Türkiye’deki Ermeni vakıflarını çok bulan, Ermeni okullarının nasıl denetlendiğini merak eden ASİM-DER Başkanı Göksel Gülbey’in endişelerini Vartan Estukyan giderdi. Estukyan, Türkiye’de azınlık olmanın ne anlama geldiğini yazdı.
Uluslararası Asılsız Ermeni İddialarıyla Mücadele Derneği (ASİM-DER) yöneticileri, Iğdır İl Milli Eğitim Müdürü Dinçer Ateş’i makamında ziyaret etmişti. |
VARTAN ESTUKYAN
estukyan@gmail.com
Ermeni’nin küfür olarak kullanıldığı, ‘Ermeni’ denince kollarında kaşınma hisseden insanların var olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Bunun son örneğini hafta başında yaşadık. Sosyal medya kullanıyorsanız eğer, Asılsız Ermeni İddialarıyla Mücadele Derneği (ASİM-DER) Başkanı Göksel Gülbey’in geçen hafta kişisel twitter hesabından yazdığı bazı twitleri görmüşsünüzdür muhakkak. Görmediyseniz de söyleyeyim, zat-ı muhterem, İstanbul’daki Ermeni okul ve vakıflarının adres ve telefon bilgilerini 600 küsur takipçisiyle paylaşarak zaten diken üstünde yaşayan İstanbul Ermeni toplumunu iyice hedef haline getirdi.
‘Bu kadar Ermeni vakfına ne gerek var?’
Kendisiyle yaptığım telefon görüşmesinde, attığı twitlerde herhangi bir art niyet olmadığını iddia etse de, Gülbey, galeyana gelmeye dünden razı bir toplumlu ülkede yaşadığımızı çok iyi biliyor. İçişleri Bakanlığı’yla görüştüğünü söyleyen Gülbey, bakanlık yetkililerine “Bu kadar Ermeni vakfına gerek var mı?” diye sormuş. Şu an toplamda 50 küsur Ermeni vakfının bulunduğu Türkiye’de, bundan 100 yıl öncesine kadar yüzlercesinin olduğundan bihaber olsa gerek Göksel Bey.
Sevgili Başkan bununla da yetinmeyip Milli Eğitim Bakanlığı’na dilekçe yazarak, Ermeni okullarının MEB tarafından denetilip denetlenmediğini, okullarda hangi kitapların okutulduğunu sorma gereği hissetmiş. Göksel Bey’i aydınlatayım. Kürtlerin anadillerinde eğitim göremediği bir ülkede, Ermeni ve Rumlar her Pazartesi ve Cuma İstiklâl Marşı’nı söylemek, hafta içi her gün ise Andımızı okumak zorunda.
Bizler her gün anadan babadan Ermeni olmamıza rağmen ‘Ne Mutlu Türk’üm Diyene!’ diyor, pencereden bizi izleyen yaşlı teyzelerin alkışlarını duyunca da iyi bir halt ettiğimizi düşünüyorduk üç gramlık beynimizle. Çocuğuz, nereden bileceğiz? Göksel Bey’in bir diğer endişesi olan ‘Bu çocuklar hangi kitapları okuyor?!’ kısmına da değinelim. Biz, ilkokul birinci sınıftan lise son sınıfa kadar Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanan ve yayımlanan kitaplarda ‘eğitimimizi’ alıyor, tarih kitaplarında Ermenilerin Türkleri nasıl sırtından vurduğunu okuyoruz.
Yani diyeceğim odur ki Göksel Bey, siz hiç merak etmeyiniz. Bizim okullarımızın isimlerinde ‘Ermeni’ yazdığına da aldırış etmeyiniz. Zira hem sağ olsun Milli Eğitim Bakanlığı’mız bizlere her gün ant içirerek Türklüğe sadakatimizi sınıyor, hem de okumayanımız varsa uyarılalım diye Türk müdür başyardımcısı atayarak bunu kontrol ediyor.
Sözde Ermenistan toprakları
Göksel Bey, ayrıca kendisini ‘sözde Ermenistan toprakları olan ‘İrevan Hanlığı’ döneminde Türkiye’ye göç etmiş bir ailenin oğlu’ olarak tanıtıp, “Ermenistan Türklerindenim” diyor. Memnun oldum, ben de Anadolulu Ermenilerdenim. Tıpkı benim gibi anası babası Sivas’tan, Erzurum’dan, Kayseri’den ve daha nicelerinden göç eden Anadolulu Ermeniler gibi.
Sözü fazla uzatmadan, Göksel Bey’i bu yaptığı insanlık dışı davranışından ötürü kınıyor, kendisine mücadelesinde başarılar diliyorum.