Ermenice harfli Türkçe’yle veya Ermenice alfabeyle haşır neşir olanlar sadece Ermeniler de değil. Müslüman Osmanlı entelektüelleri arasında bu metinlerden haberdar olan, hatta Ermenice alfabeyi öğrenip bu metinleri okuyanlar var. Daha da ötesi, bunun entelektüellerle sınırlı kalmadığına dair de işaretler var.
Ermenice harfli Türkçe metinleri bilenleriniz vardır. İbarenin kendisinden de anlaşılacağı üzere bunlar, yazıldığı zamanın Türkçesiyle ama Ermenice alfabeyle yazılmış metinler. Bugün birçoklarına “tuhaf”, “olmayacak şey” gibi gözükse de bu literatür hem oldukça eskiye gidiyor hem de oldukça geniş. Bu konuyu, bu konunun Türkiye’deki en yetkin bir-iki kişiden biri olan Murat Cankara’yla konuştuk. Bu hafta o sohbetten Ermenice harfli Türkçe’ye dair birtakım satırbaşlarını aktaralım.
Belki ilkönce altı çizilmesi gereken husus, bu metinlerin birkaç düzeyde gösterdiği muazzam çeşitlilik ve yaygınlık. Çeşme hayratının kitabesinden tutun da resmi gazeteye kadar birçok Ermenice harfli Türkçe metin var. Üstelik, Ermenice harfli Türkçe sadece gazete, kitap vs gibi kamusal metinlerde değil kişilerin birbirlerine gönderdikleri mektuplar, tuttukları hatırat gibi şahsi metinlerde de kullanılmış. Şu anki bilgi birikimimize göre, el yazmalarını da sayacak olursak ilk örneği 14. yy.’a kadar giden Ermenice harfli Türkçe metinlerin bilinen son kamusal örneği Dikran Kireçyan isminde birinin “Destan Kitabı” başlıklı 1968’de Arjantin’de basılmış kitabı. Arjantin size şaşırtıcı gelebilir ama zaten bu metinlerin yaygınlık ve çeşitlilik gösterdiği bir başka düzlem de coğrafya. Mkhitaristler dolayısıyla Venedik ve Viyana’dan tutun da Anadolu’ya, Boston, New York’tan İzmir’e kadar böyle metinler üretilmiş. Başka bir deyişle, Türkçe bilen Ermenilerin gittiği her yerde bu tür metinler ortaya konmuş.
İlginç bir nokta şu ki Ermeniler kendi aralarında yazışmak için de zaman zaman Ermenice harfli Türkçe kullanmışlar. İki kişi düşünün ki ikisi de Ermeni ve Ermeni alfabesini biliyorlar ama yazışmak için Ermenice değil de Ermeni harfli Türkçe kullanıyorlar. Bu da Osmanlı Ermenilerin Türkçe’yle olan yakınlığına dair bir gösterge. Cankara, 19. yy.’da ortalama veya az eğitimli bir Osmanlı Ermenisi için yazılı dile ulaşmanın en kolay yolunun Ermenice harfli Türkçe olduğunu söylüyor. Hatıratların, anıların veya günlüklerin de Ermenice harfli Türkçe yazılması çok yaygın bir pratik.
Öte yandan, Ermenice harfli Türkçe’yle veya Ermenice alfabeyle haşır neşir olanlar sadece Ermeniler de değil. Müslüman Osmanlı entelektüelleri arasında bu metinlerden haberdar olan, hatta Ermenice alfabeyi öğrenip bu metinleri okuyanlar var. Daha da ötesi, bunun entelektüellerle sınırlı kalmadığına dair de işaretler var. Cankara’nın aktardığına göre 19. yy. sonunda Ermeni harfli Türkçe öğretme kılavuzları basılmış. Gerek entelektüeller gerek diğerleri için bunun arkasındaki motivasyonların belki de birinci sırada geleni, bu alfabeyi öğrenerek daha geniş bir literatüre erişim olanağına sahip olmak. Böylece, basılı Osmanlıcası olmayan eserlerin, kitapların Ermenice harfli Türkçe versiyonuna ulaşmak mümkün oluyor. Ayrıca, Ermenice harfli Türkçe gazeteler vasıtasıyla ülke ve dünya siyasetini takip etmek de kolaylaşıyor.
Cankara, 1860’ların sonunda Ali Suavi’nin Muhbir gazetesinde Osmanlıca yazan gazetecilere hitaben “kullandığımız dili sadeleştirmemiz lazım, Ermenilerin kullandığı Türkçe’ye bakın, gençler onlara daha çok rağbet ediyor çünkü daha kolay anlıyorlar”, diyen bir yazı yazdığını aktarıyor. Bu mevzunun gazete yazılarına kadar girmiş olması şöyle ilginç, demek ki Ali Suavi’ye bunu söyletecek kadar çok sayıda kişi Ermenice alfabeyi öğrenip bu metinleri okumaya başlamış. Hatta, 19. yy.’da bir ara Yeni Osmanlılar arasında eğer bir alfabe değişikliği olacaksa bunun Latin alfabesi değil Ermeni veya Rum alfabesi olması gerektiği tartışmaları da oluyor. Örneğin, “vatan şairi” Namık Kemal bunu söyleyenlerden biri. Gene Cankara’dan öğreniyoruz ki, Ahmet Mithat, bir alfabeyi kullanıp başka bir dil yazdığınızda eğer hatasız okunabiliyorsa o alfabe mükemmel bir alfabedir diyor ve Ermenice alfabenin bu açıdan en mükemmel alfabe olduğunu söylüyor.
Ermenice harfli Türkçe metinler Türkçe edebiyatın gelişmesine de katkıda bulunmuş. Örneğin, yaygın olarak bilinenin aksine ilk Türkçe roman, en azından şu anki bilgi birikimimize göre, Şemsettin Sami’nin “Taaşşuk-u Talat Fitnat” değil, Vartan Paşa tarafından yazılmış “Akabi Hikayesi”dir. (Aras Yayıncılık bu romanın yeni bir baskısını yaptı, dolayısıyla kolayca ulaşılabilir durumda.) Aynı şekilde, Ermenice harfli Türkçe olarak yazılmış yüzlerce tiyatro oyunu mevcut.
Ermenice harfli Türkçe literatür, dilbilim, tarih, antropoloji gibi akademik disiplinler açısından çok önemli bir kaynak oluşturuyor, zira bu şekilde üretilmiş ve dönemine dair çok önemli bilgiler, veriler içeren metinler var. Özellikle, sosyal bilim literatüründe “madun” olarak nitelenen ezilmiş, baskı altındaki kesimlerin sesini bu metinlerde duyabiliyoruz. Cankara, örnek olarak, 1895-96 katliamlarında Kayseri’de gördüklerini dörtlükler biçiminde Ermenice harfli Türkçe olarak aktaran anonim bir metni veriyor. Benzer şekilde 1860’da Kayseri’de doğan, Balkan Savaşları sonrası Amerika’ya göç edip 1930’ların sonunda ölen bir halı tüccarı olan Setrak Timuryan da başka yerde bulması kolay olmayan bilgileri aktardığı Kayseri hatıratını Ermenice harfli Türkçe olarak kaleme almış.
Velhasıl, örnekler çoğaltılabilir ama kısaca söylemek gerekirse Ermenice harfli Türkçe metinlerde bir hazine yatıyor.
(Burada yazılanlara dair ayrıntıları Ohannes Kılıçdağı YouTube kanalında bulabilirsiniz)