Michelin Ahramyan’ın ‘Cennetten Üç Elma Düştü’ kitabını filmleştireceğini açıklayan oyuncu ve film yapımcısı Sona Tatoyan, projesiyle ilgili olumlu tepkilerin yanı sıra Diaspora'nın bir kısmından sert tepkiler aldığını da ifade ediyor. Tatoyan, Radikal'den Ezgi Başaran'ın gerçekleştirdiği röportajda 1915 Ermeni Soykırımı hakkında Schindler'in Listesi gibi bir film yapacağını açıklamıştı.
Tatoyan, 1915'te yaşanılan tüm kötülüklerin içerisinde iyi örnekleri de barındıran bir film yapmak istediğini belirtiyor.
Ezgi Başaran'ın Sona Tatoyan'la Radikal için gerçekleştirdiği röportajın yankısı niteliğindeki yazısı şöyle;
Sona Tatoyan’ı artık tanıyorsunuz. Yaklaşık 3 hafta önce onunla yaptığım röportaj ‘Sona’nın 3 zorlu yüzleşmesi’ başlığıyla Radikal’in manşetindeydi. Küçük bir hatırlatma yapayım: Amerikalı bir Ermeni olan Sona, aynı zamanda bir oyuncu ve film yapımcısı. Michelin Ahramyan’ın ‘Cennetten Üç Elma Düştü’ kitabını filmleştiriyor. 1915’te yaşanan katliamı ‘insanın neye kadir olduğunu gösteren’ bir pencereden anlatmayı istiyor. Filmin senaristi Jose Rivera, yönetmeni Shekhar Kapur. Sona, bana hikâyesini birkaç katmanlı şekilde anlatmıştı. 1915’le nasıl yüzleştiğini, Amerikalı bir
Ermeni olarak Halep’teki ailesinin yanına gittiğinde neler yaşadığını, Türkiye’ye olan öfkesini ve bu öfkeyle nasıl başettiğini… Röportaj yayınlandıktan sonra son derece olumlu tepkiler geldi. En azından ben öyle sanıyordum. Meğer Sona için durum biraz daha farklıymış. Ermeni diyasporası röportajın bir bölümünü ya yanlış anlamış ya da yanlış yorumlamış.
* *
Şöyle demişti Sona röportajda: ‘Türkiye soykırım vardır ve özür dileriz derse ferahlarım. Ama bir Ermeni olarak Türkiye’nin “Soykırım vardır” demesine ihtiyacım yok. İşte diyasporaya bunu anlatmaya çalışıyorum. Onlar illa bu cümleyi duymak için direterek Türkiye devletini daha da güçlü bir konuma itiyorlar. Çünkü aslında ne demiş oluyorlar: ‘Sen soykırım oldu demeden, ben iyileşemiyorum.’ Ermeni diyasporası böyle bir film yapmaya giriştiğim için beni kınıyor neredeyse. “Türkiye’yle barışmaya çalışman utanç verici” diyorlar. Eminim Türkler de soykırım gerçeğini anlatmaya çalıştığım için beni kınayacak. Ama tam bu yüzden bu filmin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ermeni soykırımının Schindler Listesi’ni yapacağım. Kötüler kadar iyiler de olacak. Canavarlar kadar, komşularını kurtarmak için kendilerini tehlikeye atan iyi kalpli insanlar da. I. Dünya Savaşı döneminde Türklerin, Ermenilerin, Kürtlerin yani Anadolu’nun hikâyesi bu.’ İşte bu bölümdü bazılarının canını sıkan. Çünkü Sona’nın bu sözlerinden sanki 1915’te yapılanların unutulması gerektiğini söylüyormuş anlamı çıkarmışlar. Halbuki tam tersiydi durum. ‘Ermeni soykırımı üzerine film yapan bir insan olarak bu bana nasıl söylenir anlamıyorum. Ben asla unutmakla ilgili birşey söylemedim ya da önermedim’ diyor Sona.
* *
Ve benden bir düzeltme yapmamı istiyor. Sona’nın sözlerini sizlere ve ona haksız yere saldıranlara iletmek borcumdur. Buyrun: ‘Diyasporanın büyük bölümü böyle bir film yapıyor olmamdan dolayı heyecan duysa da, bana saldıran bir kısım insan da var. Ki onlar, Anadolu’nun çoğulcu yapısını kabullenemeyenler. Onlar öfkeye saplanmışlar ve bu konuda en ufak bütüncül yaklaşımı zayıflık olarak görüyorlar. Bu nedenle üzüntü duyuyorum. Fanatizm ve milliyetçilik hem Ermeni hem de Türk tarafı için çözümü zorlaştırır.’