Kapitalist sistemin en insanlık dışı halleri emperyalizm ve faşizmle hissedilir.Sonuçta Trump’ın densiz açıklamaları sadece kendi karakter yapısıyla açıklanamaz. O dünyanın yeni düzenini temsil ediyor. Bu yeni düzende de güçlü olan haklıdır ilkesi geçerlidir. Annemin ‘Dostunu söyle kim olduğunu söyleyeyim’ sözü aklıma geliyor. Trump’ın ortaya koyduğu karakter Vladimir Putin’le, Recep Tayyip Erdoğan’la, İlham Aliyev’le ve dünyada pek çok liderle nasıl da uyumlu olduğunu ortaya koyuyor. Neo-Osmanlıcılık’ı yeni emperyalizmden bağımsız düşünmek mümkün mü?
Evrensel bir yanılgı olarak 19. yy sonları ve 20. yy başlarında büyük imparatorlukların çöküş döneminde sömürgeciliğin de sona erdiğini sandık. Nitekim geçmişin sömürgeleri Hindistan’dan Çin’e, Afrika ülkelerinden Ortadoğu’ya hepsi de birer bağımsız devlet olarak tarih sahnesine çıkmışlardı. Aynı aldanmayı 20 yy. ilk yarısı biterken, Hitler ve Mussolini gibi karakterlerin sonunu görerek faşizmin son bulduğunu sanarak yaşadık.
Sözün tam anlamıyla yanıldık. Kapitalizm, bu kötülükleri yeniden üretecek bir potansiyele sahipti. Dolayısıyla bizi yanıltan şey de şekilsel değişiklikler olmuştu. Günümüzde Trump, Filistin halkını bambaşka bir ülkeye yerleştirmekten söz ediyorsa önermesinin düpedüz soykırım olduğunu umursamıyor bile. Bir hukuki terim olarak soykırım tanımının yaratıcısı Rafael Lemkin, tehciri de soykırım suçu olarak belirtmişti. Hrant Dink ise yıllar sonra bir yazısında şu ifadeleri kullanmıştı:
“Tam da bu nedenle yaşananları sadece uluslararası hukuk terimleri içersine sınırlamak kimi zaman yetersiz kalabilmekte. Türkiye bugün "soykırım" kavramının hukuksal algılanışından hareketle bu terim yerine sürgün, göç ya da tehciri tercih ederken yaşananların özü bundan ne kadar etkilenmektedir? İsmi değişince yaşanan acı daha mı az bir insanlık suçudur? İsterse insanlar altından uçaklarla en rahat koşullarda gönderilmiş olsun, bu ait olunan topraklardan koparılış o zaman daha mı az trajik hale gelecektir?” (BirGün, 22 Nisan 2005)
Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Gazze konusundaki Trump’ın bu densiz açıklamasını ‘orman kanunu’ olarak tanımladı. Bunu derken aynı orman kanununun Karabağ Ermenileri’nin anayurtlarından göçertildiğinde de söz konusu olduğunu aklına bile getirmedi. Aynen 1938’de Dersim’de yaşananları hatırlamadığı gibi. Orada da Kızılbaş Alevi inancına mensup insanlar, kitlesel kırımlarla öldürülmüş, hayatta kalan çocukları asker ailelerine dağıtılmış, geriye kalanlar ise mecburi İskan Kanunu’yla ülkenin farklı illerine sürgün edilmişlerdi.
Uluslararası ilişkilerde ve diplomaside her sözün, vücut dilinin her jestin bir anlamı vardır. Bunlar asla dil sürçmesi veya tesadüf gibi ifadelerle açıklanamazlar. Trump’ın yemin töreni esnasında Elon Musk’ın kalabalıklara dönerek Nazi selamı (kimilerine göre Roma İmparatorluğu selamı) vermesi de anın heyecanıyla açıklanacak bir şey değil. O selamlama şekli bir mesajdı ve nitekim mesajın içeriğini de Trump yaptığı açıklamalarla adeta kanıtlıyor. Son olarak Rusya ile savaş esnasında Ukrayna’ya yaptığı askeri yardımın karşılığı olarak bu ülkenin yeraltı zenginliklerinden pay talep etti.
Sonuçta Trump’ın densiz açıklamaları sadece kendi karakter yapısıyla açıklanamaz. O dünyanın yeni düzenini temsil ediyor. Bu yeni düzende de güçlü olan haklıdır ilkesi geçerlidir. Annemin ‘Dostunu söyle kim olduğunu söyleyeyim’ sözü aklıma geliyor. Trump’ın ortaya koyduğu karakter Vladimir Putin’le, Recep Tayyip Erdoğan’la, İlham Aliyev’le ve dünyada pek çok liderle nasıl da uyumlu olduğunu ortaya koyuyor. Neo-Osmanlıcılık’ı yeni emperyalizmden bağımsız düşünmek mümkün mü?
Tehlike altında olan bazı ülkeler ve kesimler değil. Topyekün insanlık ve gelecek nesiller, kapitalizmin dayattığı faşizm ve emperyalizm tehlikesiyle karşı karşıya.