Yerevan merkezli İnsan Hakları Araştırma Merkezi’nin başkanı Anahit Simonyan, Spitak depreminin etkilediği bölgede barınma haklarının uygulanmasına ilişkin araştırmalarını, değişen hükümetlerin benzerlik politikalarını ve geçici barınaklarda yaşayanların zorunlu tahliye tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını Agos’a anlattı.
7 Aralık 1988’de Ermenistan’da yaşanan Spitak depreminin üzerinden 35 yıl geçti. Yıkıcı deprem sonrası evsiz kalan insanların barınma hakkı henüz sağlanmış değil. Bir milyon nüfusun yaşadığı ve ülke topraklarının %40’ını oluşturan bölgeyi etkileyen depremden sonra sadece Gümrü’de geçici olarak yerleştirilen ancak hâlâ aktif kullanılan 2600 barınak var. Yerevan merkezli İnsan Hakları Araştırma Merkezi’nin başkanı Anahit Simonyan, Spitak depreminin etkilediği bölgede barınma haklarının uygulanmasına ilişkin araştırmalarını, değişen hükümetlerin benzerlik politikalarını ve geçici barınaklarda yaşayanların zorunlu tahliye tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını Agos’a anlattı.
Spitak depreminden toplam 8,9 milyon metrekare konut alanı etkilendi; konutlar yıkıldı veya farklı derecelerde hasar gördü. Deprem sonucunda Spitak şehri tamamen yıkıldı. Gümrü’nün %80’i yıkılırken, Stepanavan ve Vanadzor şehirleri ise kısmen yıkıldı. Depremin üzerinden uzun yıllar geçmesine rağmen afetten etkilenen kişilerin barınma hakkının ihlali devam ediyor. Hayati koşulların olmadığı şartlarda yaşayan insanların çokkatmanlı hak ihlallerini araştırmacı Anahit Simonyan’a sorduk.
Spitak depreminden etkilenen insanların barınma haklarına ilişkin araştırmalar yürüttünüz. Yıkıcı depremden 35 yıl sonra konut hakları açısından durum ne?
Onca yıl geçmesine rağmen, afet bölgesindeki evsizlik sorununun, depremden etkilenen insanların barınma haklarının hayata geçirilmesini sağlayacak nihai ve kapsamlı bir çözüm henüz verilmedi.
İnsan Hakları Araştırma Merkezi (İHAM), afet bölgesinde barınma haklarının uygulanmasına ilişkin iktidar değişikliği sonrasında benimsenen devlet politikasını izlemek amacıyla 2019 ve 2023 yıllarında iki çalışma yürüttü.
Bu çalışmaların sonucunda hazırlanan raporlarda, devlet politikasının Ermenistan’ın insan haklarının korunmasına ilişkin uluslararası yasal yükümlülüklerine, özellikle de Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi’nde tanımlanan yükümlülüklere ne ölçüde uyduğu analiz ediliyor.
Her iki çalışma da deprem sonucu evsiz kalan vatandaşların barınma ve diğer haklarının yıllardır ihlal edildiğini belgeliyor. Deprem nedeniyle evsiz kalan halk, onlarca yıl boyunca barınak diye adlandırabileceğimiz, standartların altında olan yapılarda veya yaşama koşullarına uygun olmayan yurt gibi binalarda yaşadılar. Elde edilen veriler, Şirak bölgesinde bahsedilen tür yapılarda/binalarda yaşayan ailelerin hâlâ aşırı yoksulluk koşullarında yaşadıklarını kanıtlıyor.
Konut sağlama sürecinde devletin uyguladığı politika etkili olmadı ve bunun sonucunda evsizlik sorunu sürekli yeniden üretildi. Barınma hakkı, sağlık hizmetleri, eğitim, çalışma ve diğer hakları da içeren aile için yeterli yaşam standardına sahip olma hakkı dahil olmak üzere birtakım hakları güvence altına alınamamış, grubun kırılganlığı derinleşmiş durumda.
Araştırmalarınıza hangi sorularla yola çıktınız? Çalışmaları hangi gruplarla yürüttünüz?
2019 yılında Avrasya İşbirliği Vakfı, İnsan Hakları Araştırma Merkezi, A.D. Sakharov İnsan Haklarını Koruma Merkezi, Herkes İçin Haklar Vakfı ve Etkin Yönetim ve Toplumsal Kalkınma derneği konuyla ilgili ilk ortak çalışmayı gerçekleştirdi. Son üç kurumun Gümrü şehrinde faaliyet gösterdiğini ve yıllardır sorunla yerinde ilgilendiğini belirtmekte fayda var.
Bu çalışma, genel olarak Ermenistan’da deprem sonucu evsiz kalan insanlar için yeterli barınma koşulları hakkının hayata geçirilmesindeki sistemik boşlukları ele alan ilk araştırmaydı.
Raporda 2018 yılına kadar konut tazminatı sağlanmasına yönelik yasal düzenlemelerin yer aldığı hükümetin tüm kararlarının analizi yapıldı ve bunlara bağlı sorunların haritası çıkarıldı. Ayrıca barınak ve gecekondularda yaşayanlarla görüşmeler, derinlemesine grup tartışmaları yaptık ve yaşam koşullarını değerlendirdik.
İkinci araştırmayı 2023’te İnsan Hakları Araştırma Merkezi olarak yaptık. Amacımız son yıllardaki gelişmeleri ele almaktı. Sosyal hakların korunması, kuruluşumuzun önceliklerinden biri olduğundan dolayı böyle bir çalışmaya gerek duyduk. Bu rapor, afet bölgesinde konut meselesine yönelik mevcut devlet politikalarına değiniyor.
Raporu, Ermenistan’ın antlaşma yükümlülüklerinin değerlendirilmesinin dördüncü turu çerçevesinde Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Komitesi’ne de sunduk. Bu konuyla ilgili Ermenistan’dan Komite’ye şimdiye kadar sunulan tek rapor.
Depremden yıllar sonra kurulan Ermenistan Cumhuriyeti’nde iktidara gelen hükümetlerin aldıkları önlemler, sundukları çözümler nelerdi? Etkili çözüm üretildi mi?
Devletin afet bölgesindeki yerleşim yerlerinde yaşayan vatandaşlara yönelik uyguladığı konut programları vatandaşların barınma hakkını hayata geçiremedi. Depremden etkilenen insanlar onlarca yıldır aşırı yoksulluk ortamında, insanlık dışı koşullarda yaşadı ve yaşamaya devam ediyor. Bu insanların ihtiyaçları ve yaralanabilirlikleri hakkında kapsamlı bir değerlendirme yapılmadı.
Ermenistan’da depremden dolayı evsiz kalmış kişilere daire tahsisinin yasal çerçevesini düzenleyen ilk yasa 1999 yılında kabul edildi. Buna göre, konut tazminatı için bekleme listesinde yer alan yararlanıcının hanede kişi sayısında azalma olması durumunda, verilen konut tazminatı azalan kişi sayısına göre hesaplandı. Tam tersi hane halkında artış olduğunda ise, dikkate alınmayıp önceki kişi sayısına göre konut tazminatı verildi. Bunun sonucunda çoğu durumda devlet tarafından tesis edilen dairelere, yeterli alan olmamasından dolayı geniş ailenin sadece bir kısmı yerleşebildi. Başka bir deyişle, devletin çözümü ailenin bir kısmının konteynırlarda yaşamaya devam etmesine izin vermek ve böylece evsizlik sorununun devam eden döngüsünü teşvik etmek oldu.
Ayrıca, konut tazminatının, depremden etkilenen ve evsiz kalan kişilere devletin sağladığı tek temel destek aracı olmaması gerektiğinin altını çizmek önemli. Sorunun kapsamlı çözümü, depremin sosyal sonuçlarının tam olarak ele alınmasını ve bu bağlamda depremden etkilenen kişilerin sosyal, kültürel ve diğer haklarının gerçekleştirilmesi açısından devletin yükümlülüklerinin yerine getirilmesini gerektirir. Sorunun çözümüne yönelik bu yaklaşım, iktidara gelen hiçbir hükümet tarafından ne yazık ki benimsenmedi.
Kapsamlı çözüm sunulmadığından, konut tazminatı alan birçok vatandaş, sağlık ve diğer yaşam koşulları nedeniyle verilen daireleri satmak zorunda kaldı. Bunun sonucunda, depremden sonra oluşan birincil evsizlik sorununun yanı sıra, onlarca yılda ikincil bir evsizlik sorunu da ortaya çıktı.
Sosyal konut tesisinin yanı sıra bazı ailelere devlet tarafından konut satın alma sertifikaları verildi. Ancak verilen sertifikaların emlak piyasasının altında olması, kişilerin daire satın almasına engel oldu. Başka bir sorun, devlet programlarının izleme ve değerlendirmeye tâbi tutulmaması. Süreçte dolandırıcılık ve yolsuzlukların yaşandığına dair tanıklıklar var.
2018’de Ermenistan’da iktidar değişikliği yaşandı. Seçilmiş, meşru hükümetten beklentiler yüksekti. Kamu yararına hareket edeceklerine dair taahhütler vardı. Yeni yönetimde depremzedelerin barınma hakları nasıl ele alındı? Önceki hükümetlere göre bir fark var mı?
2023 yaptığımız araştırma, mevcut devlet politikasının önceki hükümetlerden miras kalan sorunları çözmeye, devletin hataları sonucunda vatandaşların ihlal edilen haklarını onarmaya, evsizlik sorununu ortadan kaldırmaya veya önlemeye yönelik olmadığını gösteriyor.
Yürüttüğümüz çalışmada, afet bölgesinde devlet ve kamu mülkü olan alanlarda deprem sonrası kurulan veya inşa edilen geçici barınaklardan kurtulmaya dair hükümetin 2022 yılında aldığı karar sürecini incelemeye çalıştık.
Yayınlanan verilere göre Gümrü’de yaklaşık 2.600 geçici barınak, yapı var. Edinilen bilgiye göre, geçici barınakların yıkımı sonucunda yaklaşık 800 aileye herhangi bir tazminat ödenmeyecek. Ermenistan Cumhuriyeti Şehircilik Komitesi’nin sunduğu bilgilere göre, geçici barınaklarda ikamet eden ailelerin yerinden yerleşim süreci 2024-2027 yılları arasından gerçekleşecek.
Söz konusu hükümet kararı, ailelerin yeniden yerleşim sürecinde zorla tahliyeler de öngörüyor. Bu, Ermenistan’ın uluslararası yasal yükümlülüklerine aykırı.
Ermenistan Ombudsmanı, geçici barınakların sökülmesiyle ilgili ihbar alan vatandaşlardan başvuru ve şikâyetler aldı. Geçici barınakların yıkılacağı uyarısını alan vatandaşlar, devletin sağladığı yardımlardan yararlanamayacakları için evsiz kalacaklarından endişe duyuyor.
Başlatılacak yeniden yerleşim süreci şu ana kadar geçici barınaklarda yaşayan çeşitli grupların özel ihtiyaçlarına duyarsız bir şekilde sunuldu. Bunun sonucunda kadınlar, çocuklar, bekar ebeveynler, yaşlılar, engelliler ve çeşitli ihtiyaç sahibi diğer kişiler yeniden yerleşimden orantısız bir şekilde etkilenecek. Tüm bu risklerin ele alınması uluslararası standartların bir gereğidir.
İHAM’nin yürüttüğü araştırmada devletin politikasının ayrımcı ve ötekileştiren bir yaklaşım sergilediğini gördük. Deprem sonucu evsiz kalan, yaşam koşulları yetersiz olan bina ve yapılarda yaşayanların yanı sıra deprem sonucu evsiz kalıp kirada yaşayanların sorunları göz ardı ediliyor. Bu durumlarda devlet desteğinin formatı, temel koşullar ve öncelikler ile yeniden yerleştirme prosedürü şimdiye dek tanımlanmamış durumda.
7 Aralık 1988’de yaşanan felaket sonucu tehlikeli kategorisine düşen 94 binanın hâlâ kullanılmakta olduğunu belirtmek lâzım. Bu binalarda düzenli olarak çökmeler yaşanıyor, kamu hizmetleri mevcut değil, üstelik bu alanlarda altyapının yokluğundan kaynaklı kamu hizmetlerine erişim sağlamak mümkün değil. Tamamen terk edilmiş alanlarda olan binalar var.
Ermenistan’da şu ana kadar 1988 depremi sonucu evsiz kalan farklı vatandaş gruplarının ihtiyaçları ve haklarının hayata geçirilmesi yolunda sorunları hakkında bilgi sağlayacak istatistiklerin yapılmamış olması dikkat çekiyor. Yeterli barınma koşullarına sahip olma hakkının korunmasına yönelik garantiler açısından Ermenistan’da genel olarak bir gerileme yaşandığını belirtmek gerek. 2015 yılında yapılan anayasa değişiklikleri sonucunda devlet, yeterli yaşam ve barınma koşullarına sahip olma hakkının korunmasına yönelik anayasal düzenlemeleri kaldırdı. Bu da ‘Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin’ uluslararası sözleşmede tanımlanan yükümlülüklere aykırı.
Ermenistan’da şu anda anayasa revizyon süreci devam ediyor. Bahsedilen hakkın korunmasına yönelik anayasal düzenlemelerin yeniden yürürlüğe girmesi hükümetin önceliklerinden olmalı.
35 yıldır çözülemeyen barınma hakkı sorununun çözümünü nasıl görüyorsunuz?
Yaptığımız araştırmalar, afet bölgesinde konut sorununu çözmeye yönelik mevcut devlet politikasının insan merkezli olmadığını belgeledi. Hükümet, yeniden yerleştirme kararı alırken zorla tahliyeyi dahi öngörüyor ve geçici barınaklardan kurtulma ilkesiyle hareket ediyor. Bu, yeniden yerleşim adı altında yerinden edilecek insanlara yeterli barınma koşullarının sağlanmasına ilişkin tam garantiler vermediği gibi, evsizlik sorununu ortadan kaldırmayı veya önlemeyi de amaçlamıyor.
Yeniden yerleştirme süreci, depremden etkilenen ve halen yetersiz barınma koşullarında yaşayan tüm vatandaş grupları ile görüşmeler yapılarak, onların ihtiyaçları ve hassasiyetleri kapsamlı bir şekilde değerlendirilip ele alınarak gözden geçirilmeli.
Yeniden yerleştirme süreci çerçevesinde devlet, Ermenistan’ın uluslararası yasal yükümlülüklerinden kaynaklanan standartlara uygun olarak vatandaşlara konut alternatifleri ve gerekli koruma mekanizmalarını sağlamalı, söz konusu kişilerin konut ve sosyal haklarının tam olarak yerine getirilmesini garanti etmeli ve en önemlisi, evsizliğin derinleşmesi riskini ortadan kaldırmalı.