OHANNES KILIÇDAĞI

Ohannes Kılıçdağı

MUHALEFET ŞERHİ

Yolsuzluk ve şaibe kültürünü kırmak lazım

Bu tür denetim ve raporlar orta ve uzun vadede Türkiye Ermeni toplumunda yukarıda bahsettiğim şaibe alışkanlığını veya kültürünü ortadan kaldırmaya yarayacaktır. Şöyle ki, bu denetim ve raporların sıklaşması, rutin hâle gelmesi hem yöneticilerde hem de halk nezdinde yolsuzlukların ve usulsüzlüklerin ilanihaye gizli kalmayacağı kanaatinin yerleşmesine sebep olur. Böylece yolsuzluğa ve usulsüzlüğe eğilimli yöneticiler böyle bir işe girişmeden evvel iki kere düşünürler;

Geçen haftaki Agos’ta okumuşsunuzdur, Büyükdere Surp Hripsimyants Kilisesi Vakfı’nın son seçimlerde seçilen yönetim kurulunun, geçmiş yönetimin icraatları hakkında Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne yaptırdığı inceleme neticesinde, 2013–2022 yılları arasında görev yapmış yönetim kurulunun usulsüz işlemlerle vakfı zarara uğrattığı ortaya çıktı.

Mevcut yönetim, bu raporun gereği olan adımların atılacağını açıkladı. Bu adımların sonuçları konusunda da kamuoyunu bilgilendireceklerdir eminim. Geçmişe yönelik bu tür incelemeler yapılması ve raporlar hazırlatılması diğer vakıflara da örnek olması gereken bir işlem. Aslında vakıflarımızda rutin ve kapsamlı denetim mekanizmaları olsaydı belki buna bu kadar gerek olmayabilirdi. Fakat, böyle mekanizmaların olmadığı ve bundan önce seçimlerin uzun süre yapılamadığı göz önüne alınacak olursa, akıllardaki soruların öyle veya böyle cevaplanması için bu tür raporlar gerekli. 

Türkiye Ermeni toplumuna biraz vâkıf olanlar, genel olarak vakıf yöneticileri hakkında öteden beri hep bir yolsuzluk şaibesi olduğunu, bunun fısıltı gazetesi gibi dolaştığını bilirler – yok şu tağagan bunu “götürmüş”, yok bu tağagan şunu “iç etmiş”... Bunlar benim neredeyse çocukluğumdan beri duyduğum laflar. Artık böyle şaibeleri toplumsal hayatımızdan tamamen çıkarmamız lazım. Bu tür denetimler ve raporlar, tabii ki kamuoyuyla paylaşılmak şartıyla, şaibelerin de önünü kesecektir. Öte yandan, son seçimlerde iş başına gelip de geçmişe dönük denetim yapmayan veya yaptırmayan yeni yönetimler de ister istemez akıllarda sorular doğmasına sebep olacak, kendileri de töhmet altında kalacaklardır. İnsanlar onların da bazı kişileri koruduğu zannına kapılacaklardır.

“Geçmiş gitmiş, bitmiş. Eski defterleri karıştırmanın kime neye yararı olacak?” diye soranlar veya bu tür denetimlerden hukuki hiçbir sonuç çıkmayacağını ileri sürenler olabilir. Her şeyden önce, eğer ortada rüşvet, zimmetine para geçirme gibi bir eylem varsa, bu hukuki manada ceza gerektiren bir durumdur ve ortaya çıkarılması gerekir. Akabinde de Türkiye Ermeni toplumunun uğratıldığı maddi kayıpları bu davalar yoluyla telafi etmeye çalışmak gerekir. Bu, hâlihazırdaki yöneticilerin halka karşı sorumluluğudur. Fakat, ortada hukuki manada bir suç olmasa veya bunu ispatlamak mümkün olmasa dahi, bu tür denetimlerin yapılması ve raporların yazılıp kamuoyuna sunulması siyaseten ve etik olarak gereklidir.

Zira böylece toplum kimin ne yaptığını bilecek, iyi yöneticiyi kötü yöneticiden ayırabilecektir. Bunun da ötesinde, örneğin, bir mülkü bir kere rayicin çok altında kiraya veriyorsanız buna kötü yöneticilik veya yanlış karar alma denebilir. Fakat bunu seneler içinde tekrar tekrar yapıyorsanız, o durumda artık kötü niyet olduğu şüphesi ciddi manada ortaya çıkar. Böyle bir yönetici mahkemede herhangi bir suçtan mahkûm edilemese bile toplum vicdanında mahkûm edilir. Başka bir deyişle, tüm bunlar her fırsatta önemli bir yönetim ilkesi olarak altını çizdiğimiz şeffaflığın gereğidir. Bunu içselleştirmek gerekir. 

Ayrıca, bu tür denetim ve raporlar orta ve uzun vadede Türkiye Ermeni toplumunda yukarıda bahsettiğim şaibe alışkanlığını veya kültürünü ortadan kaldırmaya yarayacaktır. Şöyle ki, bu denetim ve raporların sıklaşması, rutin hâle gelmesi hem yöneticilerde hem de halk nezdinde yolsuzlukların ve usulsüzlüklerin ilanihaye gizli kalmayacağı kanaatinin yerleşmesine sebep olur. Böylece yolsuzluğa ve usulsüzlüğe eğilimli yöneticiler böyle bir işe girişmeden evvel iki kere düşünürler; halk nezdinde de böyle şeylerin olmayacağına dair bir güven yavaş yavaş da olsa tesis edilir.

Gelgelelim, eğer ben kaçırmadıysam, Büyükdere yönetimi dışında, geçmişe yönelik bir denetim yaptırıp sonuçlarını kamuoyuyla paylaşan bir yönetim olmadı. Hâlbuki özellikle Beyoğlu, Ortaköy, Pangaltı Mıhitaryan gibi uhdelerinde yüksek gelirli mülkler olan vakıfların yönetimleri bu tür denetimler yaptırıp sonuçlarını Ermeni toplumuyla paylaşmalıdırlar. Seçimlerin üzerinden neredeyse iki sene geçtiği düşünülecek olursak, geç bile kaldılar.