Kafaları güzelleştiren dergi B:ra

HalkPlajı Fikir Ofisi’nden Rauf Kösemen ve Doruk Yurdesin;“Bira sosyal, tarihsel, çevresel, ekonomik ve demografik pek çok katmanı olan bir içecek” diyor. Bu düşünceyle yola çıklan, bira ve kültürü hakkında her şeyin yer aldığı bir tablet dergisi B:ra! işte karşınızda.

Fatih Gökhan Diler
fgdiler@agos.com.tr

Babası Prusyalı, annesi İrlanda göçmeni olan ABD’li ünlü yazar John Steinbeck, kültürel mirasından ötürü, esaslı bir bira âşığıydı. Steinbeck, zamanında, “His var mı bu âlemde, biranın ilk yudumu gibi tatlı” demiş; biranın o tatlı ilk yudumunu bizlere bahşeden mucizenin adı ise fermantasyon. İnsanoğlunun doğadan gelen bu mucizeyle alakası Sümerlere kadar uzanıyor. O zamanlardan beri, arpayla ilişkimiz bir başka. Ekiyor, yetiştiriyor, hasat ediyoruz ve arpa mayalandıkça biz de mayalanıyoruz. İlk yudumumuz tat veriyor, sonuncusu hafif mayhoş ediyor. Kimimiz esmer, kimimiz sarışın oluyor. Anlayacağınız, hayat feci şekilde biraya benziyor. HalkPlajı Fikir Ofisi’nden Rauf Kösemen ve Doruk Yurdesin de, biranın sadece birahanede olan ya da biranın etrafında dönen muhabbetlerden ibaret olmadığını, aksine, sanıldığından daha geniş bir kültürel arkaplana sahip olduğunu düşünüyor ve “Bira sosyal, tarihsel, çevresel, ekonomik ve demografik pek çok katmanı olan bir içecek” diyorlar.

HalkPlajı Fikir Ofisi böyle düşünür de girişimde bulunmaz mı? İşte karşınızda, bira ve kültürü hakkında her şeyin yer aldığı bir tablet dergisi: B:ra! Keyifle yükleyiniz.

  • “Dünyada asıl sorun, herkesin birkaç bardak geriden gelmesi.”
    Humphrey Bogart

    Biranın dergisi olur mu hiç?

Rauf Kösemen (Genel Yayın Yönetmeni): Evet, olur ama kendini nasıl ifade eder? Aslında mevzu bu soru üzerine çıkmış bir şeydi. B:ra’nın formatı da esasında bu soruya cevaben şekillendi.

Doruk Yurdesin (Yazı İşleri Müdürü): İçeriği oluştururken tabii ki zorlandık. Yurtdışında bira ile ilgili dergiler var; onların avantajı, orada irili ufaklı çok fazla üretici olması. Her şehirde 10 tane yer gezseler, ülkeyi dolaştıklarında ellerinde bir ansiklopediyi dolduracak kadar malzeme olur. Ama işte, kısıtlılıklar insanı farklı bir yaratıcılığa zorluyor; bu durum da bize başka bir şey yapma, bira üretiminden ziyade bir bardak biranın üzerine dönen muhabbeti genişletme şansı verdi ve bunu sayfalara taşıma fikrini ortaya çıkardı. Bu tarz bir içeriği olan bira dergisi görmemiştik. Dünyada bira tarihine odaklanan ve biranın etrafında gelişen kültüre ilişkin böyle bir yayın yok. En azından biz görmedik.

  • Türkiye’de bira çeşitleri gerçekten de az...

RK: Çok sınırlı değil aslında. Bir dosya hazırladık, Türkiye’nin bira vitrinine baktık ve orada 40’a yakın farklı tat tespit ettik. Bunların alt dalları da var. Şişe formu, kutu formu diye bakarsan, toplamda 90’ı geçiyor. Yani ilk başta akla gelmiyor ama Türkiye’de 40 çeşit biranın tadına bakılabilir.

DY: Son tablet sayımızda “Türkiye’de kaç çeşit bira tadı vardır?” diye sorduk örneğin. Genelde 2, 3, 5 gibi cevaplar aldık. Sadece birkaç kişi “30 küsur tane vardır” dedi. Bu bile, bu konuda daha öğrenilecek çok şey olduğunu gösteriyor.

  • Dergiyi biraz anlatır mısınız? Neler var içinde?

RK: Dergi ayda bir, tablet için çıkıyor ve bunlar üç ayda bir derlenerek basılı hale getiriliyor. Matbu dergide seçme makaleler var. Türkiye’de tablet yayıncılığına çok alışkın değiliz, henüz yeni mecralar bunlar. Bu geniş mecraya insanları kazandırabilmek için eskiyi de kullanmak lazım. Zaten tabletin de kendine has bir yumuşaklığı var. İçerik yığamıyorsunuz.

DY: Bu yılbaşından itibaren telefona da geçtik. iPhone’da da bir seçki var artık. Fotoğraf galerisi, videolar ve metinlerin yer aldığı, görsellerin daha ön planda olduğu, daraltılmış bir seçki... Her sayıda bir ‘bira üstadı’ ile röportaj yapmaya çalışıyoruz. Bizim için mekânlar da önemli. Değişik ve mümkün olduğu kadar çeşitli biralar sunan, görselliğini önemli bulduğumuz, bir havası, özelliği olduğunu düşündüğümüz mekânları tanıtıyoruz. Ayrıca, her sayı için, bir arkadaşımız, tarihten eğlence haberleri sayfaları hazırlıyor, sanki olay bugün olmuş gibi hissettiren. Her sayıda ayrı bir dosya konumuz oluyor. Mesela bu ayınki ‘bira altlıkları’ idi. Geçen sayıda da, bira değerlendirme sitelerini ele aldık ve biranın nasıl değerlendirildiğine dair, ufuk açıcı bir dosya yapmaya çalıştık. Bir de ‘Muhabbetli Bira Karnesi’ yayımladık; şu anda raflarda olan ikinci basılı sayımızla birlikte armağan ediyoruz. İçtiğiniz biralara, gittiğiniz mekânlara, hatta yaptığınız muhabbete puan verebiliyor, hangi bardaktan içtiğinizi, sıcaklığını, rengini, köpüğünü vb. işaretleyebiliyorsunuz.

RK: Her sayıda bir yabancı, bir de yerli mekân oluyor. Prag-Ankara, Viyana- Antalya, vs. Ayrıca sokak röportajları var. “Türkiye’nin ilk bira fabrikası nerede, ne zaman kurulmuş?”, “Bira üreticisi olsaydınız markanız ne olurdu?”, “Yanınızda açacak yokken bira şişesini nasıl açarsınız?” gibi sorular soruyor, yanıtlarını yayımlıyoruz. Bunların dışında, filmlerdeki biralı sahneleri konu alan ‘Biralı Kareler’ bölümü var. Örneğin, Heisler diye, aslında var olmayan ama birçok filmde görülen bir bira markası var. Filmlerde kullanılan alet edevatı üreten bir firma üretiyor. Dünyada hiçbir bira markasının belki bu kadar geniş bir ürün yelpazesi yoktur. Böyle konular işliyoruz orada da.

  • Peki, sadece bira temasını mı işliyorsunuz?

DY: Bira temasının dışında bölümler de var, mesela ‘Ahvâl’ bölümümüz var; gezegende o ay cereyan etmiş, manşete çıkmayan ama insanlık tarihi için önemli olabilecek haberleri konu ettiğimiz. Röportajlar da yapıyoruz, bir nefes, değişik bir tat olsun diye. Bazı bölümlerde, ‘bira’ ana tema değil, vesile. Örneğin, “Bira ile iyi gider” dediğimiz konserler, sergiler öneriyoruz. ‘Müzik ve bira’ da bir konu. Diyelim, Frank Zappa’nın, içinde bira geçen bir şarkısı var. Bu bize Zappa üzerine kelam etmek, onu tanıtmak için bahane oluyor. ‘Edebiyatta Bira’ bölümü de böyle. Örneğin, bir arkadaşımız, Dickens’ın doğumunun 200. yıldönümü şerefine, Londra’da Dickens’ın gittiği ya da romanlarında geçen pub’ları gezdi, onu yazdı.

 

 

“Bir birası
ve havayolu olmayan yere ülke demem.”


Frank Zappa


Türkiye’de güzel bira içiyor muyuz?

RK: Önemli olan biranın tazeliği, ben aynı bira markasını farklı yerlerden içtim, normalde şişeden içmeyi tercih etmem ama doğru doldurulmuş bir bira çok hoş oluyor. Türkiye’dekiler sonuçta yaygın satılan biralar. Bunun belli bir ekonomisi, bir fiyat baremi var, o yüzden çok yüksek kalite farkları beklememek lazım, ama iyi sunulduğunda çok iyi biralarımız var. Gurme tipi biralar değil tabii. Sofra şarabı gibi… Türkiye’de üretilen gurme tipi biralar da iyi fakat burada böyle şeylere talep yok.

Asıl mesele, şu an kitle tüketiminde kullanılan bira yaygın bir şekilde Avrupa’da da ve Akdeniz’de de lager, altın sarısı olan. Hepsine bakarsanız İtalya’nın en çok satan birasına mesela Türkiye’deki muadili ile arasında çok lezzet farkı göremezsiniz. Biz o kategorinin iyi biralarından içiyoruz. Onun sınırı belli. Tüketici daha iyi bira talep etse yapacak ortam da imkân da var.

DY: Çeşit artışı var. Talep de zorluyor, durup dururken üç tane sifon koymaz adamlar, talep var diye, bu da üreticileri zorlayan bir şey o yüzden de birada çeşitlilik arayanlar açısından hayırlı bir şey. Lagerlere baktığımız zaman hepsinin farklı bir tadı var gerçekten daha da artacak ve insanlar yavaş yavaş dikkat etmeye başlayacak.

Türkiye’de bira kültürü sandığımızdan fazla

DY: Türkiye’de bira ve kültürü ile ilgili derinlemesine bilgi sandığımızdan fazla var, çok yaygın değil tabii ki ama genel olarak Türkiye’de insanlar bira içmeyi seviyorlar. İçki içen insanlar bira içmeyi de seviyor. Sadece diğerlerine göre daha ucuz olduğu için değil, sevdiği için bira içmek isteyenler var. Dünyada da böyle bir mevzu bira… İnsanlar biriyle 5 dakika muhabbet edeceği zaman gel sana bira ısmarlayayım der, maddi olarak geri vermesi de kolaydır ve kolay da bir muhabbet açacağıdır.

RK: Türkiye’de sadece bira uzmanı olan, bira hakkında yazan, çeşitli şirketlere danışmanlık yapan, blog sahibi, dünyayı gezen, gezdiğini yazan vs. 30-40 kişilik bu meselenin farklı taraflarına kafa yoran ilginç bir grup var.

Biz takip ediyoruz, 20-24 kişilik bir grup oldular, bira koleksiyoncuları… Biralı malzeme, altlık, şişe, etiket, duvar panosu vs. ne bulurlarsa biriktiren insanlar…

DY: Hem de bu işi dünya çapında yapıyorlar. Gidiyorlar hayatınızda duymadığınız yerlerden malzeme kovalıyorlar. Piyasası da var 3 Afrika altlığı bir Avrupa şişesi vs. Çok enteresan hikâyeleri olabiliyor.

RK: Bir kültür nüveleri var, sahiplenilip üstüne gidilirse bir kültüre dönüşme şansı da fazlasıyla var, biz de bunun için çabalıyoruz.

Bira günlük tüketilen bir şey… Günlük tüketilen bir şeyin de felsefesi olmaz diye düşünülüyor. Esasında kültür günlük hayatta oluşur, üretilir. Üstüne çok düşünmeden gerçekleşiyorsa gerçekten orada kültürel bir karşılık vardır, kendinden bir şeydir. Bir şişe vardır sen göre göre ona alışırsın.

Kategoriler

Güncel Yaşam