Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmeleri değerlendiren Murat Karayılan, “Bu görüşme ve diyalogların Kürt sorununda bir çözüm sürecine dönüşüp dönüşmeyeceği ancak önümüzdeki günlerde anlaşılacaktır. Şimdilik bir istişare durumundan söz edilebilir. Yeni bir süreç için daha fazla veriye ihtiyaç vardır' dedi.
İmralı’da bir görüşme sürecinin başlamasını doğru bir tutum olduğunu belirten Karayılan, “Önemli olan önce devletin ne yapacağıdır” dedi.
Karayılan’ın Fırat Haber Ajansı’na yaptığı açıklamalar özetle şöyle;
“Hem Oslo-İmralı sürecinde, hem de şimdi devletin bizden istenen şey silah bırakmak değil, silahlı güçlerimizin Türkiye sınırlarının dışına çıkarılmasıdır. Kasım ayından bu yana görüşmeler yapılıyor. Çözüm sürecinin gelişmesi için pratik adımlar atılması gerekiyor. Çok büyük ciddiyete ve sorumluluğa ihtiyaç var. Tekrardan birtakım hesaplar çerçevesinde oyalama taktikleri geliştirerek Kürt sorununun çözümünü değil de PKK’nin çözülmesini hedeflemeye dönük amaçlar güden politikalar geliştirilirse yazık edilmiş olur.
'Olumlu yorumlayacak pek veri yok'
Şimdi eğer Başbakan ve AKP hükümeti gerçekten Kürt sorununu çözmeye karar vermişse, elbette ki bu süreç demokratik çözüm sürecine dönüşebilir. Fakat bu konuda olumluya yorumlanacak pek fazla veri yoktur. Pratikte yaşanan yansımalar yeni bir karara gittiği yönünde herhangi bir izlenim bırakmıyor. Yakından izleyen tüm çevreler bunu bilmektedirler.
Bununla birlikte ilk adımı devletin atması lazım. Madem devlet ve hükümet Türkiye’nin bu temel sorununu çözme kararı almışsa ve çözecek olan kendisiyse, evvela pratik bir adım atmalı ve bununla birlikte çözüm projesini ortaya koymalıdır. Yani çözmek istiyor da, nasıl çözmek istiyor, projesi nedir? Böyle bir proje ortaya konulmadan sağlıklı bir tartışma, diyalog ve müzakere zemini oluşamayacağı gibi herhangi bir çözüm stratejisi de geliştirilemez. Sürekli entegre stratejisinden söz ediliyor ama bunun ne olduğunu açıklayan kimse yok. Yani Türk devleti Kürt sorununda çözüm için ne gibi adımlar atmayı düşünüyor? Bunu, Kürt tarafı olarak biz bilmek istediğimiz gibi, kamuoyu da bunu bilmek istiyor.
'Devlet kararlıysa karşılıksız bırakmayız'
Dolayısıyla eğer devlet gerçekten ciddi bir kararlaşma düzeyini yaşamış ve bu anlamda adım atacaksa biz bunu karşılıksız bırakmayız. Fakat görünürde devletin böyle bir kararlaşmayı yaşadığı yönünde hiçbir belirti yoktur.
Şimdi bölge kaynıyor, silahlanma her tarafta gelişiyor. Sivil-sıradan insanlar bile, Suriye’de, Irak’ta, Kürdistan’da ve Ortadoğu’nun hemen her yerinde silahlanıyor. Bu konuda böylesine devindirici gelişmeler yaşanırken, PKK’nin silah bırakmasını tartışmak kolay değildir. Bu güçlerin devletin tutarlılığına ilişkin ikna edilmesi gerekmektedir. Öcalan’ın İmralı Tecrit Sistemi altında bulunduğu sürece sen devletin tutarlılığına ilişkin, tek bir kişiyi bile ikna edemezsin. Bu konuda evvela Öcalan’ın pozisyonu değişecek, serbest hareket etme koşulları oluşacak. Ardından BDP'lilerle görüşmüş olması ve görüşebilmesi elbette ki çok önemli. Bu, siyasi yapının iknası ve çalışmaları için gereklidir. Ancak esas önemli olan silahlı güçlerdir. Bunun için bizim direk Öcalan’la diyalogda olmamız gerekiyor.
'Öcalan bütün Kürt hareketlerinin önderidir'
Öcalan’la diyalogun başlatılmış olması çok önemli ve isabetli bir girişim olduğunu dile getiren Karayılan şunları söyledi:
“Çünkü Önder Apo, bu hareketin ve Kürt Özgürlük Mücadelesi diye tanımladığımız, onun illegal-legal bütün bileşenlerinin kabul ettiği bir Önderliktir. Dolayısıyla devletin oradan işe başlaması çok doğru, çok isabetli ve yerinde bir tutumdur. Ama öyle bir kamuoyu yaratılıyor ki, sanki top İmralı’ya atıldı ve oradan gelecek cevaba göre her şey hallolacak. Burada önemli olan önce devletin ne yapacağıdır. Ama biz bunun da öyle bir taktik yaklaşım olarak geliştirildiğini görüyoruz. Bizzat Başbakan ve ardından danışmanı açıkladı; görüşmelerin olduğunu belirttiler. Evet, görüşmeler var ama sizin bu konudaki çözüm projeniz nedir, Allah için ona ilişkin de birkaç cümle söyleyin. Ama çözüm projelerinin ne olduğuna dönük herhangi bir şey ortaya konulmuyor. Önder Apo bir halkın lideridir ve siz bu halkın esaretten kurtulması için bir ciddiyet ortaya koymazsanız tabii ki o karar vermez. Ama böyle bir adım atma için zorlayıcılık doğru değildir. Bir kere bu konuda hükümetin tutumu, daha net ve çözümleyici olmalıdır. Ancak mevcut durumda adeta, “işte biz görüştük, çözüm gelecek” diyorlar. Hayır, görüşme çözüm için ilk yapılacak şey. Bu doğru. Ama senin de atacağın adımlara ihtiyaç vardır. Bu temelde ilk atılacak olan adım Önderliğin İmralı’daki pozisyonunun değiştirilmesidir. İlk adımı soruyorsunuz, ilk adım bu olabilir. Ve zaten sürecin ilerlemesi için de buna kesinlikle ve kesinlikle ihtiyaç vardır. “
”Bizim direkt önderlikle diyalogta olmamız lazım”
Karayılan açıklamasının devamında; “Şimdi bölge kaynıyor, silahlanma her tarafta gelişiyor. Sivil-sıradan insanlar bile, Suriye’de, Irak’ta, Kürdistan’da ve Ortadoğu’nun hemen her yerinde silahlanıyor. Bu konuda böylesine devindirici gelişmeler yaşanırken, PKK’nin silah bırakmasını tartışmak kolay değildir. Bu güçlerin devletin tutarlılığına ilişkin ikna edilmesi gerekmektedir. Önderlik İmralı Tecrit Sistemi altında bulunduğu sürece sen devletin tutarlılığına ilişkin, tek bir kişiyi bile ikna edemezsin. Bu konuda evvela Önderliğin pozisyonu değişecek, serbest hareket etme koşulları oluşacak. Ardından BDP'lilerle görüşmüş olması ve görüşebilmesi elbette ki çok önemli. Bu, siyasi yapının iknası ve çalışmaları için gereklidir. Ancak esas önemli olan silahlı güçlerdir. Bunun için bizim direk Önderlikle diyalogda olmamız gerekiyor. Sadece yönetimle değil, geniş komutanlık kademesi ve savaşçı yapısının ikna edilmesi sorunu vardır. Dolayısıyla eğer devlet ve hükümet gerçekten çözümde samimiyse önce Önderliğin önünü açması gerekiyor. Önderliğimizin de dediği gibi, “havuz var, içinde su yok, bana yüz diyorsunuz. Nasıl yüzerim?” Aynen durum odur. Madem Önderliğimizin önemli bir aktör olduğunu belirtiyorlar -ki bu doğrudur- o zaman önünü açmanız lazım. Evvela devletin atacağı adım bu olmalı. Çözüm için bu gereklidir. Bu konuda sadece DTK'lilerin Önder Apo ile görüşmesinin sorunu çözeceği düşünülüyorsa yanlıştır. Elbette ki siyasi alanın sürece dahil edilmesi çok önemli ve gereklidir. Görüşen heyetin aracı gibi bir rol üstlenmesi düşünülebilir ki bu da uygundur. Mevcut heyet içerisindeki insanlar güvenilir insanlardır. Ancak savaşçı yapının ikna edilmesi ayrı bir olaydır, bizleri de aşan bir durumdur. Bu nedenle Önderliğin İmralı'daki pozisyonu hakkında bir değişiklik yapılmadan ve Önderliğin bir biçimde doğrudan ilişki kurma olanakları yaratılmadan sonuç alınabileceğini sanmıyorum. Kesin sonuç alınmak isteniliyorsa, böyle bir durumun gerekliliği anlaşılmalıdır. Atılacak ilk adım bu çerçevede, yani serbest hareket etme olanaklarının yaratılması biçiminde formüle edilebilir' dedi.