Mutlu Tönbekici: Öz yıkım

Mutlu Tönbekici Vatan Gazetesinde çıkan 25 Ocak Çarşamba tarihli yazısında, Sözcü gazetesinin attığı “Ermeni Soykırımı olmamıştır” manşetini eleştiriyor. Tömbekici Türkiye'de sadece Ermeni değil, Yahudi, Rum, Süryani, Yezidi, komünist, solcu soykırımlarının da yapıldığını söylüyor.

Öz Yıkım

Sözcü Gazetesi “Ermeni Soykırımı olmamıştır” diye manşet atmış.

Aklınca Fransa'ya kafa tutuyor.

Ama haklı!

Cümle şöyle olmalıydı: “Türkiye'de sadece Ermeni soykırımı olmamıştır. Türkiye'de Ermeni, Yahudi, Rum, Süryani, Yezidi, komünist, solcu soykırımı DA yapılmıştır. Son olarak da Kürt soykırımı yapılmaya devam ediyor.”

Manşet böyle olmalıydı.

Tarihçi Ayşe Hür, geçen pazar Taraf’taki köşesinde güzel bir liste vermiş. Yıl yıl Türkiye’deki Hıristiyan azınlığa devlet eliyle yapılan her tür hukuk, anayasa, insan hakkına aykırı uygulamaları. Bir üç beş hadiseden söz etmiyorum. Koca ve utanç verici bir liste. (http://www.taraf.com.tr/ayse-hur/makale-cumhuriyet-in-azinlik-raporu.htm)

Bildiğin Nazizm. İttihat ve Terakki ideolojisi, Cumhuriyet ile aynen devam etmiş.

Türkiye’de Türk ve Müslüman olmayanlar çok sistemli bir şekilde “kurutulmuş”.

Naziler on yılda 6 milyon “vatandaşını” öldürdü, biz ise 90 yılda 3 milyon vatandaşımızı türlü ezalarla yok etmişiz. Öyle gizli saklı falan da değil. Kanunlar çıkmış, işlerinden atılmışlar, malları ellerinden alınmış, toplama kamplarına taş kırmaya yollanmışlar, üzerlerine yağmacılar, tecavüzcüler, katiller yollanmış, Türkçe dışında bir dil konuşmaları yasaklanmış, hâlâ kalmaya çalışanlar ise bir gecede sınır dışı edilmişler. Basın da (her zamanki alçaklığıyla) destek vermiş. İnsanları küçük düşürmüş, türlü kepazeliklerle itham etmiş, kamu desteği oluşsun diye elinden geleni yapmış. 1938 Erzincan Depremi için yurtdışından yardım yollayan Yahudilerle bile alay edilmiş, yardımların altında çapanoğlu aranmış.

Son kurşun da Hrant Dink’e. Yargı, daha önce olduğu gibi yine “devlet politikasına” destek çıktı. Münferit, basit, ciddiye alınmaması gereken bir hadise haline getirmeye çalıştı.

Radikal Gazetesi’nden Ezgi Başaran’ın evvelki gün yayınlanan İshak Alaton röportajını okumanızı şiddetle tavsiye ederim. Lefter’in ölmeden önce Varlık Vergisi’yle ilgili Nebil Özgentürk’e (kamerayı kapattırdıktan sonra) söylediği acı dolu sözler üzerine Ezgi, Alaton’la röportaja gidiyor. Yaşlı başlı adam 1942 Varlık Vergisi’yle ailesinin nasıl çökertildiğinden söz ettikten sonra (babasının 15 bin liralık mal varlığına 64 bin liralık vergi konulmuş) bize hiç bilmediğimiz kardeşinden de söz ediyor. 1955’de İTÜ’de asistan olan kardeşi Bonjour Alaton, tümüyle hükümetin işi olduğu hiç kuşku götürmeyen 6-7 Eylül olaylarına şahit olmuş. Üniversite’den çıkıp kitap almak için İstikal Caddesi’nde yürürken, otobüslerle başka mahallelerden getirilen yağmacıların iki gün boyunca gayrımüslimlerin malına ve canına kast edişlerine, sığınmak zorunda kaldığı bir apartmanın girişinde tanık olmuş. Türkiye için faydalı belki bir profesör olabilecekken, o yolda ilerlerken, Türkiye onun için, içindeki ağabeyiyle birlikte bitmiş. Ertesi hafta İsveç'e gitmiş ve bir daha hiç gelmemiş.

Bugün Türkiye’de 120 bin Yahudi'den sadece 21 bini kalmış. Mübadele sonrası Lozan Anlaşması gereği kalma hakkı olan 120 bin Rum’dan sadece 1200 kişi. Bir buçuk milyon Ermeni’den ise sadece 30 bin.

Bu yazıyı okurken diğer gazetelerin manşetlerine bakıyorum “Ermeni soykırımı yoktur”... “Satan (Şeytan) Sarkozi”...

Yok ya! Bu kök kurutma değildir de nedir?

Ama onların değil kendi kökünü.

Yazının başında şunu dedim: Türkiye’de Ermeni, Yahudi, Rum, solcu soykırımı da yapılmıştır.

1955’deki 6-7 Eylül olaylarının sorumlusu diye kimi içeri aldılar dersiniz?

Aziz Nesin ve arkadaşlarını!

Bir taşla iki “istenmeyen”. Gayrimüslim ve komünist. Ne güzel oyun değil mi? Solcuların da kökü başarıyla kurutuldu netekim.

Bakın Diyarbakır’da yüzlerce ceset çıkıyor ortaya bugünlerde. Devlet eliyle öldürülmüş Kürt vatandaşlarının gizlice gömülmüş cesetleri.

On binlerce olduğu iddia ediliyor. 17 bin kayıp var zira memlekette.

Bir gece evlerinden alınan bir daha haber alınamayan 17 bin insan.

Hepsi çıkacak elbette ortaya.

Ne uğruna oldu bütün bunlar? Ne uğruna kaybettik biz bu insanlarımızı?

Ne geçti elimize?

Böyle yaptık da dünyanın en mükemmel, en müreffeh, en yaşanılır, en yaratıcı, en zengin, en akıllı ülkesi mi olduk? Başımız göğe mi erdi?

Kimse kalmadığı için kendinin soykırımını yapmaya devam eden ruh hastaları ülkesi olduk sadece ve sadece.

 

Kategoriler

Güncel Basın

Etiketler

Mutlu Tönbekici