20 Ekim 2024 tarihi, Kütahya kent hafızasında, rahip Gomidas’ın doğduğu yerde ilk kez anıldığı gün olarak kayıtlara geçti.
Gomidas, özyaşam öyküsüne “26 Eylül 1869 tarihinde Küçük Asya’nın Gudina (Kütahya) şehrinde doğdum, adımı Soğomon koymuşlar” satırlarıyla başlar.
Bu belgeden yola çıkarak geçmişte birçok Ermeni, Gomidas’ın doğduğu şehri, hatta eğer başarabilirse doğduğu evi görebilmek için Kütahya’ya gitti. Bu kez Kütahya Kent Konseyi Tarih, Kültürel Miras ve Yöresel Değerler Çalışma Grubu’nun davetlisi olarak Kütahya yollarına düştük. İstanbul’dan 07.15’te hareket eden yüksek hızlı tren yaklaşık beş saatlik bir yolculuğun ardından Kütahya garına vardığında, bizleri tertip heyetinin hazır ettiği minibüs karşıladı. Şehir içindeki kısa bir yolculukla Kütahya Sanat Derneği’nin konağına vardığımızda dernek üyeleri ve konsey yetkilisi Ahmet Sunal tarafından karşılandık. Bizden hemen sonraysa bu etkinliğe katılmak üzere Hacettepe Üniversitesi Ankara Konservatuarı’nın öğretim üyelerinden Prof. Cenk Günay’ın başkanlığında Ankara’dan gelen müzisyenler de bizle birleştiler.
Dernek lokalindeki yemek organizasyonunun hemen ardından konağın bahçesine indik. Burada, Ahmet Sunal kısa bir ‘hoş geldiniz’ konuşması yaptıktan sonra mikrofonu derneğin kurucu başkanı ressam Bayram Yıldız’a verdi. Yıldız da yaptığı kısa konuşmada anmanın kendi derneklerinde yapılmasından dolayı memnuniyeti dile getirdi. Ardından kısa bir konuşmayı da CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Bölge Sağlık Bakanı Zeliha Aksaz Şahbaz yaptı. Şahbaz, bir gün önce İstanbul’da Halk TV’nin tartışma programına katılmış, akabinde önce Ankara’ya, sonra da bu etkinliğe katılmak için Kütahya’ya gelmişti. Etkinlik, Abdullah Ulunay Türkkan’ın ‘Kütahyalı Gomidas ve Bir Tablonun Sırrı’ adlı kısa filminin gösterimiyle başladı. Türkkan, bu filmde Gomidas’ı ve ünlü ressam Panos Terlemezyan’ı ayakta gösteren bir fotoğrafı büyük bir ustalıkla Kütahya şehir manzaralarına taşımış ve şehirden ayrılmasından yıllar sonra doğduğu kenti ve akrabalarını ziyaret ettiği dönemi bu kolaj görüntülerle yansıtmıştı. Kolaj görüntülerin ardından perdeye yansıyansa Panos Terlemezyan’ın çok bilinen bir tablosuydu. Bu tabloda Gomidas Vartabed, sırtını bir ağaca vererek yere oturmuş, elindeki kâğıtlara da -ihtimal ki- duyduğu ezgileri kaydediyor. Tabloya dair genel kanaat, manzaranın Kınalıada’dan alınmasıydı. Ancak Abdullah Ulunay Türkkan, araştırmaları sonucunda bu genel kanının yanlış olduğunu öğrendiğini, resmin Kütahya’da yaratıldığını anlattı. Bu görüşü destekleyen bir diğer isim ise Cumhuriyet Gazetesi Kütahya Temsilciliğini de üstlenmiş olan Ali Kehribar’dı. Kehribar, geçmiş yıllarda da Kenan Yenice, Zakarya Mildanoğlu ve Antoine Agoudjian gibi isimlere Kütahya’da rehberlik yapmış.
Film gösteriminden sonra etkinlik konağın bahçesinde devam etti. Burada, Prof. Cenk Günay, Gomidas ismiyle tanışma sürecini anlattıktan ve “Konservatuar çevresinde hepimiz Gomidas’ın sanatı hakkında bilgi sahibiyiz. Bugün aramızda olan sevgili Duygu Güvener’in doktora tezi de Gomidas Vartabed’in müziği hakkında” dedi. Bu açıklamaların ardından ben bir konuşma yapmak üzere kürsüye çıktım. Aklıma ilk gelen Ermenice sözcükler Gomidas’ın özyaşam öyküsünün ilk satırlarıydı. Daha sonra, bir kentin kayıp evladına yeniden kavuşmasının anlamına değinerek söz konusu kayıp evladın yıllar içerisinde uluslararası bir üne kavuştuğunu ama hemşerilerinin bundan haberdar olmadıklarını söyleyerek 155 yıl sonra gerçekleşen bu geri dönüşün çok önemli olduğuna değindim. Ardından, etkinliğin müzikal bölümü başladı. Bu bölümde Murat İçlinaçla ve Duygu Güvener vokalist olarak Gomidas’ın eserlerini seslendirirken Miyase Örümlü neyle, İsmet Karadeniz rebapla, Mesude Elif Güngor Sarıkaya arpla, Alişan Budak udla, Caner Bektaş gitarla, Mustafa Göçer vurmalı sazlarla ve Cenk Güray da cura ve Abdal sazıyla eşlik ettiler. Cenk Güray’ın Gomidas’a adanmış bir bestesinin ardından sanatçılar, rahibin çok bilinen eserlerden oluşan bir repertuar sundular. Dinletinin sonunda Prof. Güray, sanatçıları tek tek tanıtırken her birinin doktoralarına vermeye hazırlanan akademisyenler olduğunu da notlarına ekledi. Konserin ardından dinleyiciler konuk sanatçıları büyük bir coşkuyla çevrelediler ve gecikmiş de olsa bu buluşmanın gerçekleşmesinden duydukları mutluluğu paylaştılar.
Etkinliğin bitiminde kısa bir şehir turuyla Gomidas’ın doğduğu ev de ziyaret edildi. Dernek yetkilileri katılımın dernek tarihindeki rekora ulaştığını, bahçenin herkesin yerleşmesine yetmediğini ve kimi Kütahyalıların etkinliği sokaktan takip etmek zorunda kaldıklarını söylediler. Bu esnada Kütahya’nın tarihî evler envanterinin bir hayli zengin olduğunu belirtmekte fayda var. Bu evlerin bir kısmı aslına sadık kalınarak onarılmışken, önemli bir kısmı yılların yıkıcı etkisinin izlerini taşıyor. Bu evlerden kimilerinde yaşam var, kimileriyse adeta terk edilmiş gibi. Ne yazık ki sivil mimari örneklerinin günümüze ulaşmasına karşın şehirdeki Hıristiyan ibadethaneleri için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Tarihî belgelerden varlığını bildiğimiz Ermenilere ait Surp Asdvadzadzin (Meryem Ana) ve Surp Toros kiliselerinden iz kalmamış. Buna karşılık şehrin yüksekçe bir yerinde konumlanan Rum kilisesi içerisi harap halde olmasına rağmen dış duvarları ve görkemli çan kulesi sağlam bir şekilde günümüze ulaşmayı başarmışlar. Kütahyalıların tanıklığına göre, özellikle kilisenin isim gününde Yunanistan’dan birçok ziyaretçi bu harap kiliseyi görmeye geliyor.
Uzun süren Pazar günü, gecenin geç saatlerinde İstanbul’a dönüş yolculuğuyla noktalanmış oldu. Geriye kalan, etkinliğe katılan Kütahyalıların sıklıkla dillendirdikleri “İnşallah bu buluşmayı her yıl tekrarlarız” dileği oldu.
Ben ise eşimle birlikte günün yorgunluğunu yine tarihsel mirasın korunmasının güzel bir örneği olan Şeker Konak’ta dinlenerek geçirdim ve ertesi gün yine raylar üzerinde çantamızda yeni dostluklar ve haşhaşlı ekmekten oluşan yolluğumuzla İstanbul’a döndük.