Konuşma pek çok açıdan çarpıcıydı. Takuhi Tovmasyan 1915 koşullarında yitip giden Mardig amcasının trajik hikâyesini anlatırken, hem o dönemi tek bir kişinin üzerinden tüm ağırlığıyla tarif etmiş oldu, hem de Hrant Dink’le sohbetlerinden yola çıkarak, bundan sonraki gayesini ve –Allah gecinden versin– vasiyetini paylaştı. Neydi bu gaye ya da vasiyet? Sözü Takuhi Tovmasyan’a, Hrant’a ve bize seslendiği pasajlara bırakayım...
Gazetemizin kurucusu ve genel yayın yönetmeni Hrant Dink’i, aramızdan alınışının yıldönümünde bir kez daha andık. 19 Ocak Pazar günü Hrant Dink’in vurulduğu yerde 18. kez yapılan anma töreninde binlerce kişi bir araya geldi. Adalet talebimizi bir kez daha haykırdık. Sebat Apartmanı’nın ön yüzüne her yıl olduğu gibi bu yıl da büyük bir pankart asıldı. Sebat Apartmanı yansıtmasını da yapan Memed Erdener’in, Hrant’ın Arkadaşları ve Hrant Dink Vakfı çalışanlarıyla birlikte yürüttüğü çalışmanın ürünü olan pankartta gördüğümüz ‘Hafıza Hakikat Hayat Hasret’ yazısı herhâlde hepimizin hislerine tercüman oldu.
Bu yıl da her yıl olduğu gibi bir balkon konuşması yapıldı. Konuşmacı, Takuhi Tovmasyan’dı. Kısa süre önce kaybettiğimiz Yetvart Tovmasyan’ın yani ‘Tomo Abi’nin kız kardeşi olan Takuhi Tovmasyan gerek ‘Sofranız Şen Olsun’ kitabında yer verdiği, bu topraklarda yaşayan Ermeni halkının yakın tarihi açısından hayli öğretici olan aile hikâyesinin tanığı olmasıyla, gerek Hrant Dink’le zamanında kurmuş olduğu yakın dostlukla, çok özel bir kişilik.
Tovmasyan’ın anlattığı aile hikâyesi, dinleyen herkesin yüreğini dağladı. Konuşmayı dinleme imkânı bulamayanlar hem bu sayfada tam metni okuyabilir, hem de Hrant Dink Vakfı’nın internet sitesinden görüntülü olarak izleyebilir.
Konuşma pek çok açıdan çarpıcıydı. Takuhi Tovmasyan 1915 koşullarında yitip giden Mardig amcasının trajik hikâyesini anlatırken, hem o dönemi tek bir kişinin üzerinden tüm ağırlığıyla tarif etmiş oldu, hem de Hrant Dink’le sohbetlerinden yola çıkarak, bundan sonraki gayesini ve –Allah gecinden versin– vasiyetini paylaştı. Neydi bu gaye ya da vasiyet? Sözü Takuhi Tovmasyan’a, Hrant’a ve bize seslendiği pasajlara bırakayım:
“Bak güzel kardeşim, sana söz veriyorum, günün birinde, hayali ile yaşadığın, yüreğini, aklını, nefesini tükettiğin o sınır kapısı var ya... Şayet bir gün açılırsa, Takuhi yayamdan kalma bakır tenceremi alıp, açılan sınır kapısında bir irmik helvası kavuracağım. Senin hayallerinin gerçekleşeceği o günü ben görür müyüm bilmiyorum... Ama şayet yaşarsam bu sözümü tutacağım. Bu fikir beni ancak teselli ediyor. Hatta bazı coşuyorum, hayalimi büyütüyor, bir kazan değil, onlarca kazan irmik helvası yapmayı/yaptırmayı düşünüyorum. Bu topraklarda bir fikir uğruna, bir hayal uğruna can veren veya canı elinden alınanlar için.
(...)
Ne yaşımdan ne de sağlığımdan bir kuşkum var. Ama o günleri ben göremem diye düşünüyorum. Maalesef o günler çok uzakta gibi görünüyor. Sizler görebilirsiniz diye inanıp vasiyet ediyorum, benim yerime lütfen siz gerçekleştirin benim irmik helvası hayalimi. Alın tencerelerinizi, gidin Kars sınır kapısına, dağıtın iki yakanın halklarına. Yetmedi, bu ülkeye barış geldiğinde gidin her sınır kapısına, Habur’a, Sarp’a, İpsala’ya, Kapıkule’ye, Karkamış’a, Ceylanpınar’a, her dilden bildiğiniz dualar eşliğinde kavurun irmikleri. Dağıtın sınırların iki tarafındaki halklara.”
Konuşma bittiğinde eski Agos ofisi önünde toplanan kalabalığın gözlerinde birer damla yaş vardı. Benim de öyle elbette.
Hrant Dink’in hayali ve Ermeni halkının bu topraklardaki hikâyesi ancak bu kadar çarpıcı ve öğretici biçimde anlatılabilirdi.
Takuhi Kuyrig, yüreğine, ağzına sağlık. Öyle bir tarih anlattın ki bize, söyleyecek hiçbir şey bırakmadın.
Eminim ki hem Tomo Abi, hem Hrant Dink hem de Mardig amcan bu konuşmayı dinlediler ve muhtemelen onların gözlerinde de birer damla yaş birikti.
O helvayı umarım bir gün hep birlikte kavururuz.