Yenidoğan Çetesi Davası olarak bilinen dava Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülürken Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve İstanbul Tabip Odası (İTO) 19 Kasım Salı günü konuyla ilgili basın toplantısı düzenledi.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi 2. Başkanı Dr. Pınar Saip toplantıda şunları söyledi:
“Can kaybına neden olan niteliksiz sağlık hizmetinin bir sistem sorunu olduğunu ve bu türlü bir sağlıkta dönüşüm programından bir an önce vazgeçilmesi gerektiğini defalarca belirtmiştik. Maalesef bir bataklık var ve bu bataklığı kurutmadan yani sağlık sisteminde değişiklik yapmadan bundan kurtulamayacağız. TTB olarak bilim insanlarından, uzmanlık derneklerinden, hukukçularımızdan bir izleme kurulu oluşturduk ve bu olayı çok yakından takip etmekteyiz.”
İTO Hukuk Bürosu’nun davayı takip ettiğini belirten Dr. Osman Küçükosmanoğlu da şunları söyledi:
“Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) Genel Sağlık Sigortası sistemi asgari ücretin üçte birinden daha fazla geliri olan herkesin zorunlu olarak prim ödemesini ön gören bir sistem. Bu parayı toplayan kurum daha sonra bu topladığı paralarla hizmet satın alıyor yani sağlık bir ticari meta olarak görülüyor. Hizmeti kamudan ve özelden satın alıyor. Vatandaşa ‘küçük bir fark ödeyerek özel hastanelere de gidebileceksiniz’ propagandasıyla başlayan bu sistem bugün artık içinden çıkılmaz bir duruma gelmiştir ve ağır bir yük olmuştur vatandaşın sırtına. Buna neden olan şey de SGK’nın özel hastanelerden satın aldığı hizmettir. Yenidoğan yoğun bakım yataklarının da yarısından fazlası özel sektörün elinde. Bunların kamunun elinde olması gerekirken, kamunun buralara yatırım yapmayıp, bunların hizmet satın alma yoluyla tırnak içinde ucuza mal edilebileceği düşüncesi gerçekten üzücüdür. İddianamede de çok açıkça belirtiliyor; kamu hastanelerinde yer olmadığı için bu kişilerin özel hastanelere sevkleri yapılıyor. Bu çetenin belli özel hastanelerde yoğunlaştığı ve buraların işletmesini üstlendiği basına anlatıldı ama bu da yasa dışı bir durum. Çünkü özel hastanelerin bir kısmının başka bir şirket tarafından işletilmesi yönetmeliklere aykırı. Bu sitemin bu şekilde yürümesi mümkün değil.”
Dr. Ertuğrul Oruç’un okuduğu basın metninde de şu ifadelere yer verildi:
“Olay duyulduğu andan itibaren yeni Sağlık Bakanı, eski İstanbul Sağlık Müdürü Kemal Memişoğlu başta olmak üzere iktidarın sözcüleri, Türkiye tarihinin muhtemelen bu en büyük sağlık skandalını ısrarla ‘münferit’ bir olay olarak niteledi. Mahkeme heyeti de böyle düşünmüş olmalı ki hiç kimsenin veya kurumun davaya müdahillik talebini kabul etmedi. Bu skandal olay birkaç nedenden ötürü münferit olarak kabul edilemez. Birincisi, çete üyeleri SGK’nın özel hastanelere geri ödeme sistemini kullanarak çıkar sağlamıştır. SGK’nın özel hastanelerden hizmet satın alma ölçeği ve şekli aynen devam etmektedir. Dolayısıyla bugün de bu sistem kötü niyetli olarak kullanılabilir, hatta şu anda kullanılıyor olabilir. İkincisi, çete üyeleri sağlık sisteminin çok farklı noktalarına yuvalanarak bu çarkı döndürmüşlerdir. Tüm ayrıntılarıyla henüz açığa çıkmayan, belki de çok üst düzey yöneticilere kadar giden bir ağı kullanmışlardır. Yalnızca 47 kişinin sistemi fark edilmeden istismar edebildiğini düşünmek için saf olmak gerekir. Üçüncüsü, tüm bu skandal olayların gerçekleştirilme motivasyonu daha fazla para kazanmak, daha fazla kâr etmektir. Mevcut sağlık sistemimiz buna teşvik etmektedir. İktidarın uyguladığı ve sağlıkta piyasalaştırmayı hedefleyen ‘Sağlıkta Dönüşüm Programı’ sağlığı alınan satılan bir mal haline getirmiştir.”
Basın açıklamasında “Olaya karıştığı için kapatılan hastaneler kamuya devredilerek tekrar açılmalı, burada çalışan meslektaşlarımızın ve sağlık çalışanlarının hakları korunmalıdır. Tüm ülkedeki 112 kayıtları geriye dönük incelenerek benzer çetelerin varlığı araştırılmalıdır. Meclis’te araştırma komisyonu kurulmalı ve konu tüm yönleriyle araştırılmalıdır. Konuyla ilgili tüm yasal ve idari süreçler açık ve şeffaf bir şekilde yürütülmelidir. Sağlıkta Dönüşüm Programı’ndan, sağlığın ticarileşmesinden, hizmet alımından ve taşeronlaştırılmasından derhal vazgeçilerek sağlıkta sermaye çetelerinin varlığına son verilmelidir” dendi.