YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

Trump’ın tuhaf çıkışı ve ‘tehcir’

Hükümet, doğal olarak, Trump’ın planına karşı çıktı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Tehcir meselesi ne bölgenin ne bizim kabul edebileceğimiz bir durum. Bunu düşünmek bile abesle iştigal. Tartışmaya açılması bile yanlış.” Evet tartışmaya açılması bile yanlış. Ancak ‘tehcir’ ifadesini görünce aldı beni bir düşünce.

ABD’nin yeni başkanı Donald Trump kendine has ve dünyayı şaşkınlığa uğratan çıkışlar yapmaya devam ediyor. Böyle yapması zaten bekleniyordu ancak son çıkışı gerçekten de, ABD dışında yaşayan insanların hayatına bir gram bile değer vermediğini gösterdi. Tam bir gözünü kâr hırsı bürümüş iş adamı yani. Gerçi ABD’lilerin hayatına ne kadar değer verdiği de tartışılı, zira ortaya attığı yeni gümrük tarifeleri, uzmanlara göre ekonomik açıdan ilk olarak ABD’li orta sınıfı vuracak. 

Ne yaptı Trump? İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yla yaptığı basın toplantısında ABD’nin Gazze’de “yönetimi devralacağını”, burada yaşayanların başka bir yere yerleşmesi gerektiğini söyledi. 

Gerekçesini de şöyle açıkladı: “ABD Gazze Şeridi’ni devralacak ve çalışacak. (Gazze’yi) sahipleneceğiz, patlamamış bombaları ve silahları imha edeceğiz, mekânı dümdüz edip enkazdan kurtulacağız. Ekonomik kalkınma yaratıp sınırsız sayıda iş ve barınma imkânı sunacağız. Geri (eski düzene) dönemeyiz. Geri dönersek 100 yıldır olan şey tekrar edecek.”

Trump acımasız bir kapitalist düzenin en iflah olmaz temsilcisi. Seçim kampanyalarındaki argümanlarını da hep bu mantık üzerine kurdu. Bu mantığa göre, bir sorun varsa onu para verip çözmek ya da en basit biçimiyle ortadan kaldırmak gayet mümkün.

Filistin meselesi için çözümü de, Gazze’de yaşayan Filistin halkını oradan göndermek. Bu çıkışı doğal olarak tüm dünyada tepki topladı. Elbette Filistin’de de. 

Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’ın ofisinden yapılan açıklamada “Gazze Şeridi’ni ele geçirme ve Filistinlileri anavatanlarının dışına sürme çağrılarını şiddetle reddettikleri” ve “Filistinlilerin meşru haklarının pazarlık konusu yapılamayacağı” belirtildi.

Abbas’ın liderliğindeki grupların ittifakı olan Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) genel sekreteri Hüseyin el-Şeyh, FKÖ’nün “Filistin halkının anavatanlarından sürülmesine yönelik tüm çağrıları reddettiğini” ve iki devletli çözüme desteğini yinelediğini söyledi.

Hamas yöneticisi Sami Ebu Zuhri de, Trump’ın açıklamasını “saçma ve absürt” olarak niteledi ve bu tip fikirlerin bölgeyi “ateşe verebileceğini” söyledi.

Böyle bir planın uygulanabileceğini düşünmek bile saçma. Ama bir yandan da öyle tuhaf bir çağda yaşıyoruz ki Gazze’de gözlerimizin önünde soykırıma varan bir katliam oldu ve dünya hiçbir şey yapamadı ya da yapmadı. Bu kadar can kaybından sonra Hamas ile İsrail arasında yapılan ateşkes anlaşmasıyla esirler takas ediliyor. Bu iyi bir gelişme ama bir yılı aşkın bir sürede 40 bini aşkın Gazzelinin hayatını kaybettiğini nasıl unutabiliriz? 

Gelelim Türkiye’nin tepkisine. Hükümet, doğal olarak, Trump’ın planına karşı çıktı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Tehcir meselesi ne bölgenin ne bizim kabul edebileceğimiz bir durum. Bunu düşünmek bile abesle iştigal. Tartışmaya açılması bile yanlış.” 

Evet tartışmaya açılması bile yanlış. Ancak ‘tehcir’ ifadesini görünce aldı beni bir düşünce. 110 yıl önceye gittim. Bu sözleri duyunca 1915’i hatırlamamak mümkün mü?

Ne diyordu ‘resmî görüş’ümüz, 1915 hakkında? “Soykırım olmamıştır, savaş koşullarında tehcir vardır.”

Soykırım meselesine hadi bu seferlik girmeyelim. Bu yazı özelinde ‘tehcir’ üzerinden gidelim. 

Günümüzde ‘tehcir’, Fidan’ın ifadesiyle, ne bölgenin ne de Türkiye’nin kabul edebileceği bir durum. Çok güzel, ben de aynı fikirdeyim ama Türkiye bunu tarihsel olarak da söyleyebilir mi? Yoksa söz konusu olan bu toprakların halkları ise ‘kabul edilebilecek’ durumlar da oluyor mu? 

Filistin halkının yüzyıllardır yaşadıkları topraklarda –hiçbir yere zorla gönderilmeden- bundan sonra da özgürce ve insanca yaşamasını tüm kalbimle temenni ediyorum. 110 yıl önce Ermenilerin böyle bir şansları olmadı.