YETVART DANZİKYAN

Yetvart Danzikyan

KARDEŞÇESİNE

Açık Radyo’dan ne isteniyor?

Daha önce benzer durumlar yaşanmış, örneğin 24 Nisan açıklamaları için Diyarbakır Barosu’na da çok kez dava açılmış ve Baro bu davalardan (devam edenler soruşturmalar hariç) beraat etmişti. İHD yöneticileri de yakın zamanda, açıklamalarında “Ermeni Soykırımı” dedikleri için yargılandıkları bir davadan beraat etmişlerdi. Peki, RTÜK bu değerlendirmesini neye dayandırıyor?

28 Haziran Cuma günü Açık Radyo’nun yaptığı duyuruyla öğrendik, 24 Nisan 2024’te yayınlanan ‘Açık Gazete’ programında konuk “Ermeni Soykırımı” dediği, programcı da bunu “düzeltmediği” için, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), radyoya beş kez program durdurma ve para cezası vermişti. Bu karar, ifade özgürlüğüne yönelik bir ihlal olmasının yanı sıra hukuki açıdan da sıkıntılıydı. Zira daha önce benzer durumlar yaşanmış, örneğin 24 Nisan açıklamaları için Diyarbakır Barosu’na da çok kez dava açılmış ve Baro bu davalardan (devam edenler soruşturmalar hariç) beraat etmişti. Hatta bu beraat kararlarından birinde, mahkeme gerekçeli kararını açıklarken şu ifadelere yer vermişti:
“(...) yapılan paylaşımın eleştiri kapsamında düşüncenin açıklanması olarak değerlendirildiği, bu itibarla yargılamaya konu paylaşımın düşünce hürriyeti kapsamında düşüncenin açıklanması olarak değerlendirilmiş olmasına istinaden söz konusu paylaşımın yargılamaya konu suçun maddi unsurlarını oluşturmadığı anlaşılmakla (...)” 

İHD yöneticileri de yakın zamanda, açıklamalarında “Ermeni Soykırımı” dedikleri için yargılandıkları bir davadan beraat etmişlerdi. Gazeteciler Elif Akgül ve Haluk Kalafat da, benzer bir davadan daha geçenlerde beraat ettiler. 

Peki, RTÜK bu değerlendirmesini neye dayandırıyor? Az önce bahsettiğim davalar 301. Madde’den yani “Türklüğü aşağılama” maddesinden açılmıştı. RTÜK ise Açık Radyo’ya bu cezayı verirken “yayın hizmetleri, ırk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edemez veya toplumda nefret duyguları oluşturamaz” hükmüne dayanıyor. Peki “Ermeni Soykırımı” demek bu kapsama mı giriyor? Bunu deyince toplumu kin ve düşmanlığa mı sevk etmiş oluyorsunuz? 

Öyle değil. Bilhassa son yıllarda, Türkiye hükümeti tutum olarak soykırımı kabul etmemekle birlikte “soykırım” demenin cezai bir uygulama içermemesi yolunu benimsemişti. Hatırlanacağı gibi, 2011’den itibaren Taksim Meydanı ve Tünel Meydanı’nda anmalar yapıldı. Keza Cumhurbaşkanı Erdoğan da 2012’den beri her 24 Nisan günü, ‘soykırım’ ifadesini kullanmamakla birlikte, Ermeni toplumuna bir taziye mesajı gönderiyor.

Evet, biliyorum, son üç yıldır 24 Nisan anmalarına izin verilmiyor, Diyarbakır Barosu’na, İHD’ye peş peşe davalar açılıyor, ancak sonuçta elimizde mahkemelerin beraat kararları var. Bu kararlar önemli emsaller teşkil ediyor.

Kaldı ki elimizde bu kararlar da olmayabilirdi. Yine de yayın kuruluşlarının ‘Ermeni Soykırımı’ ifadesini kullanmasının önünde bir engel olamazdı, çünkü Türkiye’nin imza attığı AİHM sözleşmeleri, ifade özgürlüğü açısından önemli bir kriter. Anayasal olarak da bu hakkın engellenmesi, hele ki yayın durdurma cezaları, kabul edilemez. 

Açık Radyo da, yayın durdurma cezasını duyururken yaptığı açıklamada “Cezaya konu gündeki program içinde, ifade ve düşünce özgürlüğünün sınırlarını aşan bir ifade bulunmadığı gibi gerek karara konu ifadeler ve gerekse anılan programın bütünü değerlendirildiğinde, evrensel nitelikteki gazetecilik ilkelerine aykırı bir yön de bulunmamaktadır. Hele, anılan programın toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edici ve toplumda nefret duyguları oluşturabilecek nitelikte olabilmesi mümkün değildir” ifadelerini kullandı. 

Radyonun, yayın durdurma kararına yaptığı itirazın sonuçları beklenirken bu sefer de RTÜK’ün Açık Radyo’nun lisansını iptal ettiğini öğrendik. Bu, demokrasi, insan hakları ve ifade özgürlüğünü toptan hiçe sayan bir karardır. Kararı X hesabından duyuran RTÜK üyesi İlhan Taşçı, “Gerekçe, kurulun daha önce verdiği ‘toplumu kin ve düşmanlığa tahrikten’ 5 gün program durdurma cezasına uymayıp yayını sürdürmesi. Oysa yayıncı para cezasını ödemiş, ancak yayın kesmemiş. Bu durum yayıncı lehine yorumlanmalıydı” diyor. 

Radyo hukuki itirazlarını dile getirmişken ve süreç devam ederken böyle bir karar alınması Türkiye’de nefes alabileceğimiz nadir kanallardan birinin daha kısılması anlamına geliyor. Bu yanlıştan bir an önce dönülmesi gerektiğini buradan da duyuruyoruz. Açık Radyo açık kalmalı, demokrasinin ve eşitliğin sesini duyurmaya devam etmelidir.