OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Ortaköy’ün mıntıka temizliği

Haklarını yemeyelim, yönetim kurulu içindeki bazı üyeler de bu durumdan rahatsızlar ama sanırım gerekli adımları atamıyorlar. Onları engelleyen nedir bilmiyorum. Takip edeceğimiz bir başka konu da bundan bir sonuç çıkıp çıkmayacağı. Umulur ki bu tatsız hadise en kısa zamanda usulünce kapanır ve Ortaköy’ün icraatlarının gölgelemez. Geçen hafta yazımdaki bir ifade sebebiyle hem yönetim kurulundan, hem de yönetim kurulu dışından bana ulaşan bir serzenişe de değinmem ve açıklık getirmem gerekiyo

Geçen hafta Ortaköy S. Asdvadzadzin Vakfı Yönetim Kurulu’ndan yeni bir açıklama geldi. Birincisine göre daha derli toplu, daha somut bir açıklama. Önceki yönetimin icraatları hakkında hazırlanıp Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne iletilen raporda sürecin hızından, daha doğrusu yavaşlığından kendilerinin de memnun olmadığını ve sürecin takipçisi olmaya devam ettiklerini, edeceklerini ve gelişmelerden kamuoyunu haberdar edeceklerini belirtiyorlar. Biz de onlarla birlikte takip edeceğiz. Şu an için bu konuda tatminkâr bir açıklama.

Fakat maalesef aynı şeyi yönetim kurulunda yaşanan hadise ve faili için söylemek mümkün değil. Son açıklamalarının dışarıya verdiği izlenim, tam da geçen haftaki yazıda sözünü ettiğim geçiştirme, üzerini örtme yönünde. “... ilgili üye, yönetimimiz tarafından gerekli şekilde uyarılmış”tır ne demek? Nedir o “gerekli şekil”? Ne dediniz, ne yaptınız? Açıklamada “gerekli şekilde” uyarıdan sonra “benzer bir olay tekrarlanmamıştır” denmesi ise trajikomik. Demek söz konusu kişi, Şubat’tan beri başka bir yönetim kurulu üyesini “Ülkücü camiaya yakınlık” üzerinden tehdit etmemiş. Bunu öğrendiğimiz iyi oldu, rahatladık, içimize su serpildi! 

Geçen hafta, “Yönetim kurulu ya ‘Böyle bir söz kesinlikle söylenmemiştir’ deyip söz konusu kişinin arkasında durmalı, onu savunmalı; yok, söylenmişse bunun karşılığında ne yapacağına karar vermeli” demiştim. Anlaşılan o ki Ortaköy Yönetim Kurulu böyle bir ifadenin kullanıldığını reddetmiyor. Öyleyse, bunun karşılığında bir eylem, bir müeyyide lazım. Tam tersine, son açıklamalarındaki “yaşanan bu tatsız olayı geride bırakarak faaliyetleri sürdürmeye devam etme” ifadesi, dediğim gibi, yönetim kurulunun bu işi geçiştirme peşinde olduğu izlenimini veriyor.

Bu olay tabii ki geride bırakılmalı ama usulünce, akıllarda ve vicdanlarda soru işareti, kekremsi bir tat bırakmadan. Yönetim kurulunun diğer üyelerinin, içlerinden birini bu şekilde tehdit etmiş biriyle bundan sonra nasıl aynı masaya oturup, tartışıp kararlar alabilecekleri de ayrı bir soru. İnsan, “Acaba herhangi bir konuda tartışsak beni de tehdit eder mi?” diye tedirgin olur.

Öte yandan, haklarını yemeyelim, yönetim kurulu içindeki bazı üyeler de bu durumdan rahatsızlar ama sanırım gerekli adımları atamıyorlar. Onları engelleyen nedir bilmiyorum. Takip edeceğimiz bir başka konu da bundan bir sonuç çıkıp çıkmayacağı. Umulur ki bu tatsız hadise en kısa zamanda usulünce kapanır ve Ortaköy’ün icraatlarının gölgelemez.

Geçen hafta yazımdaki bir ifade sebebiyle hem yönetim kurulundan, hem de yönetim kurulu dışından bana ulaşan bir serzenişe de değinmem ve açıklık getirmem gerekiyor. Türkiye Ermeni toplumunun vakıflarının eşgüdüm içinde çalışmasını, düzenli denetimler yapılmasını vs. sağlayacak, görece merkezî bir yapı oluşturulması gerektiğini söylemiş ve bu gerekliliği ortaya koyan örnekleri sayarken “İtimat Büro’da olup bitenler, Büyükdere ve Beyoğlu’nun önceki yönetimlerinin uygulamaları, işte Ortaköy...” demiştim.

Bu örnekleri arka arkaya yazıp, Ortaköy’ü de onların arkasından zikredince şimdiki Ortaköy yönetiminin üzerinde de diğerleri gibi bir yolsuzluk şaibesi varmış izlenimi doğabileceğine dair bir eleştiri ve serzeniş aldım. Bu, haklılık payı olan bir serzeniş; onun için ek açıklama getireyim. “Ortaköy” derken şimdiki yönetimi değil, bir kurum olarak vakfın kendisini kastettim ki buna geçmiş yönetim de tabiatıyla dâhil ve maalesef geçmiş yönetimin icraatlarıyla ilgili olarak sözünü ettiğimiz ve şu anda VGM’de olan raporda yolsuzluk şaibesi olduğu görülüyor. Daha önce de dediğim gibi, bu iddiaların açıklığa kavuşturulması, doğru ise hukuken gereğinin yapılmas,ı toplumumuzun bundaki sonra sağlıklı biçimde işlemesi için elzemdir.

Öte yandan, bendeki veriler ışığında görebildiğim kadarıyla, şimdiki yönetimin, biraz amiyane bir tabir olduğu için ben kullanmayı tercih etmezdim ama Yönetim Kurulu Başkanı Sarkis Çetinkaya’nın tabiriyle “sahtekârlık” veya benim tabirimle yolsuzluk olarak nitelenebilecek bir icraatı olduğu söylenemez. Orada söz konu olan, daha ziyade uyumsuz çalışma, kararları toplantı usulüne göre almama, birtakım işleri piyasa araştırması yapmadan yaptırma gibi sorunlar.

Bunlar da tabii ki sorundur ama yolsuzluk değildir. Tekrar etmek gerekirse, benim bilgim dâhilinde, cari yönetim için şu gün, şu an itibariyle yolsuzluk gibi bir iddiayı destekleyecek bir veri veya gösterge yoktur. Ama sonunda hep aynı noktaya geliyoruz. Yalnız Ortaköy için değil, tüm vakıf yönetimleri için, bu tür şaibelerin bugün, yarın ya da herhangi bir zamanda gündeme gelmemesi için düzenli yani periyodik, güvenilir ve merkezî bir denetim sisteminin kurulması ve devreye sokulması gerekiyor. 

Öyle anlaşılıyor ki Ortaköy meselesini konuşmaya bir müddet daha devam edeceğiz. Umarız bu süre çok uzun olmaz ve yönetim mıntıka temizliğini yapıp salim kafayla yoluna devam eder.