“Yedi kızla başladık ve elimizden geleni yaptık”

Sierra Leone’de yaşadığı toplulukta derin köklere sahip bir geleneği dönüştürme çalışmaları nedeniyle aile üyeleri ve toplum liderleri dahil olmak üzere toplumsal tepkilerle karşılaşan, ancak buna rağmen örgütlülük oluşturarak kız çocukları ve kadınlar için kadın genital mutilasyonuna karşı mücadelesini uzun yıllardır cesaretle devam ettiren Rugiatu Neneh Turay bu yıl Hrant Dink Ödülü'nün Türkiye dışından sahibi oldu. Hrant Dink Vakfı’ndan Cemre Kumla, Rugiatu Neneh Turay ile mücadelesini ve Hrant Dink Ödülü'nün onun için anlamını konuştu.

İstanbul'u dolaşarak sizinle bu kadar zaman geçirebildiğim için kendimi çok ayrıcalıklı hissettiğimi söyleyerek başlamalıyım. Şehrimden bir parça paylaşmak ve sonra da sizin hikayelerinizi dinlemek harikaydı. Yaklaşık 20 yaşınızdan beri kadın genital mutilasyonuna karşı mücadele ettiğinizi biliyoruz. Mücadelenizin nasıl başladı?

Sierra Leone'de kadın genital mutilasyonu kültür nedeniyle bir tabudur. Kültür ve etrafındaki gizlilik. Sierra Leone'de kadın sünneti Bondo kültüründe uygulanıyor. Bu gizli bir kadın topluluğudur. Bu yüzden ben çalışmaya başlamadan önce insanların bu konu hakkında konuşması zordu. Aslında bu konuda konuşmaya başlamam, bir aktivist kimliğiyle değildi, çünkü bir aktivist olacağımı hiç bilmiyordum. Yaşadığım deneyim hakkında babamla konuşurken oldu. Kız kardeşlerimle birlikte kesildiğimizde ve sonra yeni inisiyeler olarak mezun olduğumuzda düzgün bir şekilde iyileşmeden çıktım, vajinam şişti ve kaşınıyordu, kaşımak zorundaydım. Bu yüzden babama haber vermek zorunda kaldım. Konuşabileceğim tek kişi oydu. Üvey annemle konuşamadım çünkü aslında beni kesilmeye götüren oydu. Bu yüzden onunla konuşmaya gerek olmadığını düşündüm. Ben de babamla konuştum. Ona yaramı gösterdim. O da “Hayır” dedi. Bir babanın kızının özel bölgesine bakması yasak. Bakmak istemedi ama ben zorladım.

O zaman 11 yaşındaydınız, değil mi?

Evet, daha 11 yaşındaydım. Babam yaramı görünce, ‘Aman Tanrım’ dedi ve beni hastaneye götürdü, ben de hastaneden sonra geri geldim ve sorular sormaya başladım. Çünkü beni çok sevdiğini düşünüyordum. Dürüst olmak gerekirse, babam beni seviyor. Bu yüzden babamın beni böyle bir duruma maruz bırakmasını hiç beklemiyordum. Ancak ben onunla iletişime geçtikten sonra “Böyle bir şey yapılacağını hiç bilmiyordum. Tek bildiğim senin bir kadın olmak için eğitileceğindi, bu yüzden senin için en iyisini istedim” dedi.  O andan itibaren arkadaşlarımla kesim hakkında konuşmaya başladım ve babam o kadar korktu ki beni yatılı bir okula göndermek zorunda kaldı. Ancak 1990 yılında Sierra Leone'de savaş patlak verdiğinde komşu ülke Gine'ye kaçmak zorunda kaldık ve kayıtlı bir mülteci olmamama rağmen bir mülteci kampında kaldık. Mülteciydim ama kayıtlı bir mülteci değildim. Bu da hiçbir kurumdan yardım alma hakkım olmadığı anlamına geliyor çünkü sadece kayıtlı mültecilere destek veriyorlar. 
Rugiatu Neneh Turay  (FOTO: Berge Arabian)
Aklımda hep tek bir şey vardı: Sierra Leone'ye geri dönmek. Mülteci kampından ayrılıp yurtdışına gitmek istemiyordum. Mülteci kampında ebeveynler yemek ve yardım paketlerini BMMYK'dan alıyor ve sırf kızlarını kestirmeye gönderecek parayı bulmak için Gine halkına satıyorlardı. Bu yüzden kendi kendime dedim ki, bu normal değil. Böyle bir durumda ebeveynlerin odaklanması gereken şey “Çocuklarıma nasıl yiyecek sağlarım” olmalı, kız çocuklarını böyle acı verici bir şeye maruz bırakmamalılar. Kamptaki diğer kadınlara bir şeyler yapmamız gerektiğini söyleyerek bu işe giriştim ama herkes “ne yapmak istiyorsun?” diye sordu. Bazıları bana katıldı ve başladık, ama hepsi sığınma talebinde bulundu ve Avrupa'ya, ABD'ye, Avustralya'ya vs. gittiler. Yakın bir şehirdeki ABD Büyükelçiliği'ne gittim ve Amerikalı bir kadınla konuştum. Ona yapmak istediğimi anlattım ve beni Sierra Leone'deki ABD Büyükelçiliği'nden biriyle görüştürmesini istediğimi çünkü geri dönmek istediğimi söyledim. Kampanyamı burada, Gine'de başlatmanın iyi olacağını söyledi. Bu şekilde başladım. Ve sonra bir başvuru gönderdim. Onayladılar. Bir ofis aradım. Ve o zamana kadar, aslında bir şeyi nasıl yöneteceğimi bilmiyordum. Bu yüzden 20 kişi kadar personel aldım. Bir ofise ihtiyacımız yoktu. Sadece ulaşım ve gittiğimiz toplulukları beslemek için paraya ihtiyacımız vardı. Maaşa ihtiyacımız yoktu ama bu işi yapmamız gerekiyordu. Her şey böyle başladı.

Sonra? 
Sonra başka bir başvuru yaptım. Yine onaylandı. Sonra Gine'de bir kız okulu kurduk. Tüm Gine'de hiç kız okulu yoktu. Bu yüzden adını Amazon İki Dilli Okulu koyduk. Yedi kızla başladık. Toplumda kızları tek bir yere hapsetmekle suçlandık, çünkü okulu yatılı hale getirdik ve toplum şöyle düşündü: “Kızları kendi yerleşkelerinde tutuyorlar, onları eşcinsel ilişkiler için eğitiyorlar”. Böylece hedef haline geldik. Toplum, kızları neden böyle bir yerde tuttuğumuzu bilmek istiyordu. Sadece kızlar ve biz. Gine Müslüman bir ülke, eşcinselliği kabul etmiyorlar. Ama bizim odak noktamız bu kızları erkeklere meydan okumaları için eğitmekti. Kadın genital mutilasyonu ile mücadele etmek istiyoruz. Bu benim ana odağım ama aynı zamanda kızların sadece uygun ortam sağlandığında erkeklerden daha iyisini yapabileceklerini bilmelerini istiyorum. Bu yüzden onlar için gerekli ortamı yarattık, yedi kızla başladık ve elimizden geleni yaptık. Fon istedik, daha fazla kızın gelmesini istediğimiz için uygun üniformalar aradık. 

Sonra kızlar arasında bilgi yarışması yapmaya başladık.Diğer okullara meydan okuduk. Onları voleybol oynamaya
göndermeye başladık. Futbol oynayabilirsiniz dedik.Yıl sonunda yarışmaya gittiğimizde kızlarımız hep kazanıyordu. Çevredeki insanlar bunu gördü ve bizi bir toplantıya çağırarak, “Burada yedi kızınız olduğunu görüyoruz. Başlangıçta bu kızları lezbiyenlik konusunda eğitmek istediğinizi düşündük. Ancak bu kızların okulda başarılı olduklarını, artık düzgün davrandıklarını görüyoruz. Okula erkek çocukları da dahil etmenizi istiyoruz” dediler. Bu kolay olmadı çünkü ben okulda erkek olmasını hiç istemedim, sadece kız olmasını istedim. Onlara kız çocuklarının da kendilerine yer verilirse başarabileceklerini göstermek istedim. Ama sonra dediler ki, eğer erkeklere izin vermezseniz okul kapanacak. Boyun eğmek zorunda kaldık, yabancı bir ülkedeydik. Erkek çocuklarımız olmasına rağmen odağımız hala kız çocuklarıydı. 

Ülkenize nasıl döndünüz?

2002 yılında Sierra Leone'ye geri dönmeye karar verdim. Geri döndüğümde bir ofis alanı aramaya başladım. Kimse bana bir ofis alanı vermeye istekli değildi. Ben de babamı tekrar devreye sokmam gerektiğini düşündüm. Bana dedi ki, “Ofis alanı aramana gerek yok. Ben arkaya taşınacağım, sen de bu binayı istediğin gibi dönüştürebilirsin” Ben de öyle yaptım. Kolay bir iş değildi. Önce arkadaşlarım benden kaçmaya başladı. Benimle kalan sadece bir arkadaşım var. Geri kalan herkes “onu öldürecekler” gibi şeyler söylüyor. Kendilerini benimle özdeşleştirmek istemiyorlardı. Bu beni durdurmadı. Törenlerin yapıldığı tapınaklara gitmeye başladım, üye olduğum için girebiliyordum. “Ona beyaz insanlar tarafından para ödendi” diyorlardı. Yani töreni yapmak isteseler bile ben oradaysam yapmıyorlardı. Ben sürekli gidip onlarla etkileşime geçiyordum. 

Bir keresinde 45 yaşında bir kadın kızıyla birlikte zorla kesilmişti ve bana gelmek için gecenin bir yarısı kaçmak zorunda kalmıştı. Ben de karakola gidip ihbarda bulundum. Polis zorla kesilmiş kadına dönüp fail yerine kendisinin hapse atılacağını, çünkü benim onu polise gitmeye zorlayan kötü bir kadın olduğumu ve bana inandığı için kendisinin suçlu olduğunu söyledi. O zaman benim için kıyamet koptu. 

Tüm topluluk, topluluk şefimiz bile korkmuştu. Topluluktan sürgün edilmemi istediler ve büyük bir toplantı düzenlediler. Ama topluluğumdan ayrılmadım. Daha sonra yaptıkları şey, gizli topluluktaki insanlarla bana saldırmak için plan yapmak oldu. Gizli bir erkek topluluğu var ve bir sabah benim için geldiler. Tüm topluluk, polis memurları kaçtı ve herkes sadece bağırıyordu, “Nene, hayatın için kaç” ve ben onlara gitmeyeceğimi söyledim. Çünkü kafamdaki şeylerden biri de eğer kaçarsam içime korku salmayı başarmış olacaklarıydı. Beni gördüklerinde ben de onlara korku salacağıma kendime söz vermiştim ve ben de öyle yaptım.
Rugiatu Neneh Turay bir etkinlikte
İnsanların ciddi bir di̇reni̇şi̇yle karşılaştınız. Gi̇zli̇ erkek topluluğu ve di̇ğer bazı ki̇şi̇ler tarafından bi̇rçok kez saldırıya uğradınız. Şi̇ddete karşı mücadele yöntemleri̇ni̇z neler ve mesajınızı Sierra Leone halkına hangi barışçıl yöntemlerle iletiyorsunuz?

Eğitimlerimde yaptığım şeylerden birinin aktif şiddetsizlik olduğunu bilmelisiniz. Tüm eğitimlerde, katılımcıların şiddetin uğraştığımız hiçbir şeyin cevabı olmadığını anlamalarını istiyorum. Sonra radyo istasyonlarını kullanmaya başladım. Zorla kesilmekten kaçan çocukları ve kadınları korumaya çalışırken bu kolay bir şey değildi. Bu yüzden onlara daha güvenli yerler sağlamak zorundaydım. Bir kriz yaşandığı dönem,birkaç kadını yanımda Gine'ye, orada güvende olabilecekleri okulumuza götürdüm ve sonra geri gelip onları kesmeye çalışan insanlarla müzakereye devam ettim. Ama o zaman hukukçuların da işin içinde olmasını istedim. Hukukun da yanımızda olması için 45 yaşındaki kadınla birlikte polise gittiğimde elimde bir sağlık kağıdı vardı. Bir sonraki sorum ise, 'Nasıl yasal temsil arayışına girerim?' oldu. Bir ya da iki avukatla görüştüğümü ve fahiş paralar talep ettiklerini hatırlıyorum. O kadar param yok. Param yok, bu yüzden yasal olarak devam edemeyeceğimi düşündüm. Ancak insan hakları ile ilgili konularda yasal temsil için de finansmanınızın olması çok önemli. Bazı şeyleri onaylamak ya da açıklığa kavuşturmak için mahkemeye ihtiyaç duyacağınız bir zaman gelecektir.

Dini liderlerle görüşmeler yaptım, geleneksel liderlerle görüşmeler yaptım, ki bu liderler bizim güç kaynağımız olan şeflerdir, ve çoğu anlayış göstermeye başladı. Birçoğu eşlerinin hala kadın genital mutilasyonu sebebiyle sorun yaşadıklarından bile bahsettiler. Benim hikayemi dinleyenler anlıyorlar ki, bunu para için yapmıyorum. Bunu kendi çilem, acım ve deneyimimden dolayı yapıyorum. İnsanların bilmesini istediğimiz şey de bu. Mesele para değil.  Parasız çalışmaya başladık ve hala para bulmakta, hatta maaşları ödemekte bile zorlanıyoruz. Ama yine de hevesli insanlarımız var.  Artık herkes kadın genital mutilasyonunu sona erdirmekle ilgileniyor. 

Bu muhteşem bir şey. Ve biliyorum ki kadın genital mutilasyonu sizin tek aktivizm alanınız ve tek mücadeleniz değil. Eğitim, çalışmalarınızda kilit öneme sahip. Yetimhaneler kurdunuz, okullar açtınız ve bunları büyütme sürecindesiniz. Bu okulların ve yetimhanelerin odak noktası nedir? 

İnsanların neden hala kadın genital mutilasyonunu uyguladıklarını öğrenmek istedim. Tüm bu sürecin sonunda ortaya çıkan şey, yüksek okuma yazma bilmeme oranıydı. Ve okuma yazma bilmeyenlerin büyük bir kısmını kadınlar oluşturduğu için, kadınların cehaletlerini şiddet uygulamak için kullanıyorlar. Ben de o zaman eğitime odaklanmamız gerektiğini söyledim. Peki bunu nasıl yapacağız? Okullara ihtiyacımız var. Her köyde kızların kesildiği bir tapınak var ama okul yok. Geleneksel liderleri ve kesicileri devreye soktuk. Tapınakları kaldırmayı kabul ettiler. İşte o zaman ilk okulu inşa etmeye başladık. Böylece kadın sünnetini okul müfredatına soktuk. Ve okula devam eden çocukların ebeveynlerinin de verdiğimiz eğitimlerin, atölye çalışmalarının bir parçası olmasını zorunlu hale getirdik. Yani çocuklara eğitim verirken ebeveynleri de eğitiyoruz. Bir okul inşa ettik ve ardından bununla ilgilenen insanlarla çalışmaya başladık. 

Biz buna 'bondo çalılarını okullarla değiştirmek' diyoruz, bu yüzden Sierra Leone'de ilk defa insanların tapınakları kaldırdığını gördüler. Bizi kültürü yok etmekle suçlayan insanlar vardı ama diğerleri bunun iyi bir sistem olduğunu söylüyordu.  

Ayrıca köy için köy tasarruf kredisi dediğimiz bir sistem getirdik ki bu bir toplum bankası gibi. Metalden, üç asma kilitli bir çanta, kutular inşa ediyoruz. Ve tohum parası dediğiniz şeyi veriyoruz. Tohum parasıyla, 25 kadından oluşan bir gruba 150 dolar kredi veriyoruz. 18 ayın sonunda, ne kadar para kazandıklarını, kârı görmek için kutuyu açacaklar ve bu parayı dörde bölecekler. Biri kredilere geri dönecek. Kârı özgürce kullanabilirler, örneğin çocuğunuz okula gitmek istiyorsa ve paranız yoksa, her zaman kutuya gelip onlardan borç isteyebilirsiniz. Böylece daha yüksek faiz almak için tekrar bankalara gitmek zorunda kalmazlar. Şimdi milyonlar kazanan gruplarımız var.

Rugiatu Neneh Turay ödül konuşmasında FOTO: İşhan Erdinç

Hrant Dink'in hayatından ve çalışmalarından etkilendiğinizi paylaştınız ve 23,5 Hafıza Mekanı'nda bulunmanın size ilham verdiğini biliyorum. Bu konuda söylemek istediğiniz bir şey var mı? Eve dönerken yanınızda götüreceğiniz bir şey var mı ve bu geziden nasıl etkilendiniz?

Evet, evet. Yanıma alacağım ve çalışmalarımın bir parçası haline getireceğim şeylerden biri de 23,5 Hafıza Mekânı'ndaki ‘Tırttava’ adlı özel oda olacak. Tırttava bana bir ders verdi. Şahsen bazen insanlar güçlü bir kadın olduğuma inandıkları için kendimi kötü hissettiğimde kimse dikkate almıyor. Beni rahatsız eden şeyleri anlatmak için ofisime böyle bir oda koyacağım. 

Beni etkileyen başka bir şey de polis memurlarının Hrant Dink'in failiyle gülümseyen fotoğrafıydı. Polis memurlarının rollerini de içeren bir eğitim vereceğim, böylece biri suç işlediğinde yaşının, dininin ya da geçmişinin önemli olmadığını bilecekler. Bu çok utanç verici, anlıyor musunuz? Fotoğraf, “onu ortadan kaldıramayız, artık bizim için bu işi yapan biri var” mesajını veriyor. Dünyanın her yerinde polis memurlarının benzer davranış biçimleri vardır. Onlar devletin şiddeti uygulayan araçlarıdır. Size devlet düşmanı olarak baktıklarında ve bir soruna karıştığınızı gördüklerinde, güvende değilsinizdir. Dolayısıyla bu, eğitimlerimizden birine dahil etmek istediğim bir şey çünkü şu anda polis memurlarını eğitiyoruz. Hrant Dink'in konuşmalarından ve paylaştığı deneyimlerinden aldığım ilkeler ve iletişim biçimini de bu eğitimlere dahil edeceğim.

Bunu duyduğuma çok sevindim. Çok güzeldi sizinle bu sohbeti yapmak ve Agos gazetesi adına bu fırsatı yakaladığım için kendimi ayrıca çok şanslı hissediyorum. 


Kategoriler

Güncel


Yazar Hakkında