İnsan Hakları Derneği (İHD), Samatya’da son iki ay içinde yaşanan saldırılar hakkında hazırladığı raporu bugün açıkladı. İHD, saldırıların ırkçı saiklerle işlendiğine dikkat çekerek soruşturmanın genişletilmesini istedi.
İHD İstanbul Şubesi, Samatya’da 22 Ocak Salı günü Sultan Aykar’ın saldırıya uğramasının ardından semtte incelemeler yaparak hazırladığı raporu açıkladı. Şube binasında düzenlenen basın toplantısında konuşan İHD yöneticisi Meral Çıldır, şunları söyledi:
“Saldırı kurbanlarının ortak noktaları yaşlı, kadın ve Ermeni olmalarıdır. Esas amacın gasp ve hırsızlık olmadığı görülüyor. Çok kolay etkisiz hale getirilebilecek yaşlı ve güçsüz insanlara ağır şiddet uygulanması bunun bir göstergesidir.”
İçişleri Bakanlığı’na konuya ilişkin bir rapor sunacaklarını belirten Çıldır, sözlerine şöyle devam etti: “Maritsa Küçük cinayetine ilişkin soruşturma şeffaf yürütülmelidir. Adalet Bakanlığı ile koordinasyon halinde adımlar atılarak dosya üzerindeki gizlilik kararı kaldırılmalıdır. Olayın faillerini bulmakla sınırlı kalınmamalı, bağlantıları da mercek altına alınmalıdır. Irkçılığı suç sayan bir yasa çıkarılmaldır” diye konuştu.
Samatya’daki Rum kilisesi de taşlı saldırıya uğradı
Toplantıda bir gazeteci, Sultan Aykar’ın darp edildiği gün Samatya’da bulunan Rum kilisesine yönelik taşlı saldırı gerçekleştiğini dile getirdi, “Konuyla ilgili olarak Türkiye Ermenileri Patrikhanesi yatkilileri, konuyu nefret olarak değerlendirmediklerini söyledi, Ekümenik Patrikhane’den de yanıt alamadım” dedi. Bunun üzerine İHD Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon üyesi Ayşe Güneysu şu cevabı verdi;
“Kiliselerin çok haklı olarak endişleri var. Samatya’da da durum öyle. Olayları gizleyerek, olayların üzerini kapatarak kendilerine güvende hissetmeye çalışıyorlar ama bizim de bunca yıllık deneyimimiz ve hassasiyetlerimiz var.”
Nor Zartonk’tan Arno Kalaycı’da yaşananların aksi ispat edilene kadar birer nefret suçu olduğunu ve saldırılar ile Ermeniler üzerinde korku salınmaya çalışıldığını söyledi.
Samatya’da korku hâkim
Raporda, Samatyalılarla yapılan görüşmelerde dile getirilen kaygılara yer verildi;
“Yaşlılarımızı yalnız bırakmak istemiyoruz. Çok tedirginiz, çok korkuyoruz.”
“Ermeni sözcüğü küfür olarak kullanılıyor. Ermeni sözcüğü küfür olarak kullanılmaya devam ettikçe, saldırı ve cinayetler de devam edecektir. Bugün 80’lik insanlar, yarın 30’luk, 40’lık insanlar. Bizim adımız küfür yerine kullanıldıkça bunların sonu gelmeyecek.”
“Bir kişi, bir Mustafa’yı, Osman’ı, Ahmet’i öldürürse katil olur, cezaevine girer ve orada da katil muamelesi görür. Ama bir kişi bir Hagop’u, bir Haçadur’u öldürürse kahraman olur, cezaevinde de kahraman muamelesi görür. Arada böyle bir fark var.”
“Bugün İstanbul’da Ermeni nüfusu, toplam nüfusun binde birinin altında. Ama Ermenilerin bir suça kurban gitme oranı, bunun tam tersine çok yüksek.”
“Ben vatandaş olmak istiyorum. Devlet dairelerinde çalışmak istiyorum. Beni hâkim yapsınlar, savcı yapsınlar, vazgeçtim, çöpçü yapsınlar. Eşit vatandaş olayım yeter.”
“Bir tinerciyi bulup çıkaracaklar, işte suçluyu bulduk diyecekler. Sağ olsunlar, var olsunlar ama bu cinayet ve saldırıların ardındaki duygu ve dürtüleri açıklamayacak.”
“Malatya katliamından ağızları yandı, öldürülenlerin ne şekilde öldürüldüğü bir anda bütün kente yayıldı ve gizlenemedi. Aynı hataya düşmemek için Maritsa Yaya’nın cesedinin ne şekilde bulunduğunu gizlemek istiyorlar.”
İnceleme sonucunda rapora yansıyan sonuçlar ise şöyle;
- Samatya’nın Ermeni halkı bir saldırıyla karşı karşıyadır. Bir toplumun ve bireylerinin en hassas noktası güçsüz, ilgi ve yakınlığa ihtiyaç duyan aile büyükleridir, yaşlılarıdır. Samatya’nın Ermeni halkı en zayıf, en incitici, kendisine en ağır gelen, en hassas yerinden vurulmaktadır. Adeta Ermenilere, “Yatağınızda ölemeyeceksiniz, yatağınızda ölmenize izin vermeyeceğiz” denmektedir.
-
İşlenen cinayet salt öldürme ya da gasp kastıyla açıklanamayacak bir şiddet içermektedir. Semt sakinlerinden birebir duyduğumuz, polisin ihtimaller arasına aldığı herhangi bir ‘aile içi cinayet’ vakasıyla bağdaşmayacak bir acı çektirme güdüsü, bedensel bütünlüğe yönelik uzun süreli şiddet içermektedir.
-
Samatya’nın Ermeni halkı tedirgindir. Resmi sayılabilecek görüşmelerimiz sırasında cinayetin ve saldırının adi bir kriminal vaka olduğuna inandıklarını söylemelerine rağmen, daha dolaylı görüşmeler ve sohbetler sırasında, açıkça ifade edilmese bile, cinayetin Ermeni kimliğine yönelik ırkçı bir nefret saiki de taşıyabileceği duygusu kendini hissettirmektedir. Kilisedeki cenazede bir kadının sorumuza ilk cevabı, “Bunun ırkçı bir cinayet olduğunu düşünüyoruz” olmuştur.
-
Samatya’nın Ermeni halkı, sorulduğunda çok net ve ısrarlı bir şekilde emniyet güçlerine güvenlerinin tam olduğunu söylemektedir. Özellikle konuyla ilgili cinayet masası ekiplerinin ne kadar özveriyle, gecelerini gündüzlerine katarak çalıştıklarını dile getirmektedirler.
- Emniyet güçlerinin bazı bakımlardan anlaşılabilecek nedenlerle olayın üzerine gizlilik perdesi örtmesinin korkuları azaltma/giderme bakımından yararlı olabileceği düşünülebilir; ancak şeffaflık her zaman daha fazla güven vereceğinden, bu gizlilik, aileye yapılan tembihler, daha da derin bir tedirginlik ve bilinmezliğe yol açmaktadır.
(agos.com.tr)