Anayasa sürecinde halkın fikirleri tartışılmıyor

TESEV Demokratikleşme Programı, yeni anayasa sürecine ilişkin Anayasa İzleme Çalışması’nın ikinci raporunu açıkladı. Rapor, sivil toplumdan alınan görüş ve önerilerin kamuoyu ile paylaşılmamasını eleştirerek, anayasaya ilişkin süreçte toplumsal katılımın sağlanmamasını eleştiriyor.

Ferhat Kentel, Levent Köker, Mehmet Uçum ve Özge Genç tarafından kaleme alınan raporun ilk bölümünde, sözü geçen dönemde anayasa yapım sürecindeki olumlu ve olumsuz gelişmelerin yanı sıra, siyasi aktörler, sivil toplum ve medyanın yeni anayasa yapımındaki rolü, katkısı ve performansına ilişkin bir değerlendirme yer alıyor. Raporun ikinci bölümünde ise, ele alınan dönemde hissedilen önemli bir eksiklikten yola çıkılarak, Nisan 2012’ye kadar Türkiye genelinde Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na yazılı öneri ve görüş bildiren sivil toplum kuruluşlarının yeni anayasaya ilişkin görüşlerinin tasnif ve değerlendirmesi yapılıyor.

Sürecin ‘halkın anayasası olma’ vaadiyle başladığına dikkat çeken rapor, vatandaşların ve sivil toplumun görüş ve önerilerinin alınmasının ardından, bu katkıların Komisyon tarafından kamuoyuyla paylaşılmadığına, toplumun görüş ve önerilerinin anayasa yapımına ve halihazırda devam eden maddelerin yazılması faaliyetine ne kadar etkisi olduğunun bilinmediğine vurgu yapıyor.

Toplumun araçsallaştırıldığı izlenimi verildiğine dikkat çeken raporda, yapım süreci tartışmalarının siyasi partilerin alışılagelmiş sınırları ve pozisyonları üzerinden yürüdüğüne ve toplumun görüşlerinin referans teşkil etmediğine dikkat çekildi. Durumun toplumda sürece karşı güvensizlik yaratacağı belirtildi.

“Siyasal partilerin kırmızı çizgileri toplumsal taleplerin önünde tutuluyor”

Komisyonun, kuruluşundan hemen sonra kamuoyuna duyurduğu çalışma usullerinden kısmen de olsa saptığı eleştirisinin bulunduğu raporda, ilan edilen çalışma usullerinin 11. maddesi'nin 4 aşamalı bir yazım sürecinden söz ederken, Komisyon'un doğrudan doğruya metin oluşturmaya başladığının altı çiziliyor.

Raporda, Komisyon'un bireyler, toplumsal örgütler ve çeşitli platformlardan gelen ve Türkiye’nin farklı siyasî renklerini yansıtan toplumsal talepler yerine, siyasî partilerin “kırmızı çizgilerini” daha fazla önemsiyor görüntüsü verdiği vurgulanıyor.

'Başkanlık sistemi tartışması olumsuz etki yapacak'

Raporda, yeni anayasa çalışmalarının bu aşamasında siyasî aktörlerle ilgili olarak değinilmesi gereken bir diğer önemli konunun bizzat Başbakan Erdoğan ve iktidar partisi sözcülerinden gelen “başkanlık sistemi” önerisinin yarattığı tartışma olduğu belirtiliyor. Bu tartışmanın topluma oranla daha keskin kırmızı çizgilere sahip siyasî partilerin Komisyon’u etkilemeleri gibi, yeni anayasa çalışmaları üzerinde olumsuz etki yapabilecek bir konu olduğunun altı çiziliyor.

Raporda yer alan bir diğer tespit ise, sivil toplumun önerilerinin incelendiğinde, aktivist yanıyla öne çıkan grupların, siyasete ve karar vericilere müdahale etmede yeterince hüner ve beceri sahibi olmadıkları görüşü.

‘Kutupsallaşmış bir siyasal kültür hakim’

Raporda, yeni anayasayla doğrudan ilişkili olan ve kamuoyunun gündemine “girebilen” bu tartışmaların yanı sıra, kutuplaşmış siyasal kültürün hâkim olduğu “genel siyasî iklim”in anayasa tartışmalarını gölgede bıraktığı ifade ediliyor. Uludere ve kürtaj gibi hızla radikalleşen ve gündemi manipüle eden meseleler nedeniyle, anayasa tartışmalarının hiçbir zaman gerçekten tam olarak aktüel gündemi belirleyen bir konuma gelemediğine dikkat çekiliyor.

Raporda ayrıca bir önceki dönemde olduğu gibi bu dönemde de, medyada çıkan haber ve yorumların büyük çoğunluğunda egemen olan yaklaşımın bilgilendirici ve tartışmayı zenginleştirici olmaktan ziyade, “yansıtıcı” olduğu belirtildi.

Rapora göre;

19 Ekim 2011 tarihinde göreve başlayan Komisyon, 4 Mayıs 2012’ye kadar, üç ayrı “alt komisyonda” 42 siyasî parti, üniversiteler ile çeşitli kurumları; 39 meslek örgütü ve sendikayı; 79 dernek, vakıf ve platformdan oluşan sivil toplum kuruluşlarını  dinledi.

Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na, yeni anayasa konusunda Komisyon’un resmi web sitesi aracılığıyla, e-posta hesabı üzerinden ve normal posta yoluyla yaklaşık 64 bin kişi tarafından görüş bildirildi. Bu görüşlerin 440’ı sivil toplum kuruluşlarından geldi.

Komisyon’a görüş bildirenlerin “sosyoekonomik” temelli örgütlerden, “sosyokültürel” temelli örgütlere, sivil örgütlerden kamu kuruluşlarına kadar uzanan bir çeşitlilik içerdiyor. İşçi sendikaları, işveren örgütleri, üniversiteler, barolar, odalar, dindar Sünni Müslüman kesimler, Aleviler, Hıristiyan ve Musevi kimliklerini temsil eden kuruluşlar, kadınlar, LGBT gruplar, ekolojik yaklaşımları benimseyen çevreler, engelliler, laik-çağdaş veya ülkücü-milliyetçi çizgideki grupların önerileri var.

Raporun tamamına ulaşmak için tıklayınız

Kategoriler

Güncel Gündem