Bütün bu yazıdan Öcalan’ın müstakbel mesajını siyasi bir satranç oyununun bir parçası gibi gördüğüm izlenimi çıkabilir. Öyle değil. Elbette ki bu topraklarda Türk ve Kürt halkları arasında kurulacak bir barış hepimizin dileği. On binlerce insan bunun için yıllarca çile çekti, başta Selahattin Demirtaş olmak üzere HDP’li siyasetçiler yıllardır hapis yattı, yatıyor. Bütün bunları söylememin nedeni zaten Kürt meselesinde çözüm ihtimalinin siyaset satrancında bir hamle olmaktan öte bir anlam kazanması temennisi, çabası. Özetle zihnimiz “Osmanlı’da oyun bitmez” şüpheciliğinde. Kalbimizse tüm halkların içine sinecek bir barış ihtimalinin peşinden gidiyor.
Aylardır MHP Lideri Bahçeli’nin Öcalan çıkışıyla başlayan, iktidarın “süreç” demekten özenle kaçındığı gelişmeleri konuşuyoruz. Kronolojik bir hatırlatma yapmaya herhalde artık gerek yok. Son olarak, DEM Parti heyetinin Erbil’de Mesud Barzani, Süleymaniye’de de Kubat Talabani ile gerçekleştireceği görüşmeyi, Öcalan’ın da Şubat ayında yapacağı, -DEM Parti’nin tarihi olarak nitelendirdiği- açıklamayı bekliyoruz.
Bunlar olurken bir yandan da iktidar, yani AKP-MHP bloğu, CHP’ye yönelik ilgisini hiç kaybetmiyor. İmamoğlu’na peşpeşe soruşturmalar açılıyor, Kurultay incelemeye alınıyor, belediyelere gözaltı operasyonları –“kent uzlaşısı” gerekçe gösterilerek- düzenleniyor. DEM Parti için de durum farklı değil, daha ağır. Her hafta bir belediyeye kayyım atanıyor, Kürt siyasetçilere peşpeşe davalar açılıyor.
Son olarak Van Belediye Başkanı Abdullah Zeydan'a "terör örgütüne yardım etmek" ve "basın yoluyla terör örgütü propagandası yapmak" suçlamasıyla 3 yıl 9 ay hapis cezası verildi. Zeydan'a verilen cezanın Van Büyükşehir Belediyesi'ne kayyım atanmasına yol açıp açmayacağı sorusu var şimdi gündemde. BBC Türkçe’ye konuşan Zeydan’ın avukatı Mehmet Emin Aktar , “Yasada yapılan değişiklikle bir soruşturma açılmasının dahi kayyım atamak için yeterli olduğunu” söyledi. Aktar "Ancak son dönemdeki pratikler daha çok ceza kararları açıklandığında uygulanıyor. Hakkari'ye karar verilmeden kayyım atanırken, Mardin ve Batman'da davalar sürerken kayyım atandı. Siirt'e ise ceza kararından sonra kayyım atandı. Her yere ilişkin farklı bir pratik var” diye konuştu.
Manzaraya şöyle bir baktığımızda herhalde şunları görmek büyük bir keşif olmasa gerek: İktidarın stratejisi 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde görülen, CHP ve DEM Parti seçmenleri arasındaki geçişkenliğin önünü kesmek, deyim yerindeyse iki partinin seçmeni arasına bir baraj kurmak. Daha doğrusu DEM Parti’den CHP’ye oy geçişini önlemek. 31 Mart’ta CHP’yi 2002’den beri ilk kez birinci parti yapan, bu dinamikti çünkü.
İktidarın bunu elde etmek için sahada ne yaptığı ise ortada: DEM Parti’ye İmralı üzerinden uzun vadeli (ve muhtemelen imzasız) bir senet vermek. Bundan kastımız Öcalan’ın şartlarında yapılacak bir değişiklik. Aslına bakarsanız o bile kesin değil. O yüzden uzun vadeli diyorum. Ve tabii bunu yapacak olan kim? Bahçeli mi, Erdoğan mı, kim olduğu belirsiz “devlet aklı” mı? O yüzden imzasız diyorum.
CHP’ye yapılan da belli. Baskı ve sopa. Mümkün mertebe CHP’yi köşeye sıkıştırmak, “Cumhurbaşkanı adayı” tartışmalarına boğmak, İmamoğlu için “Sıra sana geliyor” mesajları vermek, Mansur Yavaş’ı parlatmak.
DEM Parti için senet dedik ama orada baskı eksik değil elbette. Az evvel zaten saydım ve her şey zaten herkesin gözü önünde oluyor.
Velhasıl iktidar, Öcalan’dan istediği mesajı alana kadar -ve aldıktan sonra da- bu eylem planını uygulamaya devam edecek. İstediği mesaj gelirse DEM Parti üzerindeki operasyonlar bir ihtimal hafifleyebilir ama CHP üzerindeki “yargısal” baskının artacağı belli.
Böylece iktidar açısından asıl rakip İmamoğlu mümkün mertebe kenarda tutulurken, DEM Parti’ye, daha doğrusu seçmenine de “CHP ile birlikte fotoğraf vermeyin” denmiş olacak. Hele bir de Öcalan o beklenen mesajı verirse.
Peki, diyelim ki bu çıkarımlar doğru. Bu durumda CHP ve DEM Parti ne yapacak? Asıl mesele bu. Bu soruya yanıt vermek için herhalde önce Öcalan’ın mesajını görmek gerekecek. Bu mesaj hem iktidarı hem de DEM Parti’yi ve seçmenlerini aynı anda ve aynı oranda memnun edebilir mi?
Bilemiyoruz, zor bir ihtimal. Ama diyelim ki etti. (İktidar zaten etsin ve yazının başında bahsettiğim ‘baraj’ bir an önce kurulsun diye acele ediyor) Ve diyelim ki böylece o baraj kuruldu.
Yine de, yani bu senaryoda bile bu planın işleyeceği kuşkulu.
Birkaç açıdan: Öcalan’ın mesajının özellikle Kandil’de nasıl yankı bulacağı soru işareti. Murat Karayılan geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada Öcalan’dan gelecek muhtemel bir video mesajın yeterli olmayacağını, eğer silah bırakma söz konusu olacaksa örgüt ile Öcalan arasında belli mekanizmaların kurulması gerektiğini, Öcalan’ın örgütü ikna etmesinin icap ettiğini söyledi.
Beri yandan şu da var ki, Süleyman Demirel’in de bir vakitler söylediği gibi siyasette bir hafta bile uzun bir süre.
Farzedelim ki iktidar Öcalan’dan istediği mesajı aldı. DEM Parti ile arzu edilen zeminde buluşuldu. Peki seçime kadar, daha doğrusu Erdoğan’ın yeniden aday olmasını sağlayacak anayasa değişikliğine kadar köprünün altından hangi sular akacaktır?
Ve bu ortamda CHP ve DEM Parti nasıl bir tutum izleyecektir? İki parti ve seçmenleri 2024’teki “kent uzlaşısı”nda ifadesini bulan “geçişkenlikte” kararlı, daha da önemlisi, istekli midir?
Bunlar yanıtsız sorular elbette. Daha doğrusu olsa bile bu yanıt, bu hızlı gündemde birkaç günde değişiverir.
CHP’ye gelirsek. Herhalde yapacakları en hayırlı iş adaylarını bir an önce saptamak olacaktır. Bekledikçe oyun iktidarın sahasında oynanıyor çünkü. CHP adayını belirlemeli ve topu artık iktidarın sahasına atmalıdır, “Şimdi sen düşün” gibisinden.
Bütün bu yazıdan Öcalan’ın müstakbel mesajını siyasi bir satranç oyununun bir parçası gibi gördüğüm izlenimi çıkabilir. Öyle değil. Elbette ki bu topraklarda Türk ve Kürt halkları arasında kurulacak bir barış hepimizin dileği. On binlerce insan bunun için yıllarca çile çekti, başta Selahattin Demirtaş olmak üzere HDP’li siyasetçiler yıllardır hapis yattı, yatıyor.
Bütün bunları söylememin nedeni zaten Kürt meselesinde çözüm ihtimalinin siyaset satrancında bir hamle olmaktan öte bir anlam kazanması temennisi, çabası.
Özetle zihnimiz “Osmanlı’da oyun bitmez” şüpheciliğinde. Kalbimizse tüm halkların içine sinecek bir barış ihtimalinin peşinden gidiyor.
Bakalım ne olacak?