kısacası marjinalize edilmiş tüm grupları biraraya getirdi.

Protesto hareketi büyürken protesto etkmek için nedenler de arttı. Dink suikastinden beri muhalefet üzerindeki baskıda çok büyük artış oldu. Gazetecileri Koruma Komitesi’nin (CPJ) Başkan Yardımcısı Robert Mahoney “Türkiye’de bazın özgürlğü geriledi. Dokunulmazlık basın özgürlüğünde bir kanser gibi. Gazetecilerin işini yapmasını engelliyor. Eğer bir konuyu mahkeme çözemiyorsa basın araştırabilmeli” yorumunu yapıyor.

Yasalar Türkleri koruyor

Hrant Dink davasının sonucundan kimse menun değil. Gözlemciler bazı kilit kanıtların dikkate alınmadığını düşünüyor. Ancak karara ve cinayetin kendisine neden olan asıl unsuru kabulenmek belki daha da zor: Ermenilere karşı kökleşmiş ayrımcılık! Hem Dink’e karşı tehditlerin, hem de bunların görmezden gelinmesinin arkasında bu vardı.

Dink’in ölümünden önce basın, gazeteciyi Türk karşıtı gösteren haberler yaptı. Dink’in Atatürk’ün evlatlık kızının Ermeni olduğunu söylemesi ülkeyi birbirine kattı. Ermeni gazeteci tehditler aldı, Agos’un önünde gösteriler düzenlendi. Türk Ceza Kanunu’nun 216. maddesi sınıf, din, ırka bağlı suçlara 6-36 ay ceza öngörüyor. Ama bu yasa yalnızca Türklere karşı konuşanlar için kullanılıyor.

Nefretin adresi Ermeniler

İnsan hakları aktivisti Özlem Dalkıran üç yıl boyunca internette nefret söylemini araştıran bir internet sitesi için çalıştı. Dalkıran “Türkiye’de nefret söyleminin adresi gündeme göre değişiyor. Ancak iki hedef hep aynı: Kürtler ve Ermeiler. Hrant Dink, Ermeni olduğu için, yüksek sesle konuşan bir Ermeni olduğu için öldürüldü” diyor.

Bilgi Üniversitesi hocalarından Esra Arsan “Türkiye ırkçı bir ülke. Bu davadan sonra bile insanlar Ermenilere karşı slogan atmaya devam edebiliyor. İnsanların bu suikasti neden bu kadar ciddiye aldığını anlayamıyorlar” diyor.

 

 

Kategoriler

Güncel Basın