Ahmet Kaya'yı hedef gösteren gazeteler yargılanmalı

Ahmet Kaya'nın eşi Gülten Kaya, katıldığı televizyon programında kendisine yöneltilen soruları yanıtladı. Ahmet Kaya kalp krizi sonucunda ölse de bunun dolaylı bir cinayet olduğunu söyleyen Kaya, Türkiye'de kalsalar eşinin de sonunun Hrant Dink'le aynı olacağını söyledi. Gülten Kaya eşini hedef gösteren gazetecilerin yargılanmasını istedi.

24 Tv ekranlarında yayınlanan ve Star Gazetesi yazarı Elif Çakır'ın sunduğu Söz Bitmeden programının dün akşamki konuğu ünlü sanatçı rahmetli Ahmet Kaya'nın eşi Gülten Kaya'ydı.

Gülten Kaya, Ahmet Kaya'nın ölümünün ardından yaşananlar hakkında açıklamalarda bulundu.

Elif Çakır; Ahmet Kaya'nın ölümünün ardından 13 yıl nasıl geçti?

Gülten Kaya:

Kişisel acılar üzerinden çok zordu bir de varoluş mücadelesi biçiminde geçti. Çünkü zaten bu ülkede olan, üreten bir insan birdenbire yok sayılmaya başlayınca siz en başa dönüp tekrar bir varoluş mücadelesi veriyorsunuz ve bunu çok hissederek yaşadım son 12-13 yılda. Dolayısıyla ağırdı ve oturup yasını tutmasına bile izin vermiyor ülkenin bizi içine soktuğu durum.

Elif Çakır; Normal bir ölüm değildi pek çok sorumluluğu üzerinizde bırakarak bu durumu yaşadınız.

Gülten Kaya;

En ağırı da yok sayılmasıydı. Bu ülkeden bu şarkılar ve bu sanatçıyı geçmedi gibi bir tutum içindeydi topyekün medya sokak, medyanın da etkilediği sokak aynı zamanda önemli bir kısmı. Yıllarca şarkılar üretiyorsunuz hayatın içindesiniz sevenleriniz var milyonlarca ama birdenbire her şey çekiliyor elinizin altından ve yapayalnız kalıyorsunuz. Yani böyle bir korku ortamı oluşturuldu Ahmet Kaya üzerinden. Mesela çok yakınımızdaki insanları bile görememeğe başladık. Bu yüzden oturup bundan sonrasında hayatımızı nasıl düzenleriz neler yapabiliriz artık olmayan bir sanatçı üzerinden. Düşünmek yerine enerjimizi buna kullanmak böyle bir rota çizmek yerine tekrar mücadele etmeye başladık.

Elif Çakır; Biz hiç bilemedik aslında sizinkisi bir aşk evliliği miydi? Dostluk mu? Zaman içerisinde kazanılmış sevgi sonrası oluşan bir evlilik mi? Nasıldı? Çünkü o kadar ağır şeylerle uğraştınız ki belki bunlar hiç anlatılamadı. Maalesef Ahmet Kaya hayattayken o da bunları söyleme fırsatı bulamadı.

Gülten Kaya;

Aslında içinde bahsettiğiniz o değerlerin olduğu bir beraberlikti. Evet aşk!, evet dostluk! evet yol arkadaşlığı! evet ortak üretmek hayatı ortak yorumlamak gibi yani aşkı da besleyen etkenler bunlar. Günümüzdeki aşk kavramıyla paralel değil benim söz ettiğim aşk.

Biz bir kere dünyayı ve hayatı aynı yerden yorumlayan insanlardık. Bir de aşk dediğiniz şey insana bakışınızla ilgili bir şey. Günümüzde tüketilen adına aşk denen içi boşaltılmış bir kavramdan çok farklı. Dolayısıyla bu kadar doğru ve iyi yakalanmış bir ilişki bir beraberlik belki de çok az yaşanan çok az insana nasip olan herkese de nasip olmasını dilediğim bir beraberlik. Onun için sonuçları daha da ağır oluyor.

Elif Çakır; Bir yol arkadaşını kaybettiniz ve doğal bir ölüm değildi. Bugün sizi konuk olarak ağırlayacağımı ve ne sormak isterdiniz dediğimde genel olarak aşk evliliği mi? Nasıl tanıştılar? Sorusu soruluyor. Ayrıca hala Türkiye’de bir kesim Ahmet Kaya'nın ölmediğine ve yaşadığına inanıyor. Öldüğünü kabullenilemedi ve hala birisi çıkıp Ahmet Kaya ölmedi denilse bu asla şaşkınlıkla karşılanmayacak çok doğal karşılanacak bir durum gibi.

Gülten Kaya;

Benim de çok bildiğim bana kadar yansıyan bir tez. Yıllardır da dozundan hiç azaltmadan hala bu teze tutunanlar var ama maalesef öyle değil. Belki orda iki şey kullanmak lazım evet sanat ölmez sanat yok edilemez ancak onu yaratıcısı belki alındı bizlerden ama sanat yok edilemiyor. ikincisi Türkiye buna hazır değildi sevenleri buna hiç hazır değildi çünkü çok erken bir yaş 43 yaş. Bu kadar güçlü bir insan hayatın içinde bu kadar güçlü duran bu kadar cesur duran bir insanın çok kolay anlaşılabilir bir şey değil 43 yaşında aramızdan ayrılması. Ama bu da düşündürüyor bize ne kadar yıpratıldığını, bir kalbin nasıl zayıflatabileceğini de gösteriyor aynı zamanda. O kadar fazla üzerine gidildi ve o kadar fazla üzerine gidildi ki Ahmet Kaya imajıyla, algısıyla dolayısıyla bu onu çok fazla yıprattı çok fazla etkiledi.

Elif Çakır; Siz bir cinayet olduğunu düşünüyor musunuz?

Gülten Kaya; Kalp krizi geçirmesi dolaylı bir cinayettir.

Bu tesadüfi bir şey değil sıradan bir kalp krizi gibi değil. Bir gazeteci arkadaşımız bunun ağır çekim ya da dolaylı bir cinayet olduğunu söylüyor ve açıkçası ben de bunu kabul edebilirim. Çok sevgili Hrant Dink'in ensesine bir kurşun sıkıldı maalesef ve belki de Ahmet Kaya yaşıyor olsaydı aynı akıbet ile karşı karşıya kalacaktı, çünkü aynı şekilde onun da hedef gösterilmesi söz konusuydu tıpkı Hrant'ta olduğu gibi.

Elif Çakır; Aslında bir görünür tetikçiler var bir de onları buna getiren yine eli kanlı diyebileceğimiz Medya içerisindeki katiller var.

Gülten Kaya;

Hrant Dink'ten söz ediyoruz mesela o küçücük yaşta cinayeti işleyenin mümkün müdür İstanbul’a gelmesi günlerce kalması bunu istihbaratını yapması. Hayatında ilk ya da ikinci defa geliyor ve cebinde simit alacak parası yok. Aptal olmak lazım buna inanmak için.

Elif Çakır; Rakel Dink aslında yüz yılın en iyi tespitini ortaya koyan tarihi bir söz söyledi. 'Çocuk değil, o çocukları katil yetiştiren zihniyet'

Gülten Kaya;

Evet, o zihniyet katiller yaratıyor maalesef. Bu bugün de bitmiş değil, bir de bizim hukukumuzda yargı sistemimizde ne yazık ki nefret söylemi nedir? Nefret suçu nedir? Bunun karşılığı nedir? Gibi hukukun eksik bir ayağı da var. Dolayısıyla o nefret söylemi bugün de devam ediyor. Bir yerden itibaren bunu artık mutlak surette bir cezai karşılığı hedef göstermek gerekiyor.

Elif Çakır; Ahmet Kaya için atılan o manşetleri İkitelli medyası diyebileceğim medya organının yargılanması gerektiğini düşünüyor musunuz? Yargı önüne çıkmasını istiyor musunuz?

Gülten Kaya; Hedef gösteren gazeteler yargılanmalı

Yargılanmalılar. Tabi ki yargılanmalılar Ahmet Kaya üzerinden söylemiyorum sadece bunu. Bütün bir 90'lı yıllara baktığınızda ne kadar çok insanın o hedef gösterme üzerinden o akıbetleri yaşadıklarını çok rahat görürsünüz.

Elif Çakır; Belki Ahmet Kaya'dan başlanırsa geriye doğru giderek 90'lı yılların o çok önemli sis perdesi kaldırılmadan berrak bir sürece gitmemiz mümkün değil.

Gülten Kaya;

90'lı yıllar denilince benim aklıma faili meçhuller geliyor doğal olarak. O faili meçhuller sürecinde aslında bazı derin göremediğimiz ve hissedemediğimiz güçler ve medya paralel çalıştılar ben böyle düşünüyorum.

Avrupa’da bir Kürt televizyonunda Ahmet Kaya konser programı yaptı 90'lı yıllarda. Şarkılarını söyledi yani burada kültür bakanlığının izni ile yasal bandrolü ile herkesin bildiği dinlediği şarkıları o televizyonda okudu.

Burada bir gazetede şöyle bir haber çıktı, 'Genelkurmay bu televizyon programından dolayı soruşturma başlattı'. Biz çok şaşırdık çünkü, Genelkurmay'ın yetki alanı değil bir sanatçının bir yerdeki konseriyle ilgili bırakalım hukuki prosedürü çünkü x televizyonunda program yapmak yasaktır diye bir yasamız yok bizim. Genelkurmay üzerinden bu haberin yapılması son derece ilginç gelmişti bize.

Elif Çakır; Bununla ilgili bir suç duyurusunda bulundunuz mu?

Gülten Kaya;

Bakın bu ülkede savcılar yargıçlar var. 'Türkiye'nin en önemli gazetesi' attığı manşet ya ülke gündemidir yada dünya gündemidir. İkisi de değil! Bir gazetenin sekiz sütuna hakaret, nefret içeren bir manşet atılıyor ve hiçbir savcı harekete geçmiyor. Ben hayatın adil olduğuna inanırım yani hayatın içinde bunun bir karşılığı vardır ve olacaktır da. Hukuk kısmı hukukçulara düşer.