Alevi kurumlarının, Suriye’de sivil Alevilere dönük gerçekleştirilen saldırıları kınamak için İstanbul’da bulunan Suriye Başkonsolosluğu önünde eylem yapmayı planlıyordu. Ancak Başkonsolosluğa giden yollar polisler tarafından kapatıldı. Dernekler Başkonsolosluk yakınında basın açıklaması yaptı.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Başkonsolosluk’a giden yolları kapatarak girişlere izin vermedi. “Güvenlik tedbiri” gerekçesiyle yapılan uygulama nedeniyle eylem, başkonsolosluğa uzak bir noktada, Demokrasi Parkı’nın önünde gerçekleşti.
Çok sayıda Alevi kurumu ve siyasi parti temsilcisinin yanı sıra yurttaşların da destek verdiği eylemde, basın açıklamasını Alevi kurumları adına Sevim Yalıncakoğlu okudu. Suriye’deki katliamın görmezden gelindiğini söyleyen Yalıncakoğlu, şu açıklamayı yaptı:
“Suriye’de, 8 Aralık 2024’de gerçekleşen yönetim değişikliğinden sonra, Alevilere yönelik sistematik ve bilinçli bir katliam sürüyor.
8 Aralık’tan bu yana, İdlib, Humus, Hama ve Lazkiye kırsalında Alevi köyleri kuşatma altında, halk ölüm tehdidiyle yüz yüze. Camilerden yapılan anonslarla özellikle Alevi halkı hedef gösterilirken, saldırılar doruk noktasına ulaşmış durumdadır. Kaçırılan kadınlar tecavüz tehdidiyle sindirilmekte, gençler işkence edilerek kaybedilmekte, köyler yakılıp yıkılmakta ve faili meçhul cinayetler sıradanlık kazanmıştır.
Bu bir soykırımdır. Bu zulmün failleri bellidir! Bugün Suriye’de, Alevi köylerinde, sadece bu çetelerin eli kanlı militanları değil, onları besleyen, onlara lojistik sağlayan, siyasi zemin açan tüm devletler de sorumludur.
Soruyoruz buradan; Türkiye, bu katliamların neresinde? Basının Colini’yi “istikrar figürü” olarak sunması gerçeği çarpıtmaktan başka bir şey değildir. Başından beri Türkiye ve emperyalist güçlerin bölgedeki işbirlikçilerinin desteklediği HTŞ iktidarı, katil HTŞ ve işbirlikçi AKP desteğiyle, bu katliamların faillerine göz yummaktadır. HTŞ ve benzeri örgütler, yıllarca Türkiye sınırlarından serbestçe geçiş yapmıştır.
Suriye’deki “güvenli bölge” politikaları, “Esad artıkları söylemleri” aslında Alevileri ve diğer azınlıkları hedef alan bir etnik temizlik planıdır. Bölgedeki askeri ve istihbari unsurlar, bu çetelerin hareketlerini desteklemekte, Suriye’nin parçalanmasını derinleştirmektedir.
Medya ve uluslararası kurumlar, bu katliamları görmezden geliyor, emperyalist propaganda makinesiyle gerçeği çarpıtıyorlar. Alevi halkının yaşadığı zulümden bahsedenler ya susturuluyor ya da kara propagandayla itibarsızlaştırılıyor.
Körfez ülkeleri ve Batılı devletler, Petrol ve doğal gaz hesapları uğruna radikal çetelere finansman sağladılar, onları “özgürlük savaşçısı” olarak sundular. Bugün bile, bu katil sürülerini “ılımlı muhalif” gibi göstermeye devam ediyorlar.
Buradan herkese çağrımız! Yaşanan bu zulmü herhangi bir nedenle onaylamayın. Şiddeti ve masum insanların ölümlerini görmezden gelmeyin! Katledilen insanların sesi olun.
Colani’yi meşrulaştırmayın! Onu “ barış elçisi” gibi göstermek zulmü aklamak ve onaylamaktır. Zulme sessiz kalan dilsiz şeytandır. Bizler, tarih boyunca zulme karşı direnen bir halkız Bugün Suriye’de yaşananlar, bir “iç savaş” değil, Alevilere yönelik açık bir soykırım girişimidir. Kimse bu gerçeği çarpıtamaz!
Buradan bir kez daha sesleniyoruz:
Bu katliamın faillerini saklamayın, isimlerini açıkça dile getirin. Saldırıları gerçekleştiren çeteleri aklamayın, meşrulaştırmayın! Bu kanlı planları yürüten hükümetler, istihbarat servisleri ve medya organları hesap vermelidir. Uluslararası kamuoyunu, insan hakları örgütlerini, vicdan sahibi herkesi Suriye’deki Alevi soykırımına karşı harekete geçmeye çağırıyoruz."
Okunan basın açıklaması ardından, kitlesel olarak Suriye Başkonsolosluğu önüne siyah çelenk bırakılmak istendi ancak polis, bu girişime engel oldu. Yapılan müzakereler ardından 15 kişiden oluşan bir heyet, Suriye Başkonsolosluğu yakınına üzerinde “Alevi soykırımına son” yazılı çelenk bıraktı.
(PİRHA)
Ayrıca bkz: Hak izleme örgütlerine göre Suriye'de 700'den fazla Alevi katledildi